Tarih: 07.02.2021 12:50

İlke ve Değer Merkezli Siyasetin İmkanları-5

Facebook Twitter Linked-in

Adalet kavramı da özgürlük gibi faklı anlam boyutları olan soyut derinliklere sahip bir çok tanımlamaları kendi içinde barındırır. Kitabı Kerim özgür insanın bireysel ve toplumsal bağlamda adalet üzere bir yaşam inşa etmesini ister ve bundan sorumlu tutar (4/135 Nisa, 5/8 Maide). Bu yönüyle adalet evrensel bir değer olarak görülür İslami açıdan. Adaletin gözetilmesinde inanan-inanmayan ayrımı olmadığı gibi yakınların aleyhinde olsa bile adaletli olunması emredilir.

Modernizm öncesi batı düşünce tarihinde adalet kavramı öncelikle bireysel ve toplumsal düzlemde etik bir değer ve sahip olunması, ulaşılması ve korunması gereken bir erdem olarak görülür. Grek felsefesinin günümüze kadar etkilerini sürdüren platon ve Aristoteles’te adalet dört temel erdemden biri olarak tanımlanır. 

Modern batı düşüncesinde evrensel etik bir değer olan adalet siyasal, ekonomik ve sosyal alanlardaki sistemlerin hukuksal durumlarını tanımlamaya yarayan bir kavram olarak araçsallaştırıldığı görülür. Bireysel ve toplumsal alanlarda evrensel etik bir kavram olmaktan çıkarılan adalet kavramı artık farklı disiplinlerde yer yer birbiriyle çelişen ve çatışan ve çoğu kez var olanı meşrulaştırmakta kullanılan amorf bir tanımlamalar yığını içinde insani ve vicdani bir değer olmaktan uzaklaşmıştır.

Batı liberalizminin çağdaş düşünürlerinden olan Rawls ve Hayek’in adalet teorilerinin birbiriyle çatışan açılımlarına bakılırsa kavramın nasıl evrensel etik bir değer olmaktan içi boşaltılarak uzaklaştırıldığı görülür. Rawls “Adalet Teorisi” kitabında kendi adalet teorisini bireysel anlamda değil, yani bireylere ve onların yapıp etmelerine bağlı olarak değil hukuk devleti ve politik çerçevede, yani kurumsal anlamda kurmaya çalışır.  Hayek ise,  “Sosyal Adalet Kavramı İllüzyonu” adlı eserinde Hayek, adil ya da adil olmayan kavramlarının sadece ve sadece bireysel davranışlar ve onların sonuçları için geçerli olan kavramlar olduğu inancındadır.

Parçacı bir yaklaşımlarla adalet kavramını yaşamın geneline yön veren etik bir evrensel değer olmaktan çıkarılırsa siyasi düzlemde kavramı analiz eden Rawls ile ekonomik sistemlerde kavramı tartışan Hayek birbiriyle tamamen çatışan ve farklılaşan sonuçlara ulaşırlar.

Çağdaş anlayış ve yaklaşımların hemen hemen her konuda birey merkezli ve toplum merkezli polarizasyonlardan analizler üreten bir metodolojiye sahip olması ifrat ve tefrit noktasında savrulmaların temel nedeni olarak görülebilir. Bu durumu aşabilmenin en etkili yöntemi insan ve topluma dair her alanda evrensel, fıtri ilke ve değer merkezli bir bakış açısı ve metodoloji geliştirmekten geçer.

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —