"Cahit deyince aklıma” diye başlıyordu Alaeddin Özdenören’in şiiri.
“Cahit deyince aklıma/Alınlarında şafak örülü/Anneler babalar/Gözleriyle gül toplayan çocuklar/Çöl rüzgarları kervanlar/Denize atılmış ağlar/Kalbe dökülen ırmaklar gelir/Cahit deyince aklıma/İçinde bütün çiçekleri taşıyan sevdalar/Aşklar arkadaşlıklar gelir/Sait gelir Akif gelir Erdem gelir Rasim gelir”
Bu şiirin Kayıtlar’da yayımlandığı günlerde son mısrada adı geçen ağabeyler aralarında “Alaeddin hepimizi sırasına göre yazdı, dikkat edelim” diye aralarında latife etmişler.
Öyle mi oldu, tam hatırlamıyorum.
Dün, Rasim Abi’nin vefatını öğrenince biz 70’lerin ve 80’lerin Ankara sakinlerinin hayatında ikinci bir mektep kadar yeri olan Mavera ashabının hepsi birden canlandı gözlerimin önünde.
Ne güzel adamlardı…
“Yedi Güzel Adam”ın magazinleştirilen tarafıyla pek ilgili değilim.
Ama şiiriyle ilgiliyim.
Cahit Zarifoğlu’nun kitabını çıktığı günlerde okudum. Bizim, dünyayı değiştirebileceğimizi düşündüğümüz günler.
“Bu insanlar dev midir/Yatak görmemiş gövde midir/Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden/Durdular ite çakala karşı yârin kapısında…”
Mavzerleri oyluk etlerinden çıkarmalarının hikmetini bilemediysem de bu adamları sevdim.
Mavera’daki adamları da sevdim.
Ne kadar mütevazı ne kadar mütehammil adamlar.
İstediğine, istediğin suali sorabilirsin. Cahit Abi belki eline bir iş tutuşturur cevap yerine ama geri kalanı sualini sabırla değil, memnuniyetle cevaplandırır.
Alaeddin Abi’nin cevabı seni şiirin içine düşürebilir, Erdem Bayazıt’ın cevabı belki siyasetin, Akif İnan’ınki hamasetin ya da vecdin…
Cevapların hepsi o günkü aklımıza göre güzel, doğru.
Güzel, doğru dediğime bakmayın. Bu adamlar, itiraz edilebilir adamlardı. Hatta münakaşa edilebilir.
İyi hatırlıyorum, bazı siyasi konularda ters düştüklerimizi.
Bu ters düşmeler, bu ihtilaflar, Rasim Abi’yle ve diğer ‘Abi’lerle dostluğumuza, abi-kardeş hukukumuza hiç halel getirmedi.
Hepsine sorabilirsin. Ama en sakin, en analitik, en tatminkâr cevabı Rasim Abi’den alırsın.
Rasim Özdenören sabur bir öğretmen gibi efradını cem ederek, ağyarını men ederek anlatır sana.
İlk hangi kitabını okudum diye yokluyorum kendimi.
Çözülme (1973), Çok Sesli Bir Ölüm (1974, ikisi de Edebiyat Dergisi Yayınları, sonradan hepsi İz Yayıncılık’ta yayımlandı.)
Çok Sesli Bir Ölüm’ün Avrupa’da ödül alması hoşumuza gitmişti.
Sonra Gül Yetiştiren Adam. (1979 Akabe.)
Gül Yetiştiren Adam’ın sabah namazı çıkışında cami cemaatine “Siz namaz kılan Nasranilere benziyorsunuz” deyişi hala kulaklarımda.
Öyküleri mükemmeldir. Hani İngilizcede ‘perfect’ diye, kusursuz anlamına gelen bir kelime var ya… Öyle.
Dili için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
İncelikli, titiz, mükemmel.
Olguları, olayları, didik didik eder. İlk bakışta göremeyeceğiniz, ne ilk bakışı, o göstermese belki de hiç göremeyeceğiniz ayrıntılar bulur, gösterir.
Bu özelliği öykülerinde, denemelerinde, konuşmalarında hiç inkıtaa uğramaz.
Dostoyevski’den almış olabilir mi bu özelliğini? Öyle diyenler var.
Bence kendi tabiatından geliyordu analitik bakışı. Dostoyevski’ye ihtiyacı yoktu.
Mavera’da üç sayı üst üste yayımlanan “Ebu Talip Kompleksi”ni unutamam.
İnsanın, imana o kadar yaklaşıp, kapısına kadar varıp içeri giremeyişi.
O yazıdaki ruh ve duygu analizleri eşsizdir.
“Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler” yayımlandığı yıllarda bir başucu kitabıydı.
Aktüalitenin girdabından çıkmak isteyenler için birebirdir.
Dizinin dibinde çok oturmadım.
Rahle-i tedrisinden geçmek için dizinin dibinde oturmaya gerek yoktu. Kitapları vardı.
Onu, ağabeyim, büyüğüm, dostum ve öğretmenim olarak biliyorum.
Bu sene bizim hüzün senemiz. Senetü’l Hazen’imiz.
(Ben, üç büyüğümü kaybettim. Babamı, Sezai Bey’i ve Rasim Abi’yi. Mevlâna İdris’in acısı da tazecik.)
Birkaç gün önce (bana göre Ankara’nın emini) Fatih Yurdakul’la Rasim Abi’nin durumunu da konuşmuştuk.
Fatih bir aydır hastanedeki her sorunla her işle ilgileniyordu.
İyi olduğunu söylemişti Rasim Abi’nin.
Dün de konuştuk.
“Etrafında telaş vardı, endişe vardı. Rasim Abi teslim olmuş olarak hazır bekliyordu, öylece sükunetle gitti” dedi.
Allahu Teala vardığı yerde ona umduğundan ziyadesini versin.