Tarih: 11.09.2018 10:02

İksir kaybolurken çıkan fırsat: İdlib

Facebook Twitter Linked-in

Bugünlerde bütün TV kanallarında ve gazetelerde karşımıza çıkan konu, İdlib.

BM ve Avrupa´daki insani yardım kuruluşları da sürekli uyarılarını tekrarlıyorlar. Sivillerin güvenliği ve masum halkın katledilmesinin önüne geçilmesi. Ama bunları dinleyen yok. Çünkü Suriye´deki yönetim ve arkasına aldığı güç Rusya, savaşı kazanmak için elinden geleni yapmakta.

Bir de bunlara eklenmiş olan bir İran. İran´ın mezhepsel kaygısı ve genişlemeye çabalayan şiileştirme hırsı da eklenince savaş başka bir boyut da kazanmakta. Ha şurası da var tabii, her ne kadar görünürde İran, İsrail düşmanı gözükse de, aslında işin köklerine inince durum aslında hiç öyle değildir. Bunu da bilenler bilir ama dillendirilmez.

Son zamanlarda bu gruba bir de Türkiye eklendi. Nedeni, nasılı, ne amaçla olduğu çok su götürür ama kısacası ?şartlar öyle gelişti´. ABD ile restleşme, zaten kötü olan AB ülkeleriyle olan ilişkiler ve sonrasında yüzünü doğuya çevirmek zorunda kalan Türkiye şartlar gereği bu yolu seçti. Kader´in ne olduğu hakkında çok zihin yormuşsanız, aslında bu durumun Türkiye´nin kendi iradesiyle oluştuğunu da anlarsınız.

Peki Türkiye İdlib konusunda neden bu kadar cansiperane bir tavır alıyor?

Cevap hepinizin malumu: İdlib ve Fırat´ın doğusu, buraların güvenli bölgeler olması gerektiği, ülkeye tehdit oluşturan PYD ve benzeri Kürt savaşçı gruplar vb.

Yani Türkiye´nin savunması İdlib´den başlıyor. Bu da ne demek: Konu, vatan savunması?.

Olay açıklanmıştır ve konu kapanmıştır. ?Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır?.

Suriye´deki savaşta şimdiye kadar milyonlarca insan katledildi, milyonlarca insan evlerinden oldu ve kendilerine yeni vatanlar arama yoluna girdiler.

Peki neden İdlib konusu olunca abartılı bir uyarı bombardımanı var.

İdlib, son noktanın konulacağı yer. Akdeniz´e açılan koridor ve önemli bir mevki.

Bu durum kimleri ilgilendiriyor:

ABD: Başkan Trump´ın başı zaten dertten kurtulmuyor. Yeni çıkacak kitap bile onu endişelendiriyor. Ama ?dünyada etkin güç´ olmayı devam ettirmesi gerektiği için Suriye´de ?ben de varım´ diyor. Ha bir de silah sanayisini ve satış yapmak zorunda olduğunu unutmayalım.

Rusya: Eskiden beri sıcak denizlere inme hayali olan Rusya için bulunmaz fırsat. Bir de Putin´in tek adam olmasının tescillenmesi için önemli. Böylece hem halkının gözünü boyuyor ve hem de muhalifleri ekarte ediyor.

İran: Şii grupları destekleme ve daha etkin hale getirme isteğinin yanında bölgede etkin güç olduğunu göstererek ?güç savaşı´na katılmak bölgede çok önemli. Bunun kadar önemli olan başka konu da, ülke içindeki muhalif sesleri susturmak ve halkın gözünü boyamak, aynı Rusya´da olduğu gibi. Çünkü halk ekonomik sıkıntılardan, özgürlüklerin artmasından yana ve yürüyüşler düzenleyerek seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Türkiye: Yukarıda da ifade ettiğim gibi işin özü ?vatan savunması´ olunca, ağzını açıp laf edecek birisi olabilir mi. Ne mümkün. Eğer vatan savunması İdlib´den başlıyorsa, vatan evlatlarını oraya göndermek en kutsal görevdir. Laf arasında, bu en kutsal görev için neden yöneticilerin evlatları görevlendirilmez, o da ayrı konu.

Ben bu sebebe bir başkasını da ekleyeyim.

Türkiye, ABD ve AB´den yüzünü çevirip Rusya ve İran´a yöneldi ve yeni antlaşma partnerleri buldu. Ancak Tahran´daki toplantı ve sonrasında gelişen İdlib´i bombalama olayları gösterdi ki; aslında Rusya ve İran tam manasiyle Türkiye´yi partner olarak kabul etmemişler. Yeni ortaklarını hiçe sayarak gene de İdlib´e bomba yağdırmaya devam ettiler ve edecekler.

Durum böyle olunca Brunson krizi sebebiyle ABD ile hareket etmek zorlaştı. AB ile zaten ipler kopartıldı. Basit bir şekilde, sessizce İdlib konusundan çekilip, ?ne haliniz varsa görün´ demek de olmuyor. Çünkü hamasi söylemlerle ortaya atılmış birçok cümleler ve edilmiş laflar da var. Bu da delikanlılığı bozar.

Bu durumda Türkiye de biraz sessiz kalarak AB ile dirsek teması kurup partner değişimi yolunu tutmak istiyor. (Almanya ile imzalanan trenlerin ve demiryollarının modernizasyonu antlaşması unutulmamalıdır).

Peki İdlib konusu ne olacak?

Rusya ve İran ne yapıyorsa, aynısını Türkiye de yapabilir düşüncesi en faydalı ve etkin olanı.

Nasıl olsa Türkiye´deki insanlar da, Rusya ve İran´daki vatandaşlar kadar milliyetçi, vatansever ve etkin güç olmaya istekli.

O zaman aynısını yapalım.

Böylece ülkede düşmana karşı birleşme duygusu oluşacak. Ekonomideki sıkıntılar, pahalılık, dövizin artışı, yeni sistemi masaya yatırıp hesap sorma, Ak partililerin israfları ve birçok sorun ikinci plana itilecek ve bütün dikkatler İdlib´le beraber ?vatan savunması´na yönelecek.

Rusya ve İran bunu yıllardır yapıyorlar. Ve çok da güzel işliyor. Türkiye´de neden işlemesin ki?

Bütün bunlar olurken, hayat akıp gidiyor. Kendi hayatının önemini kavrayamayan insanların sayısı çok oldukça, siz ne kadar ?önemli olan SEN´in hayatın´ deseniz de, hükmü kalmıyor.

Gençliğimizde geyiğini yaptığımız bir şevklendirme cümlesivardı: ?Yürü be oğlum, yürü be koçum, kim tutar seni´?.

 

Sevgi ve Bilgiyle kalın




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —