İki buçuk milyara varan Hıristiyan âlemi için bu günler Noel günleri. Hıristiyan olmadığı halde kendilerini Noel´e kaptıranları da sayarsanız dünyanın çok büyük bir kısmı güya Hz. İsa Aleyhisselam´ın doğumunu kutlayacaklar. Keşke öyle yapsalar, keşke Allah´ın rasullerinden bir Rasûlü gündemlerine getirseler, her yönüyle onun üzerinde yoğunlaşsalar.
Özellikle onun muhterem validesini, iffetin, hayânın ve namusun sembolü olan Hz. Meryem´i gündeme getirseler.
Aslında bütün bir dünya ve özellikle Avrupa, Hıristiyan âlemi ciddi anlamda Hz. Meryem üzerinde yoğunlaşmalı değil midir?
Bugün Hz. Meryem´e anlamaya olan ihtiyaç bütün zamanlardan çok daha fazladır. Deyim yerindeyse Meryemsizlikten yanıp kavrulan bir Avrupa var karşımızda. Elbette İslam coğrafyası da bundan müstağni değildir.
Hz. Meryem´i anlamaya ve yaşamaya şiddetle muhtacız.
Çünkü Hz. Meryem´i anlamak ve yaşamak demek, yeryüzüne küsüp göklere çekilen edep ve hayâyı göklerden bir daha indirmek demektir.
Hz. Meryem´i anlamak ve yaşamak demek, yeryüzüne Allah´ı hatırlatan işaretler koymak demektir, insanlığın diline ve kalbine Allah´ı getirmek demektir.
Hz. Meryem gibi yaşayan bayanlar demek, vahyin canlı şahitleri demektir.
Meryemce yaşayanların ısıttığı yuvalar en sıcak yuvalardır, Meryem gibi yaşayanların bulunduğu evler en güzel evlerdir.
Onların emzirdikleri sonsuzluğu emerler, ölümsüzlüğü emerler. Çünkü onlar emzirdi mi vahyi emzirir, hikmeti emzirir, iman emzirir!
Unutmayalım ki Meryemce yaşayanlar Allah´ın yeryüzüne çizdiği çizgisi, hürmeti ve haremi, gözetilmesi gereken haddi hudududur!
Onların bulunduğu bir yerde herkes haddini hududunu bilmek durumundadır!
Onların bulunduğu bir yerde herkes edebini takınmak durumunda, gözler ya yumulmak zorunda ya da nereye baktığını bilmek zorunda, ağızlardan çıkanı kulaklar duymak durumundadır!
Evet, Hz. Meryem üzerinde yoğunlaşmayı kokuşmuş Hıristiyan âleminden bekleyemeyiz, biz onu gündem yapmalıyız.
En azından Rabbimiz Kitabında ne kadar gündem yapmışsa biz de yapmalıyız.
Onu iyice anladıktan sonra da iffetsizlikten yanıp tutuşan Avrupa´ya sunmalıyız.
Hz. Meryem´den fersah fersah uzaklara savrulan, hatta baştan beri doğru dürüst anlayamayan Avrupa´ya götürmeliyiz onu.
Tabii ki sadece malumat ve kelime kalabalıkları olarak değil, onu tesettürümüzle, iffetimizle, kızarmasını bilen yüzümüzle, vahyi kıpırdayan dilimizle götürmeliyiz.
Sonra haykırmalıyız;
Ey Mesih bekleyip duran Avrupa! Şunu bil ki önce Meryemler gelmelidir.