Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İlgimi çeken birkaç haber.. Kötü haberler yanında bir de iyi haberim var…

Fehmi Koru yazdı;

İlgimi çeken birkaç haber.. Kötü haberler yanında bir de iyi haberim var…

Sedat Peker bugün yeni bir video yayınlayacak, milyonlar onu konuşacak.

Konuşsunlar; ancak konuşmaya değer başka konular da var. Dün dünya basınına göz gezdirirken rastladığım bir tutam haberden birkaç katreyi kendim için not ettim. 

Yarın Türkiye’nin kurucu üyelerinden olduğu Avrupa Konseyi’nin bakanlar komitesi üyeleri ülkemizi görüşmek üzere bir araya gelecek. Görüşmede üye ülkeler bakanları aynı kanaate varırlarsa Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği askıya alınacakmış…

Haber Suudi Arabistan sermayeli Arab News gazetesinde karşıma çıktı.

Türkiye böyle bir yaptırım tehdidiyle ilk kez karşı karşıya gelecek; zaten Avrupa Konseyi de üyeleri hakkında yaptırım uygulamasına pek nadir başvuruyor. İlk uygulama 2017 yılında Azerbaycan’a karşı söz konusu olmuştu…

Azerbaycan Konsey’in bir organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından alınmış bir karara uymadığı için yaptırımla karşı karşıya kalmış. Muhalif politikacı Ilgar Mammadov’un hükümet karşıtı görüşleri yüzünden cezaevinde tutulmasını hukuki bulmayan AİHM onun derhal serbest bırakılmasını karara bağlamış; Azerbaycan bu karara direnmiş… Avrupa Konseyi bunun üzerine konuyu bakanlar komitesinin dikkatine taşımış.

Peki Türkiye ne için Konsey gündeminde?

Benzer bir durum için…

AİHM cezaevinde bulunan Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş’ın durumlarını ayrı ayrı görüşüp serbest bırakılmaları gerektiği kararı vermişti. Kavala ile ilgili karar Kasım 2017, Demirtaş ile ilgili olan ise Kasım 2016 tarihli. Hem Kavala hem de Demirtaş haklarındaki AİHM’nin serbest bırakılma  kararlarından sonra açılmış yeni davalar yüzünden halen cezaevindeler. Avrupalı bakanlar AİHM kararlarını uygulamadığı gerekçesiyle toplanıp Türkiye hakkında bir karara varacaklar.

Konsey’i bu konuyla ilgili toplanmaya zorlayan da, birbiri peşi sıra Türkiye hakkında raporlar yayınlayan bazı kurumlar… İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) o kurumlardan biri. Diğerleri de, Uluslararası Hukukçular Komisyonu (International Commission of Jurists) ve Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi (Turkey Human Rights Litigation Support Project).

Yanlış hatırlamıyorsam, herbirinin açıkladığı raporlar Ankara’dan ‘çöpe atılmaya değer’ muamelesi görmüştü. Avrupa Konseyi ise “Türkiye AİHM kararlarını uygulamıyor” şikayetini içeren o raporlar üzerine komisyonu yarın toplantıya çağırmış bulunuyor. 

Dur bakalım ne olacak?

[AİHM de fazla tutarlı değil. Bazı davaları hemen gündemine aldığı halde benzer başka davaları başvuru üzerinden yıllar geçtiği halde ele almadığı oluyor.]

****

Guantanamo’dan gelen imam

Guantanamo’da imamlık yapan Yee..

Yine dün İngiliz Guardian gazetesinin hafta sonu (Weekend) ekinde okuduğum bir yazı.

“Guantanamo Bay’de imamdım” başlığı dikkatimi çekti. Yazarı James Yee.

James Yee ABD’nin New Jersey eyaletinde doğup büyümüş, West Point Askeri Akademisi’nde okuyan bir Hıristiyan genç iken tanıştığı bir şahıs eliyle Müslüman olmuş. Akademi’den mezuniyeti sonrası askerlikten ayrılıp yeni seçtiği manevi yolda gelişmek üzere Suriye’ye yerleşmiş. Oralı biriyle evlenmiş, çocuğu da olmuş. Yeniden ülkesine döndüğünde ordunun görevlendirmek üzere imamlar aradığını öğrenince başvurmuş. Başvurusu hemen kabul edilmiş. 

