15. 09. 2018 Cumartesi
İDLİB´de yaşanmakta olan krizin çarpıcı bir yönü, pek çok şeyin açıkta cereyan etmesi, tarafların sahada yaptıkları askeri hamlelerin bir bölümünün sosyal medya ve web siteleri üzerinden neredeyse anlık bir şekilde izlenebilmesidir.
Örneğin, önceki gün bu mecralarda paylaşılan bazı video görüntülerinde, bütün dünyanın projektörlerini üzerine çevirdiği İdlib´in güneyindeki Marek yakınlarında bir Türk Silahlı Kuvvetleri konvoyunun ana yoldan geçişini izleyebilmek mümkündü.
Zırhlı araçların yanı sıra taşıyıcıların üzerinde nakledilen tanklar, bu geçişi izleyen, cep telefonlarına kaydeden herkese ve tabii oradan da İdlib denklemiyle ilgili bütün aktörlere bir mesaj gönderiyordu.
Marek, Türkiye´nin Hatay sınırındaki Cilvegöz kapısına kuş uçuşu 98 kilometre mesafededir. Kasabanın hemen bitişiğinde, Türkiye´nin Astana mutabakatı çerçevesinde İdlib´deki çatışmasızlık bölgesini denetlemek üzere kurduğu 12 askeri gözlem noktası arasında yer alan 9 numaralı üs bulunmaktadır.
*
Konvoyun geçişi, kısa bir süre sonra uluslararası ajanslar tarafından Türkiye´nin İdlib´deki askeri pozisyonlarını güçlendirdiği vurgusuyla duyurulmuştur.
Türkiye´nin bölgedeki askeri varlığını güçlendirmeyi amaçlayan bu adımların, İdlib çatışmasızlık bölgesindeki askeri gözlem noktalarına dönük olarak yaklaşık bir haftadır düzenli bir şekilde sürdüğünü belirtelim.
Esad rejiminin üç haftayı aşkın bir süredir İdlib´in özellikle güney ve güneybatısına ağırlıklı olarak topçu ateşiyle düzenlediği, Rus ve Suriye hava kuvvetlerinin bombardımanlarıyla da desteklenen saldırılarının ertesine rastlıyor TSK´nın askeri önlemleri.
Ancak geçen hafta cuma günü Türkiye, Rusya ve İran arasında düzenlenen Tahran zirvesinde ateşkes beklentilerinin karşılıksız çıkması ve tansiyonun birden tırmanmasının, Türkiye´nin sevkiyatı açısından asıl dönüm noktası olduğu söylenebilir.
Sonuçta Ankara, bu sevkiyatla bir kararlılık mesajı vermeyi, böylelikle Rusya-Esadikilisine dönük bir caydırıcılık yaratmayı hedefliyor.
*
Teslim edelim ki, şu an itibarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye ordusu, Marek gibi İdlib´in güneyinde ve ayrıca sınırın başka noktalarında uzaktan birbirlerinin hareketlerini gözlüyorlar. Bu yönüyle İdlib krizi tırmanırken, TSK ile Suriye ordusu arasında sınır boyunca bariz bir sinir harbinin yaşandığını, gerilim eşiğinin tehlikeli bir şekilde yükselmekte olduğunu söylemek hata olmaz.
İdlib´i muhaliflerden geri almak amacıyla bir süredir çevresine yığınak yapmakta olan Suriye ordusu, muhtemeldir ki birçok yerde görüş menzili içinde karşısında TSK´nın gözlem noktalarını bulmaktadır.
*
Ankara´nın yaptığı hesap, Rusya ve İran´ın da mutabakatıyla Astana süreci içinde tesis edilen bu gözlem noktaları burada olduğu sürece, Esad ordusu ve Rusya´nın İdlib´e dönük büyük bir askeri harekât düzenleyemeyeceğidir.
Nitekim Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 7 Eylül tarihinde Daily Sabah´ta yayımlanan makalesinde şöyle diyor:
?İdlib, Astana anlaşması çerçevesinde bir gerilimi düşürme bölgesidir. Türkiye´nin İdlib´de 12 askeri gözlem noktası var. Türk askerlerinin buradaki varlığı muhtemelen büyük bir saldırıyı önleyecek yegâne güvencedir. Çünkü Rus savaş uçakları ve rejime bağlı kara güçleri, Türk askerleri orada olduğu sürece bir saldırıda bulunmayı göze alamazlar.?
*
Esad rejiminin Rusya´nın hava desteğiyle İdlib´de TSK´nın üslerinin de bulunduğu geniş bir alana düzenleyeceği bir askeri harekât, Türkiye´yi de bir şekilde hedef durumuna getirebilir. Bu takdirde sahadaki gelişmelerin seyrine göre buna karşılık verilmesi de gündeme gelebilir.
Ankara ile Moskova arasındaki ilişkilerin genel yöneliş olarak tarihinin en sıcak dönemlerinden birinden geçtiği, üstelik Ankara ile Washington´un arasının ciddi bir şekilde açıldığı bir dönemde Kremlin´in İdlib´de savaşın yayılmasına yol açacak böyle bir felaket senaryosuna yeşil ışık yakmasını beklemek gerçekçi değildir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin arasında pazartesi günü Soçi´de yapılacak görüşmenin bu gerçekçi anlayış içinde sonuçlanmasını beklemek mantığın gereğidir.