Yüz yıllık cumhuriyet tarihinde Lozan’ı siyasi polemik konusu yapan tek iktidar, Ak Parti iktidarıdır.
Atatürk’e muhalefet eden, bunun mağduriyetlerini yaşayan Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Adnan ve Halide Edip Adıvar’lar bile Lozan’ı kötülememişlerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Lozan yıldönümlerinde bazı olumlu açıklamaları vardır:
“Dünyanın en güçlü ordularına karşı verdiğimiz Milli Mücadele, ülkemizin bağımsızlık belgesi olan Lozan Antlaşması’yla taçlanmıştır…” (24 Temmuz 2019)
Fakat Erdoğan’ın “Lozan’ı bize yutturdular… Adaları Lozan’da verdik…” gibi konuşmaları az değildir.
Uzatmıyorum… Sevr’de 350 bin kilometre karede bağımlı bir devletten, Lozan’da, sonradan Hatay dahil, 780 bin kilometrede bağımsız, yani kapitülasyonlardan arınmış bir devlet haline geldiğimizi belirtmekle yetiniyorum.
Adalar ise 1911 ve 1912’de kaybedilmişti.
Montrö ise Kanal İstanbul’la birlikte siyasetin gündemine girdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri şöyle:
“Motrö’ye kafayı takmayın. Montrö sadece Boğaz’ı bağlar. Kanal İstanbul Montrö içinde olan bir şey değil. Montrö’nün tamamen dışında olan bir şey”
Savaş gemileri geçecek mi? Erdoğan’ın cevabı:
“Ona da o zaman çözüm buluruz. Gerekirse savaş gemileri de (Kanal İstanbul’dan) geçebilir.” (6 Ocak 2020)
Ama büyük sorunlar çıkarsa “o zaman” nasıl çözeceğiz?
Karadeniz-Marmara deniz trafiği bakımından Kanal İstanbul’un yol açabileceği sorunlar konusunda iktidarın ne kadar hazırlıksız olduğu belli değil mi?
Parti sözcüsü Ömer Çelik’in sözleri farklı:
“Kanal İstanbul herhangi bir şekilde Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile çelişmiyor. Kanal İstanbul'daki uygulamanın herhangi bir şekilde Montrö ile çelişmeyecek şekilde yönetilmesi konusunda irademiz vardır."
Ömer Çelik Montrö hükümlerini Kanal’da da uygulanacağını söylüyor.
Erdoğan ise iki gün önceki konuşmasında şöyle diyor:
“Türkiye İstanbul boğazındaki ağır deniz yükünü Kanal İstanbul'la hafifletirken tamamen kendi egemenliğindeki alternatife kavuşmuş olacaktır. Şu anda İstanbul Boğazı'nda egemen miyiz? Maalesef.”
Yani Erdoğan’a göre Montrö Boğazlarda tam egemenlik sağlamıyor, Kanal’da ise tam egemenliğimiz olacak…
Boğazlar’da “egemen” değil miyiz? Elbette egemeniz. Bunun sağlayan Montrö’dür.
Erdoğan “maalesef” demekle, sanırım, Boğazlarda Montrö çerçevesinde “geçiş serbestisi” olmasını kastediyor. Erdoğan’a göre Boğazlarda egemenlik, isteğimiz gemiyi Kanal’dan geçirmek, istemediğimiz gemiye izin vermemek anlama geliyor.
Bu Türkiye’nin lehine mi?!
Boğazlar doğal deniz yolu olduğu için Montrö’ye göre Boğazlardan geçiş ücretsiz… Peki gemiler ücretli Kanalı mı tercih eden ücretsiz boğazı mı? Boğaz trafiği hafiflemez.
Hele Çanakkale’de ikinci bir kanal açılırsa, Montrö’ye göre Boğazlardan geçemeyecek boyutlardaki savaş gemileri ücretini ödeyip Karadeniz’e girip çıkabilecek ve bu Türkiye’nin başına çok ciddi siyasi sonuçlar açacaktır.
Rusya veya Amerika, ikisinden biri Möntrö’ye takılan savaş gemisinin Kanal’dan geçmişine izin vermemiz için, öbürü izini vermememiz için ağır baskılar yapacaktır.
Çıkacak sorunları bir düşünün!
Meclis’teki Lozan görüşmelerinde, Hamidiye kahramanı Başvekil Rauf Bey, Boğazlarda güvenliğin ve egemenliğinin “geçiş serbestisi” ile sağlanacağını belirterek, bunan aksine Boğazların anahtarını taşımanın tarihte nelere mal olduğunu göstermiştir:
“Biz Boğazlar’da kavga ettiğimiz zamanlar ya İngilizlerin Karadeniz’e girmesine mani olmak veyahut Karadeniz’deki bir devletin Akdeniz’e çıkmasına mani olmak için kavga etmişizdir. Kendimizden başkası için harp etmişizdir ve hakikaten çeşmeden kan akar gibi Türk kanı akıtmışızdır!” (Zabıt Ceridesi, 5 Mart 1923, s. 119)
Başka bir denizcilik uzmanı, şehit Ali Şükrü Bey, Lozan’ı birçok yönüyle eleştirirmiş, Boğazlarda serbest geçiş ilkesinin kabul edilmesini ise övmüştür. Muhafazakarlar hiç olmazsa Rauf Bey ve Ali Şükrü Bey’in Boğazlar rejimiyle ilgili konuşmalarını okusalar.
Kaldı ki Montrö, Lozan’ın Boğazlarla ilgili eksiğini tamamlayarak Boğazlarda tam Türk egemenliğini sağlamıştır.
İkinci Dünya Harbi’nde Stalin ve
Hitler’in harp gemilerini Boğazlardan geçirme baskılarına Türkiye Montrö’ye dayanarak karşı koymuş, savaş dışı kalmayı başarmıştır.
Montrö konusunda en değerli diplomatlarımızdan Feridun Cemal Erkin’in “Türk Sovyet İlişkileri ve Boğazlar Meselesi” adlı kitabını mutlaka okumak lazım.