Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İnşaatı sadece İlim Yayma’nın vicdanı durdurabilir

Mustafa Karaalioğlu yazdı;

İnşaatı sadece İlim Yayma’nın vicdanı durdurabilir

Süleymaniye Camii’nin siluetini kapatacak bir bina yapmak kimin aklına gelmiştir acaba? Madem önceki bina depreme dayanıksızdı; o halde yıkıp caminin önünü daha da açmak varken fırsat bu fırsat deyip yeni bina yapmak, o binayı iyice yükseltip Süleymaniye’nin silüetini ortadan kaldırmayı göze almak kimin fikridir? Hele, tarih, Osmanlı, ecdad, Sultan Süleyman, Mimar Sinan gibi değerlerin en büyük savunucusu bir iktidar devrinde… Kim, Süleyman’ın adına yapılan, Sinan’ın imzasını taşıyan bir eseri önemsizleştirmeyi göze almıştır?

Binanın sahibi olan İlim Yayma Vakfı bir açıklama yaptı yapmasına ama o kaybolan, daha doğrusu inşaat bitince kaybolacak silüet bütün izahlara galebe çalıyor. Silüet bir yana… Her yere yapılabilecek bir binayı, benzeri yapılamayacak bir kültür mirası olan Süleymaniye Camii’nin kapısına dikmeyi anlatabilmek de mümkün değildir.

Buraya nerelerden geldik, malumdur. Son yıllar derin düşüncenin kaybolduğu, estetik, mimari ve kültür kodlarının zayıfladığı, imkan ve fırsat varsa başka bir kriterin kıymetinin kalmadığı yıllardır. Yapılan yanlışa kimse mani olamıyorsa, kimsenin durdurmaya gücü yoksa, yapanın da bunu dert etmediği bir dönemden geçiyoruz. Kötü mimari iyi mimariyi kovdu, acele ve iştahla yapılan binalar caddeleri, sokakları istila etti. Şehirlere böyle ihanet edildi… Devasa binalar, estetikten mahrum inşaatlar şehirlerin üzerine durdurulamaz bir furyayla yığıldı.

Ne hazin ki, geçmişin mirasıyla övünen, tarih ve medeniyet bahsinde en ileri giden kadroların nezaretinde oldu bütün bunlar. Kültür ve mimari mirasa en çok sahip çıkması beklenenler yol verdi bu yürüyüşe. Bu yanlış yürüyüş, en sonunda gelip Süleymaniye’nin kapısına dayanmıştır.

Orada bir inşaatın doğrusu yanlışı değil; bir siyasi, fikri ve sosyolojik geleneğin kendi geçmişiyle, esasen kendisiyle sınavını konuşuyoruz. İlim Yayma Vakfı, 70 yıl önce çok değerli, samimi, inançlı ve tevazu sahibi fikir insanlarının elinde doğdu. O günden beri de bu geleneğin kaliteli ve dürüst isimleriyle büyüdü. Yokluk yıllarında, eğitim için çok değerli kapılar bu sayede açıldı.

Bugünkü tartışmayı daha önemli hali getiren de bu çileli geçmiştir. Bir başka vakıf, dernek, kurum olsa neyse ama işin içinde İlim Yayma varken durup düşünmemizin sebebi vardır. Bu hayırlı işe koyulan cemiyetin ilk öncüleri bugünkü inşaat projesini isterler miydi, hiç sanmam. Şimdi “cemiyet”ten “vakfa” giden yolda sorumluluk taşıyanların da kendilerine “Yaptığımız doğru mu?” sorusunu sormaları gerekir. Bir soru daha: “Gücümüz olsa da yapmaya değer mi?”

Tartışmalar büyüyor, itirazlar artıyor, kimileri sinirleniyor, kimileri üzülüyor. Anlaşılan o ki, bina planlandığı gibi yapılacak olursa iyi bir hatırası olmayacaktır. Tartışmalar zihinlere o tatsız görüntüyü kazıdı.

Peki, şimdiden sonra ne olabilir? Vakfın binayı yapma gücü vardır, kimse mani olamaz. Ne toplumsal tepki, ne mahkeme yolu ne de belediyenin umutsuz itirazları İlim Yayma’yı durduramaz. Çok güçlü bir yönetimi, kudretli bir mütevelli heyeti ve hızla büyüme arzusu vardır. Kim ne kadar itiraz ederse, kim nereye müracaat ederse etsin; kimse netice alamaz… Bu saatten sonra o inşaatı durduracak tek şey sadece İlim Yayma’nın vicdanıdır. Muhafazakar düşünce ve eğitim dünyasının en köklü, en itibarlı ve en aklı selim kurumlarından birisi olan İlim Yayma, sadece kendisi isterse bu yanlış yoldan dönebilir. Dönerse de itibarına itibar katar, gönüllerde büyür. Aksi takdirde Süleymaniye Camii’nin silüetini kapatan bir binası olur.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER