Tarih: 14.02.2020 16:39

İdlib krizinin üç düzlemi

Facebook Twitter Linked-in

dlib krizini yönetmek için Ankara üç düzlemde seferberlik halinde. Bunlar, askeri operasyon, diplomasi ve uluslararası kamuoyu. Esad güçlerinin 13 askerimizi şehit etmesinden sonra öncelikli olan elbette askeri düzlem. Gözlem noktalarını tahkim eden Ankara alan kontrolüne geçiş için birlikler sevk etmeye devam ediyor. Başkan Erdoğan, Esad güçlerinin Soçi mutabakatına göre tüm İdlib'den çekilmesi için şubat sonuna kadar süre vermişti. Çarşamba günkü grup toplantısında da Türkiye'nin askeri operasyonunun koordinatlarını açıkladı: "Gözlem noktalarındaki veya diğer yerlerdeki askerlerimize en küçük bir zarar gelmesi halinde, bugünden itibaren, İdlib'le ve Soçi Muhtırası sınırlarıyla bağlı kalmadan, rejim güçlerini her yerde vuracağımızı buradan ilan ediyorum." Bu cümleden anlaşılan operasyonun alanı tüm İdlib, ancak saldırının bedeli Esad güçlerine tüm Suriye'de de ödetilebilir.
Bedelin ödetildiği yerin Kamışlı, Halep ya da Şam olması Ankara'nın teknik tercihine ve imkanına bağlı. Aslında bu, iç savaşın başından beri Esad rejimine yapılan en geniş kapsamlı uyarı.

Diplomaside Kritik An
İdlib krizini yönetmede ikinci düzlem, diplomasi. Bunun başında da Rusya ile yapılan müzakereler geliyor. Erdoğan, Türkiye'nin kararlılığını Putin'e en net şekilde iletti. Heyetlerin müzakerelerine bir şans daha verildi. Askeri heyetler Ankara'da, bakanlar Moskova'da bir kez daha karşılıklı "saha önerilerini" müzakere edecek. Moskova eski taktikle masada ve sahada parça parça ilerleme niyetinde. Ankara sahanın paylaşımını kabul etmiyor. Soçi mutabakatı sınırlarına dönülmesini istiyor. Son karara iki liderin görüşmesinde varılacak. Uzlaşmaya varılması her iki tarafın lehine. Zira Ankara ve Moskova'nın İdlib konusunda yaşadığı ihtilaf uzun erimli sonuçlarda bulunabilir. Bakalım Putin bu gerginliği yönetecek çözümü üretebilecek mi? Yoksa Türk-Rus ilişkilerini başka aktörlerin etki edeceği bir sürece sokacak mı?

Top Moskova'da
Çünkü Ankara'nın İdlib krizinden algıladığı tehdit hayli yüksek ve diğer güvenli bölgelerin geleceği ile de irtibatlı. Hatırlayalım, Suriye iç savaşından Türkiye'ye yönelen birincil tehdit terör (PKK-YPG ve DEAŞ). İkinci tehdit ise mülteci akını. Ankara, terörle mücadele için üç askeri operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyonların ilki olan Fırat Kalkanı DEAŞ'a yönelik olduğu için hem ABD ve Rusya'dan hem de dünya genelinden destek gördü. Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Operasyonlarına ise ABD karşı çıktı, Rusya muvafakat gösterdi. Özelikle Barış Pınarı, Türkiye'nin ABD'yi çekilmeye zorlaması ile gerçekleşti. ABD, Suriye'nin kuzeyinden çekilirken, Türkiye'nin Rusya ile karşı karşıya kalacağını sandı. Ancak Erdoğan ve Putin lider diplomasisi ile süreci yönetti. Şimdi dördüncü operasyon İdlib'de gerçekleştiriliyor. Bu kez Ankara, Soçi mutabakatını korumak için devrede. Rusya ve İran'ın imzaladığı, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin desteklediği mutabakata uyulmasını istiyor. Terörü, katliamı ve mülteci akınını engellemeye çabalıyor.

Washington Ne Yapacak?
Krizin üçüncü düzlemi ise büyük aktörler ve uluslararası kamuoyu. Savunma Bakanı Akar, NATO, Avrupa ve dünyanın İdlib krizinin çözümüne "ciddi ve somut destek" sağlaması gerektiğini söyledi. ABD, AB ve NATO'dan Türkiye'nin meşru müdafaa hakkına dair açıklamalar geldi. Avrupa'dan süreci etkileyecek bir hamle beklemiyorum. En fazla Almanya mülteciler için finansal destek sunabilir. Washington'ın isterse yapabileceği çok şey var. Kamuoyu desteğinden muhaliflere silah yardımına, rejimin kritik üslerini vurmadan Türkiye'nin güvenliği için yeni öneriler getirmeye kadar. Bir yandan Washington'ın Putin'in ne yapacağını bekleyeceği aşikar. Öte yandan ABD, AB ve uluslararası kamuoyunun tepkisinin Putin'i uzlaşmaya yönelteceği de açık. Washington'daki bazı çevreler İdlib konusunda "bırakalım Türkiye, Rusya ile çalışmak nasılmış görsün" havasında. Unutmayalım, Obama döneminden itibaren Rusya'nın Ortadoğu- Kuzey Afrika'da nüfuzunu genişletmesine fırsat veren ABD politikalarıdır. Türkiye'yi gittikçe Rusya ile çalışmaya yönelten de aynı hatalı Suriye politikasıdır. Washington şimdi inisiyatif alırsa Suriye masasında etkisini genişletir. Aksi durumda Türk-Amerikan ilişkilerinde toparlanmaya katkı sağlayacak bir imkan daha heba edilir.

Kaynak: sabah.com.tr




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —