26. 09. 2018 Çarşamba
Hürriyet´e dair fikriyatımı daha önce ifade etmiştim. 70 bin TL´den 140 bin TL´ye fiyatı yükselen otomobillerin vergi indirimiyle 3-5 bin TL ucuzlamasını müjde olarak ifade eden dünkü haberi okuyan herkes; herhalde, ?eşeği kaybolan adamın semere sevinmesine? dair hikayeyi anımsamıştır.
Konumuz bu olmamakla beraber, Hürriyet´in habercilikte okuru hafife alan bu yaklaşımının bahse konu yazımızın ana fikrini ne kadar iyi özetlediğini bir kez daha görmüş olduk.
Hürriyet kim ne derse desin hala bir marka. Bu markanın ömrü daha ne kadar sürer bilinmez ama hala Türkiye´de gazeteden anlaşılan ne kaldı ise, bir miktar Hürriyet´te aranıyor.
Pazar günü İnternet´in ve İnternet medyasının günümüz Türkiye´sinde taşıdığı manaya dair yazımı (Teşekkürler Bay Cerf ve Bay Kahn. Dünya Sizinle Gurur Duyuyor.)
takiben konu Hürriyet´in okur temsilcisi Faruk Bildirici´nin de gündemine girdi. Faruk Bildirici, Taha Akyol´un dahi barınamadığı yeni Hürriyet´te varlığını idame ettiren ender eski Türkiye gazetecilerindendir.
Hürriyet yazarlarından herhangi biri tarafından tespit edilemeyen ama hala varlığını sürdüren Hürriyet´in objektif okur kitlesinden kalanların haklı olarak saptadığı çarpıklığı, Hürriyetin de kendi tercihi ile büyük oranda dahil olduğu havuzun sağır kaldığı gerçek haberlerin, İnternette yer bulmasını gündemine aldı.
Hürriyet okurlarının serzeniş ve saptamaları bizim önceki günkü yazımızda belirtilen hususlara dair idi. Biz yazımızı İnternetin mucitlerine adamış idik. Üstat Gutenbergin gazetesi de diğer adı aptal kutusu olan TV de iktidar elinde oyuncak olurken, doğrudan demokrasiyi temsil eden internet tabanlı medyalar, hayatı adeta sıfırdan tanımlıyor.
Konuya daha önce de yaptığım röportaj ile değinmiş olan Sedef Kabaş´ın twiti ile de paylaştığı yazı bu vesile ile paylaşım rekoru kırdı. Sedef Hanımın takipçileri yazıyı twitine bağlayan değerli yazarı paylaşım ve beğeniye boğdular.
Bir havuz yazarı olmadığından emin olduğum Zafer Arapkirli ise dün sabah programında Faruk Bildirici´nin yazısını uzun uzun okudu. Hürriyet her ne kadar okur zoru ile de olsa; gündeme soktuğu sosyal medya farkındalığını, bu vesile ile paylaşıma açmış ve rs fm´i takip eden habere aç kitlelere de ulaşmış oldu. Geniş bir kitle artık Hürriyeti değişen sermaye yapısı ile objektif bir konumda görmüyor. Buna rağmen Arapkirli gibi zamanın ruhu bakımından kıymeti haiz bir yazar Hürriyet´in durmuş saat misali, doğru duruşunu ıskalamıyor.
Bizim yazımıza nazaran biraz geç de olsa ve okur zoru ile de olsa Hürriyet doğruyu ve gerçeği yazma mükellefiyetini bir kez daha aşikar etti. Hürriyet doğruyu yayabilme kıymetini önemsemeli.
Fehmi Koru da önceki günkü yazısında aynı Zafer Arapkirli gibi Hürriyeti ön plana çıkardı. Hürriyet gerek rs fm´de gerekse Ocak Medyada duayen gazetecilerin kendisine gösterdiği fevkalade muameleyi iyi ölçmeli. Kendi sitemde, benim yazıma bile bu jest yapılmadı.
Diplomaside iki önemli kavram vardır. Biri ?primus inter pares?tir. Bu eşitler arasında birinci demektir. Diğeri ise ?most favoured nation?dır, yani en çok kayrılan ülke demektir. Faruk Bildirici ve bugünün Hürriyeti kendilerine sağlanan eşitler arasında birinci ve en kayrılan yazar/gazete olma ayrıcalığının aslında Hürriyet´in on yıllarca bu ülkede temsil ettiği ve ona atfedilen değerden kaynaklı olduğunu akılda tutmalı.
Hürriyet, Hürriyetin kıymetini iyi bilmeli. Türk parasından daha da hızlı değer kaybeden Türk basını, aynaya sıkça bakmalı.