İktidar Kazanamaz ama Muhalefet Kaybedebilir

Vahap Coşkun, iktidarın bunca yanlış politikalarına rağmen belli bir oy oranına sahip olmasının yanında, muhalefetin, seçmenin gelecek dönemle ilgili kuşkularını bir türlü izale edemediğini belirtiyor.

İktidar Kazanamaz ama Muhalefet Kaybedebilir

İktidarın manevra alanı sanıldığı kadar geniş değil; seçime doğru hızla yol alırken iktidarın yapabilecekleri sınırlı ve bunların ne olabileceğini üç aşağı beş yukarı muhalefet de tahmin edebiliyor. Dolayısıyla seçimin kaderini, iktidardan ziyade muhalefetin seçimi koparacak denli bir güç aktarımını sağlayacak politik berraklık inşa edip etmeyeceği belirleyecek.

2023 seçimlerinde halk iki konuda karar verecek: Bir, cumhurbaşkanını ve milletvekillerini seçecek. Ve iki, nasıl bir hükümet sistemi ile idare edilmek istediğini belirleyecek; yani mevcut başkanlık sistemiyle devam edilmesi veya güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi noktasında bir irade ortaya koyacak. Dolayısıyla gelecek yıl halkın önüne konulacak olan sandıklar, hem bir seçim hem de bir halk oylaması işlevi görecek.

1946’da çok partili siyasi hayata dönüldüğünden beri ilk defa tecrübe edilecek bir durum bu; çünkü teknik bir mesele olmasından ötürü halkın pek alaka göstermediği hükümet sistemi tartışması, hiçbir vakit seçimlerin esas mevzuu olmadı. Oysa bugün, iktidar ve muhalefet farklı hükümet sistemlerini savunuyor ve bunlar üzerinden birbirlerine cephe alıyorlar. Her iki taraf da kendi tercihlerine büyük bir değer biçiyor ve ülkenin kaderinin buna bağlı olduğunu ifade ediyorlar. Bu da önümüzdeki seçimlere, geçmişe nazaran daha fazla ehemmiyet atfetmelerini ve hatta seçimleri bir hayat-memat meselesi olarak düşünmelerini beraberinde getiriyor.

 

İstikrarlı Kararsızlar

Memleket seçimlere giderken, seçmenlerin kanaatlerini ölçmeyi hedefleyen araştırmalarda genel olarak iki temel husus öne çıkıyor:

Birincisi, kararsız seçmen kitlesi halen önemli bir yekûna tekabül ediyor. Muhtemelen bu seçmenlerin önemli bir kısmının aslında bir kararı vardır, ama onlar bunu araştırmacılara söylemekten imtina ederler. Muhalefet için bu durumun avantaj sağladığı, kararsızların muhalefet partilerine meyyal olduğu söylenebilir. Ancak kararsızların yönünü belirleyecek olan, ülkeyi idare etme noktasında kime güven duyacaklarıdır. Halen istikrarlı bir kararsız kitlenin varlığı, muhalefetin de iktidarın da bu kitleye nüfuz edemediğini gösterir.

İkincisi, partilerin ve ittifakların oy desteklerinde keskin değişimlerin yaşanmamasıdır. 2022’nin başından beri her ay yapılan ölçümlerde, partilerin oylarında küçük çaplı geliş-gidişler olsa da, bunlar genel gidişata tesir edecek bir ağırlığa erişemiyorlar. İktidarın kaybetme ve muhalefetin kazanma ihtimali yüksek, lakin “yarın seçim yapılsa kesin muhalefet kazanacak” denilebilecek bir hal de ortada yok. Bir başka ifadeyle, mevcut şartlar altında, iktidarın seçimi kazanması zor görünüyor ama bu, muhalefetin mutlaka seçimi alacağı anlamına gelmiyor; şartlar çok olgunlaşmış gözükse de muhalefet seçimi kaybedebilir.