Böyle biri James Yee

Amerikalı imam anlatıyor:

“Birkaç yıl sonra ordu benden Guantanamo Bay’e gitmemi istedi. [Orası ABD’nin 11 Eylül uğursuz eylemleri sonrası suçlu veya suç işleyebilir diye yakaladığı Müslümanları hapsedip yargıladığı Küba’daki üssü.] Eşim yabancı ve ailesinden uzak, küçük çocuğumuz var, biz yeni yerleşiyoruz diye tereddüt ettim, ama ordu gitmemde ısrarlı oldu. 11 Eylül’ün birinci yıldönümünde imamlık yapmak üzere Guantanamo’ya gönderildim. Oraya vardığım tarih Kasım 2002.”

Camp Delta’da karşılaştığı manzara James Yee’yi müthiş rahatsız etmiş. Mahpuslar ağır çelik yapımı kafes türü küçücük hücrelerde tıkılı tutulmaktaymışlar. Mahpuslara insanlık dışı muameleler yapılmaktaymış. Dayak sonucu dişleri kırılanlara tanıklık etmiş. 

“Fiziki saldırılardan daha vahim şikayetler dini yönden akıl almaz muameleler hakkındaydı. Görevliler Kur’an’a hakaret etmekte, mahpusları şeytani çember içerisinde başı eğik oturtmaktaydılar. Resmen işkencenin olmadığı ilan edilmiş yerde bunun yalan olduğunu gözlemekteydim.”

12-14 yaşlarında üç mahpus ayrı bir yerde tutulmaktaymış.

Yee’nin cuma hutbelerini FBI izlemeye başlamış. Kamp görevlileri onu orada istememişler. Oradaki görevinin bitimine az kala iki haftalık izin alıp ailesinin yanına gitmek istemiş. Uçaktan iner inmez kendisini FBI karşılamış. Casusluk, düşmana yardım ve yataklık gibi ithamlarla altı gün Florida’da, 70 gün de Güney Karolina’da en kötü şartlarda tutulmuş. “Bir yerden diğerine götürülürken Guantanamo’daki mahpuslar gibi ellerim ve ayaklarıma kalın kelepçeler takıyorlardı” diye yazıyor Yee

Neden sonra salıvermişler…

Bush’tan sonra gelen ve Guantanamo’yu dağıtma sözü veren Obama’ya umut başlamış, ama umudu boşa çıkmış. Şimdi “Obama’nın vaadini Joe Biden yerine getirmeli” beklentisinde Yee

Kötü muamelenin yıllar sonra da olsa tanıkları çıkıyor ve konu mutlaka gündeme geliyor.

****

AVM’ler kapanıyor, Getir büyüyüp yayılıyor

Getir, Londra’da..

Son alıntı İngiltere ekonomisiyle ilgili.

Ülkenin dört bir tarafında 700 kadar alış-veriş merkezi (AVM) bulunuyormuş. Kocaman dev binalar. Bunların çoğu 1970’ler ve 1980’lerde açılmış. Şimdi 70 AVM yıkılıyor veya başka amaçlı kullanıma dönüştürülüyormuş. 30 kadarının mağazalarının yarısı kapanmış, bunlardan beşinin mağazalarının yüzde 80’i kapalı duruyormuş. 70 AVM’ye ek olarak 34 AVM’de de mağazaların yüzde 40-50’si kapalıymış. 

Korona yüzünden.

“Bizde durum ne acaba?” diye düşünmeden edemedim.    

Göz gezdirdiğim gazetede hemen bu bilginin yanına bizden de bir haber konulmuş. ‘Getir’ firmasıyla ilgili. O haber olumlu.

İhtiyacı olanlara en geç 20 dakika içerisinde isteneni ulaştıran ‘Getir’ Türkiye’den sonra Londra’da da hizmet vermeye başlamıştı. 2015 yılında kurulan firma bayağı büyümüş. Gazete “Kısa sürede İngiltere’de benzer hizmet sunan Deliveroo ve perakende firmaları Marks & Spencer ile Morrisons’tan daha büyük hale geldi” diyor. 

Türkiye, İngiltere ve Hollanda’dan sonra ABD, Fransa ve Almanya’ya da genişleme hazırlığı içerisindeymiş Getir. İngiltere’de Londra’ya Manchester ve Birmingham kentleri de yakında katılacakmış. Birkaç hafta sonra Paris ve Berlin’de, yıl sonuna kadar da ABD’nin bazı kentlerinde ‘Getir’ araçları dolaşmaya başlayacakmış.

Türk şirketinin bugünkü değeri için “7.5 milyar doların üstünde” diyor gazete.

Pazar günü için başka bir yerde okuyamayacağınız bu haberleri not etmek istedim.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER