“Her insan eşit yaratılmıştır, kendisine doğuştan bağışlanan yaşam, özgürlük ve mutluluğu aramak gibi vazgeçilmez haklara sahiptir.” ( Benjamin Franklin – 1776 ABD bağımsızlık bildirgesinin ilk cümlesi)
Cumhurbaşkanı Erdoğan detaylı bir “İnsan Hakları Eylem Planı” açıkladı. Plan; 11 ilke, 9 temel amaç, 50 hedef ve 393 civarında faaliyet öngören hayli kapsamlı bir hukuksal metin niteliğinde. Açıklanan tüm ilkeler 12 Eylül cuntası tarafından hazırlanan mevcut anayasada var.
İnsan hakları kavramının yeniden ülke gündemine gelmiş olması olumludur. Açıklanan maddelerden bir tanesi bile gerçekleşse iyidir. 19 yıldır iktidar olan biri neden yeni bir eylem planına ihtiyaç duyar? Direk eyleme geçebilir.
Açıklanan eylem planı, çizilen pembe tablonun ülke gerçekleriyle, yaşananlarla bağdaşmadığının itirafı gibi. Bu kendi iktidarının uygulamalarına karşı bir reform paketidir. İktidar bir nevi özeleştiri yapıyor, yanlışını kabul ediyor şeklinde de düşünülebilir. Şikâyet edilen tüm hususlar mevcut yasaların ihlali ile ilgilidir.
Elbette herkes Cumhurbaşkanının tarif ettiği gibi adalet mekanizmasının çok hızlı işlediği, yargının bağımsız, tarafsız ve şeffaf olduğu, karakolda, emniyette ve cezaevinde kimsenin kötü muameleye, çıplak aramaya maruz kalmadığı, insan haklarının en yüce değer olarak görüldüğü bir ülkede yaşamak ister.
Bugün Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü çizilen tabloyla uyuşuyor mu? İşkence ve kötü muameleye sıfır tolerans tanındığını iddia etmek mümkün mü? Van Çatak’ta helikopterden atıldığı iddia edilen köylülerin işkence görüntüleri- ki sonradan birisi öldü- henüz hafızalardan silinmedi. Gece yarısı veya sabaha karşı insanlar evlerinde apar topar alınıp gözaltına alınmıyor mu? Attığı bir tweet nedeniyle binlerce insan yargılanıyor.
Freedom House’un 2020 dünya özgürlükler raporuna göre, Türkiye son on yıl içinde 31 puan kaybederek Afrika ülkesi Mali’den sonra dünyada özgürlüklerin en fazla gerilediği ikinci ülke konumunda bulunuyor.195 ülkenin yer aldığı “özgürlük ”sıralamasında 146.sırada. Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde,” muhalif siyasetçilere, sivil toplum örgüt üyelerine, bağımsız gazetecilere yönelik kovuşturmaların 2020 boyunca devam ettiğinin” altı çizildi.
Dünya adalet projesinin (WJP) 2020 hukukun üstünlüğü endeksinde Türkiye 128 ülke arasında Mali ve Kenya’dan sonra 107.sırada bulunmaktadır.
İnsan haklarının muhatabı devlet, koruyan da yok eden de o. Bu hak ihlallerini önleyecek olan da bağımsız ve tarafsız yargıdır. HSK eliyle yargıya müdahale edilebildiği bir sistemde bunun sağlanabilmesi oldukça zor. HSK üyelerinin çoğunluğunun siyaset kurumu dışından atanması, liyakat ve kıdem gibi objektif kriterlerle belirlenmesiyle işlerlik kazanabilir. Yargıya sürekli mesaj vererek insan hakkı ihlalleri önlenemez.
“Evrensel hukuk” ve “masumiyet karinesi”ne vurgu yapılması önemli ancak AİHM kararlarına uymayan ülkenin evrensel hukuk söylemi karşılık bulmaz. Anayasa mahkemesi kararlarına uymayan alt mahkemeye ses çıkarılmayıp, anayasa mahkemesinin hedef tahtasına konulması açıklanan eylem planıyla çelişiyor.
Anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu; “Türkiye’de yurttaşlar anayasadan kaynaklanan düşünce ve ifade özgürlüğü haklarını kullanıyorlar ama bunun için doğrudan hükümet yetkililerince eleştiriliyorlar” diyor. Bunu anayasaya aykırı bulan Kaboğlu; “Bir siyasi iktidar, vatandaşlarının anayasal haklarını kullanmalarını engelliyorsa orada ihlalin en büyüğü vardır. Ve o siyasi iktidarın reform sözü asla inandırıcı olmaz.” diyor.(DW. Com)
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin fiilen uygulanmadığı, yargının ve yasamanın fiilen yürütmenin etkisinde olduğu, tutuklamanın fiilen ceza infazına dönüştüğü bir ortamda açıklanan insan hakları eylem planı toplumda bir heyecan yaratmadı. Kimse de iyileşme adına ciddi bir beklenti içine girmedi. Türkiye’de daha öncede çok sayıda reform paketi açıklandı ama uygulama değişmedi, olumlu yönde bir adım atılmadı.