Tarih: 29.11.2019 16:06

İBRAHİM KALIN YAYININI KISKANMAK: TÜRKİYE’DE BASININ ZOR HALLERİ

Facebook Twitter Linked-in

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Deutsche Welle’de gazeteci Tim Sebastian’ın sorularını yanıtlarken izlediğimde doğrusu meslektaşımı kıskandım. Soruş şeklini değil gerçi; bu anlamda Kalın’ın kendisini, agresif üslubu belli olan Sebastian’ın karşısına çıkmasını cesurca dahi buldum. Ama İbrahim Kalın, ya da herhangi bir devlet yetkilisi Türkiye’de bu soruları soracak bir gazetecinin karşısına çıkar mıydı? Çıkacak olsa, bu mülakatı yayınlayacak bir kanal bulunur muydu? Bulunacak olsa, o kanalın ve o gazetecinin başına sonradan ne gelirdi? O TV kanalının sahibi siyasi baskı altına alınır, o program kaldırılır, kanal RTÜK tarafından ağır cezalarla yıldırılır, hatta doğrudan kapatılır mıydı? Gazetecinin başına ne gelirdi? Hapis mi? İşsizlik mi? ikisi birden mi?
Bunları düşünürken haber sitesi T24’ü on yıl önce kurup bugüne getiren Doğan Akın aleyhine “FETÖ’ye yardımcı olmak” suçlamasıyla dava açıldığı haberi geldi. İddianamede Akın’ın “örgütle hiyerarşik bağı olmadığı, geçmişte örgüt aleyhine çok yazı yazdığı, sol görüşte olduğu” yazıyor gerçi, ama Fethullahçıların kullandığı sahte “Fuat Avni” hesabındaki iddiaları haber haline getirdiği için örgüte yardım etmiş sayılacağı öne sürülüyordu. Doğan Akın’ın bu nedenle İstanbul 25’inci Ağır Ceza mahkemesinde 5 yıldan 15 yıla kadar hapisle yargılanması isteniyor.

Sadece hapis tehdidi değil

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) rakamlarına göre halen 118 gazeteci, yazar, medya çalışanı hapiste. İfade özgürlüğünü baskı altına alan soruşturmalar ya bir terör örgütüne üye olmak, yardımcı olmaktan açılıyor, ya da Cumhurbaşkanına hakaretten. Bu da hükümete “Gazetecilikten değil, terörden, hakaretten yargılanıyor, mahkûm oluyorlar” deme gerekçesi veriyor.
Ama Türkiye’de basın özgürlüğü önündeki tek engel hapis cezaları değil. Gazetecilerin hayatına işsizlik olarak yansıyan ekonomik baskılar da söz konusu.
Son olarak Hürriyet Gazetesinden çıkarılan 45 gazeteci ve medya çalışanı, yasal tazminatlarını dahi alamamaktan şikâyetçi; bunu da bir video mesajıyla sosyal medyada yayıyorlar. Bu 45 meslektaşımızdan 43’ü TGS sendikasına üyeymiş. TGS’ye göre 2013 Gezi Protestolarından bu yana işten çıkarılan, istifaya zorlanan, ya da kapatılma, küçülmeler yoluyla (bir kısmı sonra başka işler bulmuş olsa da) işsiz kalan gazeteci sayısı 10 bini buluyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre 7 bin işsiz gazeteci var. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, kapatılan ve ekonomik ya da siyasi nedenlerle kapatılan, ya da küçülen medya şirketleri nedeniyle Türkiye’de gazetecilerin üçte birinin işsiz kaldığını söylüyor. Bu durumda gazete ve televizyonların sahiplik yapılarının değişmesi de etkili. Gazetecilik kuruluşlarının tahminlerine göre medyanın yüzde 70’inin sahipliği AK Parti hükümetiyle iş bağlantısı olan grupların elinde. Dağıtım ağlarının da aynı siyasi tekelleşmeye maruz kalması, bağımsız kalmaya çalışan gazete ve dergiler, hatta kitaplar üzerinde ayrı bir yük oluşturuyor.

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —