Türkiye, Rusya karşısında elinin zayıf olduğunun farkında ancak asıl rahatsızlığı bu değil, bunun kamuoyuna yansıması. Türkiye’yi yönetenler, zaaf içerisinde olduklarını ifşa edecek her şeye bundan sonra daha sert ve düşmanca bir tutum alacaklardır.
İdlib’de son resmi açıklamalara göre 33 askerin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan bu üzücü olay, Türkiye’nin strateji üretme kabiliyetinin ortadan kalktığını, refleksif ve duygusal keskin dönüşler dışında politika üretme iradesini gösteremediğini bir kez daha kanıtlamış oldu. Siyasetçilerin ve üst düzey yetkililerin susup şehit ve kayıp haberlerini Hatay valisinden aldığımız bu süreçte, ana akım gazetecilerin sosyal medyada kışkırtıcı, provakatif açıklamalarla ateşe benzin döktüklerini gördük. Türkiye’nin Suriye’de askeri sınırlılıklarının farkında oldukları halde hükümete yakın gazetecilerin bu denli savaş yanlısı bir tavır ortaya koymaları akıl alır gibi değil.
Öte yandan Rusya ve Suriye rejiminin, Türkiye’nin HTŞ unsurlarını topçu atışıyla desteklediği yönündeki açıklaması, doğruyu yansıtmasa bile mevcut krizle ilgili bir takım ipuçlarını ele verir cinsten. Ancak tarafların iddiası her ne olursa olsun, bütün strateji ve taktiklerin düğümlendiği yer Serakib görünüyor. M4 ve M5 karayollarının kontrol altına alınması açısından son derece hayati öneme sahip Serakip ve civarındaki Neyrap gibi stratejik önemi yüksek yerlerin bir gün önce ÖSO grupları tarafından geri alınmasının Ruslar tarafından kabul edilemez görüldüğü kesin. Rusya destekli Suriye yönetiminin yaptığı bu saldırı, büyük ölçüde ÖSO gruplarının bölgedeki hakimiyetini kırmaya dönük.
Öyle görünüyor ki bölgede ciddi bir bilek güreşi yaşanıyor ve Rusya, Türkiye karşısında geri adım atmaya asla niyetli değil. Türkiye’nin tutumunda ısrarcı olmasının Rusya’nın pozisyonunda bir değişikliğe yol açacağını zannetmek ise safdillik olur. Putin’in 5 Mart’ta İstanbul’daki buluşmaya gelmeyeceği yönündeki açıklaması da Türkiye’nın rejimle olan mücadelesinde Rusya’yı nötralize etme siyasetinin başarısızlığına dair önemli bir göstergeydi aslında. Rusya bu tutumuyla artık kemikleşmiş Suriye politikalarından vazgeçmesinin mümkün olmadığını anlatmaya çalışıyor ama Türkiye bu mesajı algılayabiliyor mu, tartışılır.
Türkiye’nin bütünüyle haksız olmayan mülteciler ve sivil yerleşim yerlerine yönelik saldırılar meselesi ise artık bütünüyle başka siyasi ve jeopolitik meselelerin gölgesinde kalmış durumda. Ankara, İdlib’in son kale olduğunu düşünüyor ve buranın kaybının Türkiye’nin Suriye’deki varlığını ve operasyon gücünü bütünüyle riske edeceğine inanıyor. Ancak burada unutulan bir şey var. Bu sürece Astana ve Soçi Anlaşmaları’na imza atan Türkiye’nin bizzat zemin hazırladığı da bir başka gerçek. Türkiye, Astana ve Soçi süreçlerinin Esad yönetiminin elini güçlendirmek için yapıldığını bilerek böyle bir pozisyon aldıysa gelinen noktadan sorumlu demektir. Şayet bu anlaşmaların Esat yönetiminin elini güçlendireceğini öngöremeyecek kadar vizyon eksikliğinden mustarip ve diplomatik alt yapıdan yoksunsa zaten Türkiye’nin bu öngörüsüzlüğünün Ankara’ya daha işin başından kaybettirecek demektir.
Bundan sonraki süreçte her ne kadar resmi açıklamalarındaki söylemlerinde elini yükseltse de Ankara’nın Moskova ile masaya oturması ihtimali daha yükselmiş görünüyor. Türkiye, Rusya karşısında elinin zayıf olduğunun farkında ancak asıl rahatsızlığı bu değil, bunun kamuoyuna yansıması. Türkiye’yi yönetenler, zaaf içerisinde olduklarını ifşa edecek her şeye bundan sonra daha sert ve düşmanca bir tutum alacaklardır. Bu zafiyetin deşifre olmaması için ellerinden geleni yapacaklardır. Ancak kapalı kapılar ardında Ruslarla anlaşma ihtimalinin yine de yüksek olduğunu ve Ruslardan tek isteklerinin bunun iç kamuoyunda bir zafer gibi sunmalarını sağlayacak küçük bir taviz koparmak olduğunu düşünüyorum.
İslam Özkan kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe Selam gazetesinde başladı. Bir dönem kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösterdi. Ardından Filistinhaber, Time Türk, Dünya Bülteni, Birleşik Basın gibi internet sitelerinde editörlük, TRT Arapça, Kanal On4, Kudüs TV gibi televizyonlarda haber müdürlüğü ve TV 5'te program moderatörlüğü, bazı Arap televizyon kanallarının Türkiye temsilciliğini yaptı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Sosyoloji ve Antropolojisi'nde doktora eğitimini sürdürmektedir.