İkili bir zirve söz konusu ise masada iki taraf var demektir, denebilir. Ne var ki, ülkelerin temsil durumları giderek değişmeye başladı. Mesela, Suriye konusunda ne zaman Suriye dışında iki ülkenin temsilcileri bir araya gelse, masada Suriye’nin de temsil yoluyla bulunduğunu unutmamak gerekiyor. Böylece Esed masada doğrudan bulunmamakla birlikte yandaşları tarafından temsil edilmiş oluyor. Böyle bir temsil için Rusya gibi bir ülkenin temsilcisi neden gönüllü olarak hareket eder? Sanıyorum bu soruyu Suriye’deki son duruma bakarak cevaplandırmak mümkündür. Şu anda, Suriye resmen ABD, Rusya ve Esed tarafından paylaşılmış durumda. Her ne kadar ABD arazide büyük bir güç olarak görünmüyor olsa da terör örgütlerini kullanarak ileriye dönük planlarını uygulamayı sürdürüyor. Mesela, bir yandan Suriye’nin petrol yataklarına el koymuş, başına da teröristleri nöbetçi olarak dikmiş durumda. Bu nöbetçilerin güveliği için de oluşturduğu üslerde kendine göre bir yığınak yapmış bulunuyor. Rusya ise Suriye’de zaten uzun yıllardan beri bulunuyordu. Rusya’nın Akdeniz’deki hava ve deniz üssünün Suriye’de olduğu hatırlandığında diyebiliriz ki, Esed, koltuğunu korumak adına ülkesini iki emperyalist güç ile paylaşmış durumda. Böyle olunca da Suriye’nin başından Esed ve ekibi uzaklaştırılmadan yapılacak görüşmelerden Suriye halkının lehine bir sonuç çıkması mümkün değil. Çünkü Suriye’nin geleceği için öncelikli olarak Suriye’deki işgal güçleri ABD ve Rusya’nın bu ülkeden ayağının kesilmesi gerekiyor.
Bu hatırlatmanın ardından yarın gerçekleşecek olan Putin-Erdoğan zirvesinden fazlaca ümitli olmak mümkün görünmüyor. Çünkü Rusya’nın Suriye’deki varlığını sona erdirmesi en azından şimdilik mümkün görünmüyor. Bu arada ABD heyetinin de hemen soluğu ülkemizde almış oldukları hatırlandığında belli ki Suriye’de geleceğe planları olan ikinci işgalci güç de hedeflerinden vazgeçmek niyetinde değildir. Hatta bir adım daha atacak olursak, bu iki sömürgeci gücün aralarında açıktan olmasa da el altından işbirliği yaptıkları düşünüldüğünde hedefin Türkiye’nin başlatmış olduğu Bahar Kalkanı Harekâtı’nı durdurmak, bu olmazsa yavaşlatmak olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır.
Kaldı ki, Putin ile yapılan bundan önceki görüşmelerin zemini bugünküne göre çok daha iyimser sonuçların alınmasına müsaitti. Şimdi ise o güvene dayanan müsait havanın yerini Rus tarafına güvensizlik almış durumda. Çünkü kısa süre önce askerlerimize yönelik saldırı ve 34 askerimizin şehit edilmesi ile sonuçlanan saldırının ardından yapılan açıklamalarda ortaya çıkan durum Rusya’ya güvenilmeyeceğinin açık ifadesidir.
Çünkü askerlerimizin şehadeti ile sonuçlanan saldırının istihbarat bilgilerinin Rusya’dan gittiği artık netleşmiş durumda. Böyle bir olaya Rusya’nın niçin destek verdiği sorusunun cevabının net bir şekilde alınması gerekiyor. Kaldı ki, askerlerimize yönelik ilk saldırının arkasından Türkiye olarak uyardığımız halde saldırının devam ettiği de söz konusu. Tüm bunlar diyelim ki, bir anlaşmazlık sonucu ortaya çıktı. Ne var ki, bir başka açıklamada saldırının arkasından yaralılarımızı almak için gönderdiğimiz ambulanslara da ateş açıldığı söz konusu. Tüm bunlarda payı olan Rusya ve Putin ile neyin müzakeresi yapılabilir ki?