 

Zayıf Halka

Manzaranın, galip ve mağlubu birbirinden kesin sınırlarla ayıracak ölçüde netleşmemesi başlıca iki sebebe bağlanabilir:

Sebeplerden ilki, iktidarın çeperinde yer alan zayıf halkadan kopmaların sonuna gelinmesidir. Seçmenlerin iktidardan uzaklaşmasının nedenleri iki başlık altında toplanabilir: İktisadi zorluklar ve devletin/ülkenin iyi idare edilememesi. Diğer tüm nedenler (yolsuzluk, israf, kayırmacılık, istikrarsızlık, adaletsizlik, göçmen sorunu, işsizlik, yoksulluk vb.) bu iki başlığa bağlanarak okunabilir. İktidarın çevresinde duran ve AK Parti’ye- daha doğrusu Erdoğan’a- derin bir bağla bağlanmayan seçmen kitlesi, bu nedenlerden ötürü iktidardan kaydı; iktidar sorunlara çare üretmeyince ya kararsızlar havuzuna katıldılar ya da bir başka partinin safına geçtiler. 

Geride partiye -bilhassa lidere- sadakatleri son derece yüksek olan bağlılar kaldı. AK Parti’nin oldukça geniş bir tabana sahip olduğu ve birkaç kere seçmenlerin yarısından fazlasının oyunu aldığı düşünüldüğünde, göz ardı edilemeyecek bir miktarda oy kaybetmesine rağmen bu geride kalanlar bile AK Parti’nin halen birinci parti olmasına yetiyor. Son zamanlarda aldığı iktisadi ve siyasi kararlarla bu kitleyi yanında tutabildiği için AK Parti’nin oy ibresinde sert iniş ve çıkışlara tesadüf edilmiyor. Eğer ekonomik ve politik sahada, bu kitlenin parti kimliğini paranteze almasını sağlayacak derecede dramatik bir gelişme yaşanmazsa AK Parti’nin bu stabil halini sürdürme ihtimalinin yüksek olduğu söylenebilir.

 

Politik Berraklık

Sebeplerden ikincisi de, muhalefetin seçmenlere güven telkin etmedeki başarısızlığıdır. İktidarın problemler karşısında aciz kalmasının muhalefetin hanesine bir kazanç olarak yazılabilmesi için, muhalefetin bu problemleri bir hal yoluna koyacağına halkı ikna etmesi gerekir. Fakat araştırmalara bakıldığında, halk ile muhalefet arasında, muhalefete iktidarı teslim edecek kadar güçlü bir güven ilişkisinin kurulamadığı görülüyor. Nitekim somut sorunları (ekonomi, güvenlik, dış politika, vs.) muhalefetin çözüp çözmeyeceği sorulduğunda “çözemez” cevabı hâlâ baskın çıkıyor.

Peki, neden muhalefetin -Millet İttifakı’nın veya Altılı Masa’nın- güvenilirlik çıtası aşağılarda seyrediyor? Neden muhalefet, halktaki güvenini artıramıyor? Elbette, irili ufaklı birçok neden ileri sürülebilir ama bunların başlıca üç tanesine değinilebilir: Bir, muhalefetin adayı belli değil. İki, muhalefetin ülkeyi nasıl yöneteceği, yönetim şemasının nasıl şekilleneceği ve kimin hangi sorumluluğu alacağına dair bir bilgi yok. Ve üç, muhalefetin Kürtlerle nasıl bir ilişki kuracağı bilinmiyor.

Üç alandaki belirsizlik, muhalefetin en büyük zaaflarını oluşturuyor. Çünkü aday meselesinin sürüncemede kalması bir yanda vaatlerin-taahhütlerin somutlaşmasını engelliyor, diğer yandan muhalefet içi mücadelelere ve çelme takmalara yol açıyor. Bir yol haritasının yokluğu ve kadro-geçiş planlamasının yapılmaması seçmenlerin işlerin yürüyebileceğine dair tatmin olmasını önlüyor. Kürtlere ilişkin ikide bir çıkan çatlak sesler de muhalefete karşı şüphe bulutlarını artırıyor.

Aslında iktidarın manevra alanı sanıldığı kadar geniş değil; seçime doğru hızla yol alırken iktidarın yapabilecekleri sınırlı ve bunların ne olabileceğini üç aşağı beş yukarı muhalefet de tahmin edebiliyor. Dolayısıyla seçimin kaderini, iktidardan ziyade muhalefetin seçimi koparacak denli bir güç aktarımını sağlayacak politik berraklık inşa edip etmeyeceği belirleyecek.

 

Kaynak: perspektif.online