Cumhuriyet´ten Sena Yaşar´ın haberine göre, Aslantaş, Suriye´nin İdlib vilayetinde artan gerginliği ve Türkiye´nin izlemesi gereken politikayı değerlendirdi. Astana süreci kapsamında oluşturulan güvenlik bölgelerinden en kuzeydeki İdlib´in iç emniyet sorumluluğunun Türkiye´ye verildiğini anımsatan Aslantaş, Suriye´nin daha önce harekât bölgesini temizlemek için Şam´da ve Halep´te kendi açısından başarılı operasyonlar yaptığını, İdlib´e yapmak istediği operasyonun ise Türkiye´nin endişesinden dolayı geciktiğine dikkati çekti.
Türkiye´nin, göç dalgası ve terör unsurları ile ilgili endişeleri olduğu için Astana sürecinin muhataplarınca istenen tepkiyi gösteremediğini belirten Aslantaş, ?Gözlem noktalarının kurulması bu konuyu çözmedi. Halep´ten, Şam´dan temizlenen çok sayıda terörist ve radikal unsur İdlib´de yoğunlaştı. İdlib´in nüfusu 3 milyonu aştı. Burası bir uluslararası terör eğitim merkezine dönebilir, bu risk var. Ruslar ve Suriye bunu ortadan kaldırmak istiyor? ifadesini kullandı.
"Sıkışmışlığı sürdürmek politika değil"
Rusya´nın İdlib sürecine ağırlığını koymaya başladığı bir gerginliğin, ABD ile Fırat´ın doğusundaki ?güvenli bölge? anlaşmalarının yapıldığı dönemde yükselmesinin de dikkat çekici olduğunu belirten Aslantaş, şunları kaydetti:
?Türkiye çok büyük bir sıkışma içerisinde. Kurulacak güvenli bölge, Türkiye´nin arzu ettiği güvenli bölge değil. Bu, terör örgütü PYD yapılanmasının askeri sorumlusunun bir ay kadar önce verdiği röportajda ifade ettiği bir güvenli bölge. Onların istediği 5 kilometreden başlıyor. Sonrasında Türk-Amerikan unsurları var. Bu, bizim arzu ettiğimiz bir güvenli bölge yapılanması değil, Amerika´nın öngördüğü yapılanma. Türkiye, gerek ekonomisi üzerindeki baskılardan, gerek dış politikadaki sıkışmışlıktan dolayı tekrar Amerika´nın teklifine yakınlaşmaya başladı güvenli bölge konusunda. Amerika´nın durduğu güvenli bölge politikası değişmedi. Türkiye´nin dış politikada bir oraya, bir buraya yaslanması bölgedeki muhataplarını şaşırtıyor olabilir. Hem güvenli bölgede Amerikalılarla birlikte, hem de İdlib´de farklı davranıyor. Bu Türkiye için büyük bir sıkışmışlıktır. Bunu sürdürmek bir politika değil. Bu noktada yarın en büyük tehdit, her iki küresel gücün (ABD ve Rusya) Türkiye´nin çıkarlarına karşı ortak politika üretmeleridir. Bu, Türkiye´yi içinden çıkılmaz bir hale sürükler. Türkiye´nin daha net ve ulusal çıkarlarına özgü politikaları izlemesi lazım?.