Tarih: 04.04.2020 02:27

İki senaryo: Biri geçmişten diğeri gelecekten

Facebook Twitter Linked-in

Kovid-19 dünyayı etkilemeye devam etmektedir. Yeni bir virüs olduğu ve davranışları ile ilgili de pek çok bilim insanının henüz çok da bilgisinin olmadığı açıklanmaktadır. Zamanla bilgiler artmaktadır. Tüm dünyaya yayılmış bir salgındır (pandemidir). 31 Mart itibariyle dünyada vaka sayısı 800 bini, ölüm de 40 bini aşmış durumdadır. Ülkemizde de 13.531 vakaya karşılık 214 ölü olduğu bildirilmektedir. Ayrıca yurt dışında 98 vatandaşımız da hayatını kaybetmiştir. Bunun giderek daha da artacağı öngörülmektedir. Durum gerçekten ciddidir. Önlemlerin alınması ve uygulanması da bu noktada yapılabilecek en uygun davranış olarak ifade edilmektedir.

VİRÜSÜN TARİHTEKİ ETKİSİ

Prof. Dr. Irwin W. Sherman tarafından 2007 yılında yazılan “Dünyamızı Değiştiren On İki Hastalık” adlı kitapta; gribin salgınlara neden olan eski bir hastalık olduğu belirtilmektedir. Bu bağlamda 1889 Rus gribinde 1 milyon, 1957 Asya gribinde 2 milyon ve 1968 Hong Kong gribinde de 1 milyon insanın hayatını kaybettiği¸1918-1920 yılları arasında da milyonlarca insanın yine grip kaynaklı salgından dolayı yaşamını yitirdiği bildirilmektedir.  En şiddetlisi ise 1918-1920 salgını olmuştur, denmektedir.

Gribin bu kadar fazla etkili olmasının temel nedeninin; grip virüslerinin yüzey kabuğunu değiştirerek adeta yeni bir örtüye bürünmesi olduğu belirtilmektedir. Virüs adeta kılık değiştirmektedir. Bir önceki virüsü tanıyan vücut, kılık değiştirmiş olanı tanıyamamaktadır. Gribin garip kısmı da burasıdır. 

Pandemi oluşturan bir virüsün ortaya çıkması için üç koşulun gerçekleşmesinin gerektiği de aynı kitapta ifade edilmektedir. Birincisi, yeni olması yani insan vücudunun onu hiç tanımaması; ikincisi, hastalık oluşturması ve üçüncüsü de öksürme, hapşırma ve el sıkışma gibi yollarla kolay bulaşabilir olması olarak belirtilmektedir. Söz konusu koşullar sağlandığında ise onun kusursuz bir fırtınaya dönüşeceği vurgulanmaktadır. 

LABORATUVARDA ÜRETİLEBİLİR Mİ?

Sherman yukarıda ismi verilen kitabında; 1940 yılında insanlara bulaşan Influenza B adı verilen virüs ile daha çok hayvanlara bulaşan Influenza A adı verilen virüsün, tavuğun embriyosunda üremesinin ve bunların tavuğun kırmızı kan hücrelerini bir araya getirmesinin; gözlendiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla ona göre gözlem; laboratuvarda çok miktarda grip virüsünün üretiminin olanaklı olduğu anlamına gelmektedir. Çalışma aynı zamanda aşı üretimi için gerekli başlangıç maddesinin oluşturulması demektir. 

Yukarıdaki bilgilerden anlaşıldığı üzere grip virüsleri ile ilgili çalışmalar, 1940’dan beri laboratuvar ortamında yapılmaktadır. Bu bilgi, gerçekten çok ilginç ve önemli bir veridir. Sonuç olarak, o yılardan beri virüslerle ilgili laboratuvar çalışmalarının varlığı olgusu, onların üretilebileceği anlamına da gelmektedir.

