Sedat Peker’in anlattıkları dehşet verici… Organize suç örgütü lideri ve yurt dışında kaçak yaşayan Peker, hakkında soruşturma açılmış ve ailesine saygısız davranılmış olmasının öfkesiyle şuna buna çamur atıyor olamaz mı? Olabilir ama Peker’in ‘derin’ ilişkileri ve anlattıklarının içinde doğru veya uydurma olaylar olması önemlidir.
Kolombiya’dan Türkiye’ye bir gemi dolusu kokain gönderildiğini, Peker’den öğrendik!
Fena ilişkiler var…. Bir iktidar milletvekili “rica” ediyor, Sedat Peker de, iktidarı eleştiren Fevzi İşbaşaran’ı kemiklerini kırıncaya kadar dövdürüyor!
Pelikan iddiaları… Servet çapında kazanç transferleri iddiaları…
Karar TV’de Meral Akşener’in dediği gibi:
“İddialar çok vahim. Ortaya çıkanlar tam bir rezalet. Bu iç içe geçmişlik, hele kokain meselesi. Bir devletin derini, sığı olmaz. Devlet devlettir, kanundur, hukuktur, demokrasidir, kurumdur, kurallardır.”
Evet, yeraltı dünyasının labirentlerinde dönenler ancak hukuk devleti tarafından ciddi soruşturmalarla gün ışığına çıkarılabilir…
Ceza hukukumuzun önde gelen akademisyenlerinden Prof. İzzet Özgenç attığı tivitte, anlatılanların “devlet içinde cereyan eden veya en azından cereyan ettiği ifade edilen hukuk dışı pek çok karanlık iş ve ilişkilere ilişkin” olduğuna dikkat çekerek savcıları göreve çağırdı…
“Kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması bakımından önem taşıyan bu iddialar karşısında Cumhuriyet savcılarının GEREĞİNİ yapmasını”nı istedi.
Bir muhalefet sözcüsü değil, saygın bir ceza hukuku profesörü yazıyor bunları.
Kamu gücüyle ilişkisiz adi suç bağlantıları değil… Hem organize, hem “kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması bakımından önem taşıyan iddialar…”
İmamoğlu’nun türbe bahçesinde eli arkasında yürümesinden “bana göre suç” çıkaran İçişleri Bakanımızın Bakanlığı yazılı açıklama yaptı. Suç örgütü lideri Peker’in söylediklerini peşinen “iftira ve itham” olarak niteledi, bunların “yeni bir organize suç faaliyeti olarak değerlendirildiğini, ülkemize getirilip adalete teslim edilinceye kadar sürecin takibi sağlanacağını" belirtti.
Bakanlık peşinen “iftira ve itham” diye hükmünü ihsas ederse polis ve savcılık tarafsız ve tam soruşturma yapabilir mi? AİHM’nin hukukumuza kazandırdığı kavramla, “etkin soruşturma’’ yapabilir mi?!
Suçsuzu kurtarmak, suçluyu cezalandırmak için kılı kırk yaran soruşturma yani.
Peker’in söylediklerinin bir kısmı elbette öfkeyle yaptığı “iftira ve ithamlar” olabilir. Ama bir kısmı da yine öfkeyle yaptığı “ihbar” değerinde değil midir?
Bakanlık nasıl peşinen hüküm açıklayabilir?
İktidar hukuka çokça siyaset kattığı için giderek hukuka güvensizlik artıyor maalesef.
Sadece uluslararası kurumların itibar sıralamalarında değil….
Bu iktidar siyasi infaz kanunu çıkarmadı mı? Bir tarihe kadarki organize suçlara infaz indirimi getirerek Alaattin Çakıcı’nın tahliyesini sağladı, ama sonraki bir tarihten itibaren işlenecek organize suçların cezasını arttırarak kamuoyuna hoş görünmek gibi ince siyasi taktikleri ceza hukukumuza soktu. (15 Nisan 2020 gün, 7242 Sayılı Kanun)
O zaman da ceza hukukumuzun saygın isimlerinden. Prof. Dr. İzzet Özgenç, Prof. Dr. Âdem Sözüer ve Prof. Dr. Mahmut Koca hukuki bildiri yayınlayarak İnfaz Kanunu’nun nasıl çelişkiler ve yanlışlarla dolu olduğunu açıklamışlar, ama iktidardan kimse kulak asmamıştı.
Türkiye’nin ve AK Parti iktidarının da referans kabul ettiği Venedik Komisyonu, daha başta, CB sisteminde yargının siyasi kontrol altında olduğunu rapor etmişti. (13 Mart 2017)
AİMH, Osman Kavala davasında, siyasi iktidarın etkisiyle tutuklama yapıldığını kararında yazdı. (10.12.2019)
Liste çok uzuun…
Görüyorsunuz, hukuk sistemine güvenimiz günden güne azalıyor, ihtiyacımız ise giderek artıyor.
Bu son olayda hepimizin içine sinecek bir “etkin soruşturma” yapılmalıdır.