Küçüklüğümden hafızama girmiş ve bugüne kadar hiç silinmemiş korkunç resimlerden biri ne zaman konu ülke gündemine gelse hemen bilinç üstüne çıkar: İzmir/Sarıkışla önünde idam görüntüsü?
Sarıkışla, Konak Meydanı´nda, Devlet Hastanesi´ne yakın, şimdilerde otobüs ve minibüs duraklarının olduğu yerdeydi ve sanıyorum uzun yıllar idam cezasının infazı o meydanda yapılmaktaydı.
Hangi akla hizmetle küçük bir çocuk idam cezasının infazını görsün istenir, bugünkü aklımla bunu anlayamam.
Belki de Adnan Menderes ve arkadaşlarına İmralı´da reva görülen muamelenin korkunçluğunu daha iyi anlayayım diyedir.
Yıllar sonra, yolum Suudi Arabistan´a düştüğünde, bir Cuma namazı sonrası cami önünde birkaç kişinin başlarının kılıçla kesilmesi ?töreni´ne de tanık olmuştum.
Dehşetten faltaşı gibi açılan gözlerimle?
´İdam cezası´ tartışmaları başladığında ?kaldırılsın´ tezinin hararetli savunucularından biri olmamın sebebi, vaktiyle tanıklık ettiğim bu iki infaz tablosudur.
?Asmak´, ?idam etmek´ gibi sözcükler ağızlarından kolayca çıkan insanları bu yüzden hep kınamışımdır.
Türkiye´de ?idam´ ve ?asmak´ sözcüklerinin ağza alınmalarını daha da kötü yapan konunun bir başka yönü daha vardır: Siyasi hesaplaşmalar, tarihimizde, çoğu kez ?Siyaset Meydanı´da denilen idamların yapıldığı mekanlara kadar taşar bizde?
Düşünün, insanların idam edilerek öldürüldükleri yere ?Siyaset Meydanı´ adını vermiş bir geleneğimiz var.
Siyasileri yalnızca tasfiye etmekle yetinmeyiz, idam ederek vücutlarını yeryüzünden de kaldırmayı yeğleriz.
Tarihi arka-plan
Osmanlı´dan Cumhuriyet´e de miras kalmış kötü bir gelenek bu. En son örneği, bir askeri darbe sonrasında Yassıada´da kurulu uyduruk mahkemede mahkum ve İmralı adasında da idam edilen bir başbakan ile iki bakanın hazin akıbetleriydi bu geleneğin?
Sonraki askeri darbeler (12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri) ardından da gencecik insanlar için idam sehpaları kuruldu.
Kimi insanımız Adnan Menderes ve arkadaşları, kimi insanımız da Deniz Gezmiş ve arkadaşları için hala ağlar.
Aslında ülkemiz için ağlamalıyız?
Hitler ve Mussolini, ikisi birden, 50 milyona yakın insanın hayatına mal olan dünyanın en kanlı savaşının sorumlusuydular. Hitler yakınlarıyla birlikte son günlerini geçirdiği sığınakta, ordusunun savaşta yenildiği haberini alınca intihar yolunu seçti ve cesedinin yakılmasını vasiyet etti. Öyle de yapıldı. Mussolini´nin hayatı ise, faşizm karşıtı kitlelerin eline geçtiğinde, bir ağacın üzerine tersten asılarak sona erdi.
Yargılanma fırsatı kaçtığı için üzülünmesi gereken sonlar bunlar?
Devletlerine hükmederken yaptıklarının korkunç sonuçlarıyla yüzleşmelerini sağlayacak biçimde adil bir yargı sürecinden geçebilseydiler, verdikleri yanlış örneklerin tekerrürü tamamiyle gündemden çıkabilirdi.
Son olay
Bir televizyon programında ?idam edilmek´, ?bacağından asılmak´, ?intihar etmek zorunda kalmak´ gibi deyimler kullanılmış. O sözleri sarf eden bir sanatçı. Söylediklerinin amacından saptırılarak kullanıldığını belirten bir açıklama yaptırdığına göre, sarf ettiği sözlerin kendisine yakışmadığını anlamış olmalı.
´´O sözlerin muhatabı Sayın Cumhurbaşkanı değildir´´ açıklamasını onun adına avukatları yapmış oldu.
İster kasıtla söylensin, ister kastı aşmış veya amacından saptırılmış olsun, idam etmek ve asmak gibi fiillerin siyaset konuşulan bir programda sarf edilmesi kadar yanlış bir şey olamaz.
Türkiye´de o fiiller kullanıldığında akla hoş olmayan bir gelenek yüzünden kaybedilen değerler gelir. İnsanlar üzülür. Dahası, o sözleri dinleyen veya sarf edildiğinden haberdar olan insanlar, ister istemez, ??Günümüzle ilgili bir şeyler mi ifade edilmek isteniyor?´´ düşüncesine de kapılırlar.
Şimdi olan da bu.
Ne yapılmalı?
Küçük yaşta tanıklık ettiği ?idam´ görüntüsünü hafızasından silememiş biri olarak, hoş olmayan görüntüleri zihinlere taşıyan o sözlerin daha fazla gündemi işgal etmemesi yolunun tutulmasını arzu ederim.
O sözcüklerin konuşulup durması yanlıştır.
Ağzından o sözcükler çıkan kişi, sözlerinin yanlış bir yöne çekildiğini, muradının haberlere yansıyan görüş olmadığını söylediğine göre, konunun daha fazla uzatılmamasında yarar görürüm.
İnsanlarımızın birbirinden nefret ettiklerini, hiçbir insan için düşünülmemesi gereken kötü akıbetlerin sevmedikleri kişinin başına gelmesini nefretleri yüzünden arzu ettiklerini düşünmek bile istemem.
En doğrusu, tartışmayı fazla uzatmamaktır.
????