İnsan tabiatı hakkında ana ideolojilerin farklı görüşleri var.
Sosyalistler insan tabiatı hakkında aşırı iyimserdir. Sosyalist-kolektivist düşünürler (K. Marx ve J. J. Rousseau gibi) insanın özünde tamamen iyi olduğunu, insanların tabiatını bozan ve onları kötülükler yapmaya iten şeyin sosyal çevreleri olduğunu düşünür. Sosyal çevresi değiştirilirse insanın iyi tabiatının kalıcı olarak ortaya çıkacağına inanır. Sosyalistlerin insan tabiatına ilişkin bu görüşü anarko-komünistler ve anarko-kapitalistler tarafından da paylaşılır.
Muhafazakârlar insan tabiatı hakkında kötümserdir. İnsanın mayasında kötülüğe eğilim olduğuna inanır. Bu eğilimin bastırılması için insanın bir taraftan toplumsal normlarla ?âdetler, gelenek görenekler, töreler, ahlâk kuralları- diğer taraftan hukukla ve otoriteyle baskı ve kontrol altına alınmasını ister. İnsanın tabiatındaki kötülük eğilimi değiştirilemez bir durumdur. Hep böyle olmuştur, hep böyle gidecektir. Muhafazakâr ideoloji yanında dinlerin de hemen hemen tamamı bu kötümser görüşü benimser.
Liberaller ise insan tabiatı hakkında ihtiyatlı bir iyimserlik içindedir. Liberallere göre insanların tabiatında iyilik yapma potansiyeli de vardır kötülük yapma potansiyeli de. İnsanın ne yapacağı tek faktör tarafından değil bir faktörler bileşimi tarafından belirlenecektir. Yani sosyal çevresi de kendi karakter özellikleri de insanın ne yapacağında etkilidir. Bu çerçevede, insanlar, tabiri caizse, kimi zaman melek kimi zaman şeytan gibi olabilir. Hatta bazen melekleri bile kıskandıracak iyilikler bazen şeytanı bile iğrendirecek, tiksindirecek, utandıracak kötülükler yapabilir.
İnsanlar eskiden daha iyiydi, daha güzel hasletlere sahipti, daha az kötülük yapardı da zamanımızda mı kötüleşti? Birçok insan böyle düşünmeye meyillidir. Ama bu doğru değil. Bilinen kötülükler ?şiddet, saldırı, cinayet, hırsızlık, tecavüz vb.- insanların hayatında daima vardı ve korkarım hep var olacak. İlkel küme toplumlarıyla ilgili araştırmalar kabilelerin diğer kabilelerin mensuplarını ?hiç sebep ve gerek yokken?, adeta hayvan avlar gibi öldürdüğünü gösteriyor. Yani eski insanları tümüyle barışçıl, uyumlu ve işbirlikçi varlıklar olarak sunan romantik hikâyeler-anlatılar gerçeğe aykırı.
İnsanların hayatında var olagelen kötülükleri tamamen ortadan kaldıramayız. Umabileceğimiz tek şey bu kötülükleri çeşitli araçlarla ve yöntemlerle olabildiğince azaltmaya ve sınırlamaya çalışmak. Aslına bu bir bakıma ve bir dereceye kadar gerçekleşmiş de. Örneğin, toplumsal hayatta boy gösteren şiddetin miktarı bakarsak, Steven Pinker´ın ilginç çalışmaları zamanımızda şiddetin eski zamanlarda olduğuna nispetle muazzam ölçüde (yaklaşık 40 kat) azaldığını gösteriyor.
Türkiye günlerdir Palu ailesindeki tuhaf ilişkileri ve olayları konuşuyor. Popüler bir televizyon programıyla açığa çıkmaya ve kamuya yansımaya başlayan bu ilişkiler insanı hayret ve dehşete sürükleyecek mahiyette. Bu ailede cinayet, tecavüz, işkence, çocuk istismarı sıradanlaşmış ve herkesi etkilemiş. Bu tabloya bakınca insanın bir tür canavar olduğuna-olabildiğine hükmetmek mümkün, zira bilinen bütün kötülükler fütursuzca yapılmış. Dün polis aileden bazılarını gözaltına aldı. Muhtemelen hukukî soruşturma, takibat ve bir yargı süreci bunu takip edecek. Böylece olayların gerçek mahiyetini ve tüm boyutlarını öğreneceğiz. Ama öğreneceğimiz şeylerin korkutucu ve mide bulandırıcı olacağı şimdiden belli.
Ne diyelim, inşallah her zaman insanların melek (iyi) tarafı kötü (şeytan, canavar) tarafına ağır basar.
Kaynak: Yeni Yüzyıl Gazetesi