Tarih: 05.09.2021 13:19

Hz. Ali’nin ilim ve servet kıyaslaması

Facebook Twitter Linked-in

Sevemedim ve takip edemiyorum ama herkes gibi bizi de telefonlardaki sohbet gruplarına ekleyenler olur. Bazıları ilgili olduğumuz oluşumlar için zaten gerekli haberleşmeleri sağlar. Bazılarında boş konuşmayan çok değerli alimler vardır, onlardan istifade ederiz. Bekletiriz, mesajlar yığılınca hızlı göz gezdirip hepsini sileriz. Göz gezdiririz çünkü bu mesajlarda bazen çok faydalı bilgiler de bulunur, onları kolayca okur ve gerekirse arşivinize kaydedersiniz. Hepsini okumanız malayani ve zaman israfı olabilir. Ama yine de başka meşgalesi olmayanlar için boşa zaman harcamaktan daha iyidir.

Geçtiğimiz günlerde gruplarımızdaki iki değerli hadis alimi; Bünyamin Erul ve Raşit Küçük hocalarımız eş zamanlı olarak Arapça aslıyla paylaştıkları, Hz. Ali’ye nispet edilen aşağıdaki güzel sözleri özellikle ehli ilim duysun diye çevirerek vermek istiyorum. Böyle sözler Nasrettin Hoca’ya nispet edilen fıkralar gibi çoğu zaman anonimdir, söyleyenine nispeti kesin değildir. Ama güzel ve anlamlı olmaları onları herkesin kabulü haline getirmiştir. Değerli bir zata nispet edilmeleri sadece iltifatı artırır. Yoksa böyle sözlerde önemli olan söyleyenlerden önce söylenenlerdir. Hz. Ali’nin bu sözleri, rivayeti zayıf bulunmakla birlikte pek çok önemli alim tarafından nakledilmiştir. İşte o sözlerden:

Hz. Ali’ye sordular, ilim mi daha değerlidir mal mı? İlim daha değerlidir diye cevap verdi. Buna deliliniz nedir diye sordular, şu inci mercan sözleri söyledi:

‘Çünkü ilim nebilerin mirasıdır, mal ve servet ise Karun’un, Hâman’ın ve Firavun’un mirasıdır. Malı sen korumak zorundasın, ilim ise seni korur.

Malı olanın pek çok düşmanı vardır, ilmi olanın ise dostları çoktur. Malı harcarsan azalır, ama ilim harcadıkça çoğalır.

Mal sahibi cimrilik ve pintilikle de anılabilir, ilim sahibi ise her zaman saygı ve ikramla anılır. Mal çalınır diye korkulur, ilim için böyle bir endişe olmaz.

Mal sahibi kıyamet günü malından hesaba çekilir, ilim sahibi ise o gün dostlarına şefaat eder.

(Bu cümleye şöyle bir not düşmeliyiz: Aslında ilim sahiplerinin hesabı da diğerinden daha kolay değildir. Ama kavram olarak ilmin amele dönüşen bilgi olduğu düşünülürse bu ilmin sahibi onunla amel etmekle hesabını zaten vermiş sayılır. Şatıbi, Muvafakat adlı şaheserinin girişinde bilgilerin sıralaması yaparken, bir bilgiye ilim denebilmesi için onun sahibini gereğiyle amel etmeye zorlayacağını söyler).

Devam edelim.

‘Mal zaman geçtikçe harcanıp tükenir, ilim ise eskiyip yok olmaz.

Mal kalbe kasavet verebilir, ilim ise aksine kalbi aydınlatır.’

Bir başka hocamız da bunlara yine onun şu sözlerini eklemiş:

‘İnsanlar üç sınıftır: Ya rabbani bir alimdir ya kurtuluş yolunda ilim öğrenmektedir ya da böcek gibidir her üfürenin üfürüğüne takılır, ilmin nurundan istifade edip sağlam bir kulptan tutamaz. Alimi sevmek gerekli bir ibadettir. İlim, sahibine hayatında Rabbi’nin itaatini, ölümünden sonra da güzel övgüler kazandırır. Mal ise sahibinin ölümüyle yok olup gider. İlim hükmeden, mal hükmedilen durumdadır. Servet yığanlar hayatta iken ölüdürler, alimler ise zaman var oldukça tesirleriyle yaşarlar. Bedenleri gitmiştir ama öğütleri hep kalplerdedir’.

Ben de sanırım Razi’nin tefsirinde Hz. Ali’nin şu sözünü okumuştum:

‘Dünyayı istiyorsan ilme sarıl, ahireti istiyorsan ilme sarıl. Her ikisini birden istiyorsan ilme sarıl’. Bu sözü bazılar İmam Şafii’ye, bazılar da Süfyan es-Sevri’ye nespet ederler. Yani bunda söz önemlidir.

Burada da şu notu düşmeliyiz: Bu sözlerdeki vurgu ilim edinme ile mal edinme arasındaki farkı belirler. Yoksa bunlar servetin değersiz olduğunu, onu terk etmek gerektiğini anlatmak için değildir. Çünkü mal olmadıkça ilim de olmaz. Ama biri vasıtadır diğeri gayedir. Bunu anlatmak için şu mealdeki ayet bize yeter: ‘Allah’ın size kıyam olsun diye yarattığı mallarınızı sefihlere, yani onun değerini bilmeyenlere bırakmayın’ (Nisa 5). ‘Kıyam’, düşmüşse ayağa kalkmak, ayakta ise öyle durabilmeyi sürdürmek demektir. Demek ki, ayağa kalkmak ve ayakta durabilmek için mala ve servete ihtiyacımız vardır. Ayrıca Allah (cc) düşmanlara karşı her türlü gücün hazır bulundurulmasını emreder. Mal da önemli bir güçtür. Ama ilim en büyük güçtür. Burada bir kez daha, ilim denince sadece din ilimlerinin kastedilmediğini hatırlamamız gerekir. Hatta Kur’an-ı Kerim’de alimler anlamındaki ‘ulema’ ve ‘alimûn’ ifadelerinin din alimleri için değil, tabiatı/kozmosu bilenler için kullanıldığına da tekrar dikkat çekmeliyiz.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —