İki Türkiye tablosu: Birinde hamaset var, diğerinde Türkiye’nin zemini oyuluyor…

Fehmi Koru'unun yazısı;

İki Türkiye tablosu: Birinde hamaset var, diğerinde Türkiye’nin zemini oyuluyor…

 

Birbirinden her gün biraz daha farklılaşan iki Türkiye tablosu var.

İlki, bizim gazeteler ve televizyon kanallarının sunduğu tablo. O tabloya göre, Türkiye, tarihinin son 100 yılında hiç olmadığı kadar güce kavuşmuş bir ülke. Şimdiye kadar olmayan doğal kaynaklar elde ediyor, Karadeniz’de bulunan doğalgaz gibi; başka kaynaklara erişmek için şartlar zorlanıyor, Doğu Akdeniz’deki dengeler içerisine girme çabası gibi…

Mevcut sınırlarına sığamayan bir Türkiye tablosu bu. Kimi Osmanlı’nın, kimi ise biraz daha geriye gidip Selçuklu’nun haritaları üzerinden ülkeye yeni sınırlar biçiyor.

Tabloya bakıp hayran kalmamak elde değil. Nitekim, görevi iktidarın yanlışlarını kamuoyuyla paylaşmak olan muhalefet bile bu tablo karşısında ne yapacağını bilmez bir görüntü veriyor. 

Galiba, birbiri ardına hayata geçirilen adımlarla son sürat dünyadan kopma noktasına doğru koşulduğunun tam ayırdında değil muhalefet.

İkinci Türkiye tablosu da işte dünyaya bakan yüzü ülkemizin. Sanki ilk tabloya yansıyan ataklar bu ikinci tablonun içeride -hatta iktidar kadroları tarafından bile- fark edilmemesini sağlamak için kullanılıyor.

Taşlar yerinden oynuyor ve Türkiye…

Dün olanlara şöylesine bir göz atarsak ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

El-Al İsrail’in havayolu şirketi. Dün üzerine üç dilde (İngilizce, Arapça ve ibranice) ‘Selam’ sözcüğü yazılmış bir El-Al uçağı Tel Aviv’den kalktı, Abu Dabi’ye kondu. Uçağın içinde ABD başkanı Donald Trump’ın eliyle seçtiği temsilcileriyle İsrail hükümetinin öndegelen diplomatları yer almaktaydı. Bu seferle El-Al İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında imzalanmış ‘barış anlaşması’nın ilk somut atağını gerçekleştirmiş oldu. İki ülke arasında karşılıklı uçak seferleri böylece başlamış oldu.

Katar da İsrail’de faal. Hamas ile İsrail arasında başlayan Gazze’deki yoğun sıcak çatışmaların sona ermesi için arabuluculuk yapıyor Katar. İlk gelen haberler Katar heyetinin başarılı olduğu yolunda. İsrail’in izniyle Gazze’deki Hamas yönetimine maddi destek sağlıyor Katar ve bu özelliğini Hamas’ı çatışmasızlığa zorlamada kullanıyor.

Ortadoğu’da her şey İsrail’in istediği istikamette gelişiyor. Ülkesi içerisinde ciddi muhalefete maruz Benjamin Netanyahu, BAE’yi başka Arap ülkelerinin de izleyeceği müjdesini sürekli veriyor. Suudi Arabistan da dahil İsrail ile örtülü ilişki içerisinde bulunmayan bölge ülkesi yok gibi.

Fransa da faal Ortadoğu’da. Beyrut’taki büyük patlama sonrasında ikinci kez Lübnan’a giden Fransa devlet başkanı Emmanuel Macron, ülkede egemen siyasi yapıyı değiştirmeyi amaçlayan köklü değişiklikleri dayatmakta ve ilk başarıyı o çevre dışından bir ismi başbakan olarak ilan ettirip sağladı bile. Lübnan’ı Almanya’da temsil eden büyükelçi Mustapha Adib getirilip başbakan yapıldı. Fransa Lübnan üzerindeki İran gücünü Batı adına kırmak niyetinde.

Türkiye bu gelişmelerden rahatsız. 

Yine dün, ‘Suriye Demokratik Konseyi’ (SDK) adını taşıyan bir grup Moskova’da en üst düzeyde karşılandı. Türkiye’nin ‘terörist’ olarak tanımladığı YPG/PYD yapılanmasının vitrini SDK. PYD/YPG yapılanmasının, PKK gibi, Moskova’da temsilciliği bulunuyor zaten.

Ankara, dışişleri bakanlığı açıklamasıyla, bu gelişmeyi en sert ifadelerle kınadı. 

Olayı daha da vahim hale getiren, dışişleri bakan yardımcısının başkanlık ettiği bir Türkiye heyetinin ikili çıkarları görüşmek ve ortak hedefleri belirlemek üzere Moskova’da bulunduğu sırada gerçekleşti Ruslar’ın SDK ile görüşmesi.

Rusya bu görüşmeyle Türkiye’ye açık seçik bir mesaj vermiş oluyor.   

Suriye konusunda dışlanıyor Türkiye.

Libya’da da Türkiye dostu içişleri bakanı Fethi Başağa görevden alındı. Başbakan Serrac kendisine yeni hamiler aramaya başladığı sinyalleri veriyor…

Doğal olarak Türkiye bu gelişmelerden de rahatsız.

Tıpkı bir süre önce, PYD/YPG yapılanmasının, Washington’un gözetimi altında, Trump’ın onayıyla, varlığını sürdürdüğü Kuzey Suriye’de çıkmakta olan petrolün işletim hakkını bir Amerikan şirketine devretmesinden rahatsız olunduğu gibi…

Oysa Putin Rusya’sı ile Trump ABD’sini ‘dost ve müttefik’ sayıyor Türkiye…

Bu arada, Avrupa Birliği (AB) de Doğu Akdeniz politikası sebebiyle Türkiye’ye yaptırım uygulanacağını açıkladı. Çok uzak olmayan bir mazide ‘tam üyelik’ müzakereleri yürüttüğümüz AB…

Türkiye hiç kuşkusuz bundan da rahatsız.

NATO genel sekreteri de bunların olduğu şu günlerde Ankara’ya geldi ve muhtemelen üyesi olduğumuz örgüt adına mesajlar iletti. Hiç zorlanmadan içeriğini tahmin edebileceğimiz mesajlar…

Dünya yeni bir düzene doğru gidiyor ve Türkiye…

Şimdiye kadar çok genel hatlarıyla özetlediğim ikinci tablodaki Türkiye, sınırlarını zorladığı, kendine daha geniş imkanlar ve güç kullanacağı zemin arayışı içerisindeki göz doldurucu ilk tablodaki Türkiye’den çok farklı.

Adeta dünya yeni bir alt-üst oluş yaşıyor ve bu sarsıntıdan Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı coğrafyadan yeni bir düzen çıkacak, fakat Türkiye bu yeni yapı içerisinde var olan gelişmeleri etkileme gücünü kaybediyor gibi…

Tablolara bakarak çıkardığım sonuç şu: Rusya ve ABD -muhtemelen dirsek teması halinde- Türkiye’yi dışlayarak kendilerine ortak bir nüfuz alanı açıyorlar; Türkiye’ye sadece hamaset ve övünme alanı bırakıyorlar.

Boş çıktığı takdirde iktidarı zor duruma düşürebilecek bir alan bu.

ΩΩΩΩ