Sherman kitabında salgın grip virüsü ile ilgili bir senaryo ortaya koymaktadır. Ona göre böyle bir senaryo adeta tüyler ürperticidir. Açılış sahnesi, kuş ve insandan elde edilen viral RNA parçalarının karıştırılarak yeni bir virüsün oluşturulduğu bir bölgede geçmektedir. Virüs kuşların yüzey proteinlerinde gizlenmiştir.  Bir şekilde insana bulaşmıştır. Virüs insanda; ateş, baş ağrısı, bulantı, kas ağrısı ve bitkinlik gibi belirtiler (septomlar) göstermiştir. Zira insan bağışıklığı virüsü tanımamaktadır. Başlangıçta çok az sayıda vaka görünür. Virüse yakalananlar Asya’daki kanatlı yetiştiriciler ile çocuklardır. Birkaç Asyalı öldüğünden, vakalar dünyada ciddi etki yaratmaz. Her şeye rağmen bölgede çok fazla kanatlı hayvan öldürülerek hastalık kontrol altına alınmaya çalışılır. Ancak olay dünyada duyulur. Dünyanın diğer bölgelerindeki yaşayan insanlar; virüsün sadece diğer kanatlı hayvanlar ile hasta kuşlarla temas etmiş, az sayıdaki insanları etkileyeceğini düşünür. Ancak durum hiç de düşünüldüğü gibi değildir. Zira bölgede virüsün bulaştığı insanların, daha önce virüsün bulaştığı kuşlarla temasına ilişkin bir kanıt bulunamamıştır. Dolayısıyla virüsün mutasyona uğradığı, insandan insana da bulaşmaya başladığı anlaşılır.

Bölgede bulunan halk sağlığı yetkilileri, kanatlıların itlafını yapsa da bunun işe yaramadığı anlaşılır. Vakalar artar. Salgın Asya’nın dışındaki kıtalara da yayılmaya başlar. Virüs kıtalararası uçuşlarla artık Avustralya, Avrupa ve ABD’ye bulaşmıştır. Önce yüzlerce sonra da binlerce kişi, akciğerlerinin sıvı ve cerahatle dolmasından kaynaklı olarak ölür. Büyük bir panik havası yaşanır.  İnsanlar artık birbirlerine: Sıradaki kim? Aşı ve ilaçlar nerede? Diye sormaya başlar. Fakat hızlı bir çözüm bulmak mümkün değildir. Zira aşının üretilmesi aylar sürecektir. Yeterli ilaç da bulunmamaktadır. Karantina da sınırlıdır. İsyanlar başlar. Hastaneler ve sağlık klinikleri hücuma uğrar. Eczaneler soyulur. Hastaneler; hastalarla ve can çekişenlerle doludur. Doktor, hemşire hatta tabut sayısı bile yetersiz kalır. Okullar ve işyerleri kapatılır. Ulaşım sistemi durdurulur.  Ancak vaka ve ölü sayısı artmaya devam eder. İnsanlar artık yüzlerine maske takar, kalabalığa karışmaktan kaçınır hatta birbirleriyle tokalaşmaktan bile korkar hale gelir. Borsa düşer, ekonomi çöker. Ancak 18 ay sonra epidemi geriler. Fakat ölü sayısı korkunçtur. Bir milyardan fazla insan hastalanmış ve 40 milyonu ise maalesef ölmüştür. Sherman senaryosunda virüsün geliştiği yerin ismini Çin olarak belirtmektedir. Ayrıca senaryonun bazı bölümlerinin, daha önce kuş gribi (H5N1) nedeniyle Çin, Türkiye ve Fransa’da oynandığını söylemektedir. Ayrıca farklı tipteki virüsler bir araya gelmeye devam ettikçe pandemilerin insanlığın başına bela olmaya devam edeceğini belirtmektedir… Sherman gerçekten ilginç bir senaryo yazmıştır. Sanki bugünleri tanımlamıştır. 

Bu konuda ilginç bir senaryo da fakültemizdeki öğretim üyesi Prof. Dr. Remzi Yıldırım tarafından dillendirilmiştir. Senaryoya göre gelecekte gerçekleştirilecek gezegenler arası seyahatler neticesinde; başka gezegenlerde yaşayan melez (hibrit) yapıdaki canlı varlıklar, bir şekilde dünyaya gelip yaşamaya devam edecektir. Bunların genetik yapıları farklı olacağından, taşıdıkları bakteri ve virüsler de farklı olacaktır. İnsanoğlu söz konusu canlıları çok geç fark edeceği için bunların taşıdığı virüs ve bakterileri de geç tanıyacaktır. Zira dünyadaki teknolojik yapı, başlangıçta bunları tespit için yeterli olmayacaktır. Tespit edildiğinde ise iş işten geçmiş olacaktır… Bu durum insanlık için çok tehlikeli bir sonuç doğuracaktır. Tehlikeli sonuç sadece insanları değil diğer canlıları da kapsayacaktır. Gezegenler arası yolculuktan kaynaklı olarak dünyaya gelen söz konusu canlılar, belli bir süre sonra insan yaşamını tamamen ortadan kaldıracaktır. Belki de dünyada artık yeni bir canlı türü oluşacaktır. Ortaya çıkan yeni canlı türü de binlerce yıl sonra, insanoğlunun bir zamanlar Dünya’da yaşadığını fark edecektir. Hocaya göre bu duruma düşmemek için şimdiden önlemlerin alınması gerekmektedir. 

