İmam-ı Azam tarzı çözüm

Ocak Medya'adn Sinan Eskicioğlu Analiz Etti...

İmam-ı Azam tarzı çözüm

İslam dünyasını, Müslümanların durumlarını aktarıyoruz. Yapılan yanlışları da tekrar tekrar ifade ediyoruz ki, gelecek nesillerimiz yanlışta gitmeye devam etmesinler. 

Şimdi bu yönden kalkıp, karşı yöne oturalım ve konuya bakalım. O zaman da şunu savunabiliriz: ‘İyi de yanlış olan biz değiliz ki, sizsiniz’. Karşıdan kendime konuşunca, diyorum’ doğru, orada oturunca sana yanlış olan, benim doğru dediğim. Benim yanlış dediğim de, sana doğru gelen!!’

Hmmm, o zaman ne yapacağız peki? 

Sorun o kadar da büyük değil, diyeceğim ama sorun basit de değil. 

Sorunları konuşmayalım, iyi şeylerden bahsedelim diyeceğim ama o da saçma. 

Hemen tarihe bakalım derim. Baktım da. 

Ovv, tarih ne örneklerle dolu. 

Bakarken karşıma ‘Mürcie’ mezhebi çıktı. Kim bu kişiler? Mürcie mezhebi nedir?
Kısaca: İrca kelimesinden türemiş. ‘Ertelemek, sonraya bırakmak’ anlamında. 

Reklam

Neyi? 

Büyük günah meselesini. 

‘Büyük günah işleyen cennete gider mi? Gitmez mi? Büyük günah işleyen kişinin durumu?

Nereden çıktı bu?
Hz. Osman ve Hz. Ali’nin siyasi mücadelesinde, onlar başta olmak üzere, diğer insanların durumlarının ne olacağı ile ilgili sorun?
Bugünün terimiyle Teoloji Politik. 

Dinle politika sadece şimdi değil, eskiden beri birlikte kullanılan iki kullanım aygıtı. Politikayı ve dini kullanarak gücü elde etme ve insanları yönetme, söz sahibi olma ve her türlü nimetten yararlanma ve başkalarına da pay etme ve pay ederken de güce güç katma. 

Evet, biraz uzun oldu tanımlama ama durum çok çetrefilli. 

Bu durum Hz. Osman döneminde iyice görünür oldu. Sonrasındaki mücadeleler ve ertesinde gelen ‘insanları damgalama’ modası. 

Bu cennetlik, bu cehennemlik… 

Atın cehenneme…. 

Aslında bu hükmü verenler ne yapıyorlar?
Kendilerini Allah yerine koyarak, ŞİRK. Yani müşrik olma durumu.
O zamanlarda yaşanan kaotik durum, hasetçi yaklaşımlar ve suçlamacı tavırlar sebebiyle Mürcie mezhebindekiler şunu söylediler: ‘Büyük günah meselesini sonraya bırakalım. Öldükten sonraki hayata, yani Yaratıcı’nın bizzat kendisine’

Mürcienin ilk örneği ise; Hz. Osman, Hz. Ali ve Muaviye arasındaki siyasi mücadelede tarafsız kaldığını beyan eden Abdullah b. Ömer’dir. Yani Hz. Ömer’in oğlu. 

Başkalarını tekfir etmek istemeyen, aynı zamanda Emevi-Haşimi siyasi mücadelesinin dışında kalan ve Arapçı yaklaşıma katılmayan kişilerin dahil olduğu grup. 

İmam-ı Azam Ebu Hanife de bu yaklaşımı İLMİ tarzda müşahhaslaştıran ve bir şekle büründüren önemli bir İLİM İNSANI. 

Bugünkü Müslümanların, İslam dünyasının muhtaç olduğu da kelimenin tam anlamıyla bu tarz, diye düşünüyorum. 

Neden mi? 

Çünkü:

Siyasi çekişmelerle birbirlerini tekfir etmeye varacak kadar keskinleşen siyasi-dini gruplar;  kendi siyasi-dini liderlerini kutsayan insanlar; her bir grubun kendini ‘Hakk’ olarak göstermeye çalıştığı kaotik bir ortam. 

İmam-ı Azam’ın yaklaşım tarzını ele almaya devam ederiz belki de… 

Ne de olsa, ortam çok benzer; insan zaten hep aynı…