İslam coğrafyası, hem dünyanın hem de edebiyatçılarımızın ilgi odağında. Mustafa Özel’in Filistin Mektupları hüzünle okunuyor.
İnsanlık uyanıyor, İslam âlemi de içinde bulunduğu meskenetten kurtulup intibaha geçiyor. Son bir sene içinde Gazze’de ve diğer Filistin toprakları ile Lübnan ve Suriye’de yaşananlar, vicdanlı insanların silkinip ayağa kalkmasına vesile oldu. Dünyanın birçok ülkesinde yaşayanlar, İsrail terör örgütünün soykırımına bakarken vicdanı kanıyor. Müslümanların kanlı katili ve topraklarının hırsızı olan İsrail, bütün dünyada itibar kaybına uğruyor. Siyonizm tehlikesinin büyüklüğünü hem dünya hem de Müslümanlar daha iyi kavramış durumda. Çağlarının tanığı olan aydınlar ve yaşadıklarına şahit olan kalem erbabı da bu konulara lakayt kalamazdı elbette. Çekilen acıları, yaşanan vahşetleri ve dökülen masum kanları yazmak zorundalar. Aksi takdirde beyhude yere ömür ve mürekkep tüketmiş olurlar. Bu duyarlı yazarlardan Mustafa Özel Filistin Mektupları’nı yazdı. Önce ithafı okumak gerek: “7 Ekim 2023 Cumartesi gününden beri insanlığın onuru için her şeyini ortaya koyan Gazzelilerin şahsında bütün Filistinlilere…” Gelecekte tarihçilerin insanlık tarihini “Aksa Tufanı’ndan Önce” ve “Aksa Tufanı’ndan Sonra” diye tasnif edip ikiye ayıracağını belirten Özel, “Bir Müslüman olarak ben yapabilirim?” sorusunun gündeme gelmesi gerektiğini söylüyor. Buna ben ikinci bir cümle ekliyorum: “Bir insan olarak ben ne yapabilirim?” Çünkü sadece Müslümanlar değil bütün insanlık bu vahşetten birinci derecede sorumlu. Öyleyse herkes tavrını almalı.
Yazarımız Dört Halife döneminden bu yana Kudüs’e ve Filistin’e hizmet eden on kişinin kaleminden muhayyel ama hakikatli mektuplar kaleme almış. İki tane de isimsiz mektup var. Biri Filistin, diğeri Gazzeli bir çocuk adına… Mektupları büyük bir kederle, nemli gözlerle okuyoruz. Tarih boyunca acılı toprakların üstünde oturan kardeşlerimizin hâlini anlatıyor mektuplar. Filistinlilerin “Nekbe” diye bilinen “Büyük Sürgün”ü hatırlatılıyor. Alçak bir Siyonistin 21 Ağustos 1969 tarihinde Mescid-i Aksâ’yı yakışına dikkat çekiliyor.
YÜREK YAKAN MEKTUPLAR
İslam’ın ilk iki halifesi Hazret-i Ebû Bekir ve Hazret-i Ömer’in mektuplarından sonra Salâhaddin Eyyûbî’den gelen mektubu okuyoruz. Salâhaddin şöyle başlıyor: “Evlatlarım, kardeşlerim, dostlarım, davadaşlarım! Sizleri Rabbimizin selamıyla selamlarım. İsrâ’sıyla ve Mirac’ıyla Kudüs’ümüzü şereflendiren Allah’ın Elçisi Muhammed Mustafa’ya en derin saygılarımı sunarım, onun ashabını, mücahidlerini hürmet ve rahmetle anarım.”
Mektubunda Kudüs şehrinin ve Filistin topraklarının tarihî hikâyesini dile getiren “Kudüs Fatihi Salahaddin’ın son satırları şöyle: “Velinimetim, sultanım Nureddin Zengi’nin Mescid-i Aksâ için yaptırdığı ahşap minberi, Hama’dan getirtip yerine koydum. Zengi, artık mezarında rahat rahat uyuyabilirdi. İkinci hedefi gerçekleşmişti çünkü. Dostlarım! Bundan sonra Kudüs ve Mescid-i Aksâ, sizlere emanettir. Rabbimin hıfz u inayeti güç ve kuvveti, nusreti ve bereketi daim sizinle olsun.” Devam edip giden mektupların sahipleri arasında Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Sultan İkinci Abdülhamid Han da var. Filistin’de yaşayan Müslümanlara sahip çıkan ve buradan toprak koparmak isteyen Siyonist Yahudileri huzurundan kovan padişahın ilk satırlarında o büyük şefkatini görürüz: “Evlatlarım! Bugün yaşadıklarınızı yaşamayasınız diye çok uğraştım, didindim durdum ama tebaam, devletimin idaresinde bulunan beni anlamadı, anlayamadı, anlamak istemedi.” Sitemkâr ve haklı bir serzenişle kaleme alınan bu mektubu da diğerleri gibi sonuna kadar okumalı. Neyi, ne zaman kaybetmişiz o zaman bunu daha iyi idrak ederiz. Yazarın dilinden ve üslubundan biz bütün Müslümanlara mektup gönderenlerin isimleri bize aşina: İzzeddin Kassam, Kudüs Müftüsü Emin El-Hüseyni, Şeyh Ahmed Yasin, İsmail Heniyye, Gazzeli Adsız.
***
Mehmet Nuri Yardım, gazeteci, yazar ve edebiyat araştırmacısı
Kaynak: Milat Gazetesi