BAZI TESPİTLER 

Bizde yaşam daha çok geçmişe bakarak değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Geleceğe yönelik öngörü çalışmaları pek yapılmamaktadır. Bunun bazı kültürel nedenleri vardır. Gelecek daha çok gayb olarak tanımlanmaktadır. “Gaybı bilmek ise mümkün değildir” şeklindeki anlayış da toplumda hâkimdir. Bunun dini açıdan açıklaması hususunda benim görüş bildirmem pek doğru değildir. Ancak bir eylemin gerçekleşmesinin önce hayalle başladığının da hatırlanması gerekmektedir. Toplumumuzda bu tür düşüncelere ayrıca negatif bir anlam da yüklenmiştir. Zaman zaman bunlara hayalcilik denmektedir. Pek çok buluş ve keşiflerde hayalin önemli bir yerinin olduğu da bilinmektedir. Bilim tarihinde, konuyla ilgili pek çok örnek bulunmaktadır. Kaldı ki yaşamsal bir gerçek önce hayal olarak zihinlerde yer almaktadır. Sonra da hayata geçmektedir. Bunun da bilinmesi ve aşırı olmamak kaydıyla hayal kurmak da önemlidir. Neyin hayal, neyin gerçek olabileceği noktasında da bilimsel ilkeler bize yol göstermektedir. Önce bilim sonra kurgu veya hayal gerekebilir. Ancak bilimin ilkeleri de değişebilir. Bunun da bilinmesi önemlidir. Ancak her şeyden önce bilimi bilmek gerekir. 

Prof. Sherman; grip hastalığının geçmişinin analizinden ve diğer bilimsel bilgilerden hareket ederek bir senaryo yazmıştır. Bu aynı zamanda bir öngörüdür. Senaryo önce hayaldi ancak bugün gerçek olmuştur. Pandemilerin tekrarı konusunda dünyada yeni bir şey belki de yoktur. Bu noktada bilinen şey, pek çok yaşamsal olgunun geçmişin tekrarı olduğudur. 
Prof. Yıldırım’da gezegenler arası yolculuktan kaynaklı olarak insanlığı bekleyen bir tehlikeyi vurgulamaktadır. Bugünlerde yaşadığımız olaylar göz önünde bulundurulduğunda, dünyanın dışında da yaşam varsa böyle bir tehlikenin varlığı olasıdır. İnsanoğlu ne kadar yüksek teknolojiye sahip olursa olsun, bazen gözle görünmeyen bir yapının, tarihi değiştirebilecek özellikler taşıyabileceği ortadadır. 

Bilim insanlarının görevi biraz da uyarıdır. Tabiri caizse senaryo yazmaktır. Bunlarla toplumu, kurum ve kuruluşları geleceğe yönelik olarak tedbirler almaya davet etmektir. Bazen öngörüler gerçekleşmeyebilir. Farklı oluşumlar gelişebilir. Hayatın olağan akışında, farklı gelişmeler doğabilir. Yeni koşullar oluşabilir. Koşullar değiştiğinde ise öngörüler de değişebilir. Bunu da bilmek gerekir. 

En kötü durum tedbir almamaktır yani tedbirsizliktir. Bunun maliyeti daha çok olabilir. Geri dönüşümü de imkânlı değildir. Bunların ülkelere ve toplumlara etkisi de olumsuzluk anlamında derin olabilir. Bundan dolayı zihinsel düşünce sistemimizin, ülkemizin ve milletimizin güvenliği bakımından, geleceğe yönelik makro planların yapılmasına destek olması noktasında değişime uğramasının, faydalı olacağı bellidir. Korona Kovid-19 bu hususta umarım bu dönüşümü sağlayabilir. Salgın herkese ders olabilir. Kim bilir…




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —