Alper Görmüş yazdı;
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Salı (14 Aralık) günü Avam Kamarası’nda hükümetin açıkladığı yeni Covid önlemlerine olumlu oy vermeleri için kendi partisinin (Muhafazakâr Parti) milletvekillerini ikna etme çabasında başarılı olamadı. Önlemler parlamentodan, solcu rakip İşçi Partisi’nden gelen destek oylarıyla geçebildi.
BBC’nin konuyu analiz eden siyaset muhabiri Nick Eardley’in (15 Aralık) yazdığına göre, Johnson gerçekten de çok uğraşmış o gün:
“Başbakan Johnson oylamaya sadece bir saat kala partisinin milletvekillerinin desteğini kazanabilmek için son bir çaba göstererek parti grubuna hitaben dramatik bir konuşma yaptı ve Omicron varyantının yayılışı karşısında ‘harekete geçmekten başka hiçbir şansları olmadığını’ söyledi.
“Johnson konuşmasında, gelecekte başka kısıtlamalar konması gerekirse mutlaka kendilerine danışılacağına söz verdi.
“Johnson dün bütün günü partisi içinde önlemlere karşı oy kullanma ihtimali olan milletvekillerini tek tek arayarak ve onları alınan önlemlerin, özellikle de en çok itirazla karşılaşan Covid pasaportu uygulamasının gerekliliğine ikna etmeye çalışarak geçirdi.
“Fakat bütün bunların yeterli olmadığı, hattâ gerçekten çok uzak olduğu akşam saatlerindeki oylamada anlaşıldı.
“Sonuçta, Salı akşamı Covid önlemleri arasında en çok tepki toplayan Covid sertifikası uygulaması için yapılan ayrı oylamada kullanılan karşı oylar herkesin beklentilerini aştı.
“Muhafazakar Parti’den 99 milletvekili Covid sertifikası uygulamasına karşı oy kullanırken, çok sayıda milletvekilinin de çekimser kalarak hükümete destek vermekten kaçınması dikkat çekti.”
Analizdeki “önlemlere karşı oy kullanma ihtimali olan milletvekilleri” cümlesinin de ima ettiği gibi, bu bir sürpriz değil. Yani parti içinde ‘muhalif’ olduğu bilinen insanlar var ve bunlar daha önce de ‘kazan kaldırmış.’ Bu kadar da değil: ‘Muhalif’ler tek bir gruptan ibaret değilmiş, partide ‘kanatlar’ varmış:
“Oylamanın Muhafazakâr Parti’nin çok farklı kanatlarını hükümete karşı çıkmakta birleştirmesi de başbakanlıkta büyük kaygı yarattı. Karşı oy kullananlar arasında, başından bu yana Covid önlemlerinin sıkılaştırılmasına ilişkin bütün tekliflere karşı çıkan Covid’den Çıkış Grubu üyelerinin olması zaten bekleniyordu. Ama dünkü oylamada bunlara siyaseten partinin daha merkezci bilinen milletvekilleri de katıldı.”
Peki, partideki birlik beraberlik havasını bozan, rakiplere ‘koz’ veren bu ‘kanatlara’ karşı hükümet ve parti yönetimi ne yapıyor?
Tabii ki disiplin kurullarına göndermiyor onları; bundan sonrasında getireceğim tasarılarda karşı çıkmamalarını, destek olmalarını nasıl sağlarım acaba diye kafa patlatıyorlar sadece.
Peki, Boris Johnson’ın otoritesi zayıfladı mı Salı günü olanlardan sonra? Bu sorunun cevabı tabii ki ‘evet…’ Nick Eardley de öyle diyor. Keza, bunun Boris Johnson’a partisinden bir uyarı olup olmadığı sorusunu da “evet, uyarıdır” diye cevaplıyor.
Fakat işte iki ülke arasındaki parti ve siyaset anlayışları arasındaki temel fark da tam burada: İngiltere’de liderin otoritesi demokrasinin işleyişinin önünde değil, burada ise liderin otoritesi her şey.