Rahmetli İlhan Erdost 12 Eylül karanlığında işkencede can vereli neredeyse 40 yıl olacak. İlhan İlhan´ı daha az anıyor olmamız unuttuğumuz manasına gelmesin. Onu yeni kuşaklara hatırlatmak bir boyun borcu olmalı hepimiz için.
İlhan Erdost yayıncı idi. Sol yayınlarının kitapları ?yassah? yayın kategorisinde bizden önceki nesillerin az başını belaya sokmamıştı. Kitaplar aramalarda çıkmasın diye toprağa dahi gömüldüğü vaki idi.
Bu ülkede toprağın altında sadece insanlar değil kitaplar da çürümüştür bir diğer ifade ile.
İlhan Erdost´un ölümü de yayınladığı kitapların polis jandarma baskınında mesele olması da, aslında bizim sıkça zikrettiğimiz bir soğuk savaş hikayesidir.
Malum şu anda en büyük anti-Amerikan Devlet Bahçeli ya, o zamanlar da Amerika´nın en büyük ideali olan Komünizmi yıkmada en önemli müttefiği Türk sağı idi.
?Solcular Moskova´ya gitmeli? idi. Sağcılar Washington´a tabii ki gidemiyordu ama şurası muhakkaktı ki, Türk sağı milliyetçisinden dincisine liberalinden ülkücüsüne ABD´nin Sovyetleri yıkma yoketme planına ?hep destek, tam destek? dedi.
İlhan Erdost´un mendili kan içindeydi 12 Eylül karanlığında.
1960 Darbesinin zaten sözcüsü olan MHP´nin ebedi başbuğu 12 Eylül için de ?fikirlerimiz iktidar oldu? diyordu. MHP ideolojisinin Türk askeri darbe literatürüne katkılarının 2 cildi bu fasıldır.
Zaman geçti devir döndü. Bir zamanlar ?kahrolsun Amerika? diyen komünistler değil gibi ondan rol çalanlar peyda oldu. Çünkü artık Amerika´nın kendilerine ihtiyacı kalmadı. Hal öyle olunca dağa küsen tavşanlar Amerika´ya ?ben seni hiç tanımıyorum? demeye başladı.
Bahçeli´ye yakın tarihi kim öğretir bilmem, ama insan ?Amerika müttefikimiz olmadı? deyip ondan sonra da bu yakın tarihi temize çekmeden nasıl uyumaya gider açıkçası ben bilmiyorum ve tahayyül edemiyorum.
1980´lerin karanlığında sol kitapları yayınlamak suç idi. Lenin, Stalin, Troçki´nin yanısıra yasak olan bir de Çincilikti.
100 binlik cılız oy tabanı ile 6 milyon oy alan partiye efelenenlerin siyaseti. Bir diğer ifade ile Halkın Sülalesi siyaseti. Bu siyasetin kitapları da Sol literatüre dahildi.
Mao Zedung´un ya da Çetung´un kitapları da en az Sovyetleri kuranlarınki kadar tehdidi haizdi. Mazallah yakalanırsanız 141 ve 142´den idama kadar giderdiniz.
Mao´nun kitapları bugün (sanırım) yasak değil. Malum Sn. Erdoğan memlekette ters giden işlerden hala komünistlere sebep buluyor. Gerçi ne Rusya ile ne de Çin ile arasından su sızmıyor ama dışı seni içi beni yıkıyor Türkiye tarzı siyasetinin.
Bu yüzden çok da emin olmamak lazım. Yine de kitap yasak olsa da okuyan yok. O yüzden artık kitabın sorun olduğu günleri çoktan geçtik.
1980´lerde Türk halkına kitap okutmayan Amerika´nın 2018´deki son hamlesi de cep telefonundan edecek.
Çin´in en önemli telefon üretici firması Huawei´nin ikinci kuşak temsilcisi ve CFO´su (patronun da kızı) olan Wanzhou´yu Kanada´da yakalattılar ve Amerika´ya sınırdışı edilmesini sağlayacaklar.
Huawei´nin İran yaptırımlarını kırmakla suçlanması en önemli kabahati. Eğer tam olarak murat edilen olur ise bundan sonra Çin malı telefon alamayacağız. Tıpkı bir zamanlar Mao´nun kitaplarını Amerika zoruyla okuyamadığımız gibi.
Buna ?teknoloji soğuk savaşı? adı çoktan konuldu.
İşin içinde ideoloji yok ama en büyük ideoloji olan para var.
Paradan daha sağlam ideoloji zaten olamaz.
Biz mecbur bu kaideye uyacağız. Huawei (eğer aktarılan süreç aynı şekilde işlerse) piyasalardan silinmek zorunda kalacak. Elimizdeki Huawei´leri de toprağa gömmesek de belki Amerika´ya ya da belki daha da ileri gidersek uçaklara sokamayacağız.
Sn. Enginyurt muhtemelen oyuncak Iphone kırdığı için bu durumdan etkilenmeyecek. Türk zekası en yüksek duyguyu haizdir malum?
Bir taraftan İran yaptırımlarının aşıldığı söylense de diğer yandan Çin´in telefonlara yüklediği bazı casus yazılımlarla bilgi topladığı iddialar arasında.
Wanzhou´nun gözaltısında bunun da payı olabilir belki.
Çin´in en büyük telefon üreticisinin başına gelenler Türkiye´de muhtemelen Amerika´nın yeni oyunu vs. diye lanse edilecek havuz ve iktidar basını tarafından. En azından Amerika´ya olan antipatiye dayalı olarak Çin´in haksızlığa uğradığı savunulacak.
Bu doğru olsa da özellikle Bahçeli gibi kendisini milliyetçi konumlayanlar en azından Çin´de Uygur Türklerine yapılan fena muameleye karşı da Amerika´nın yaptırım uyguladığını hatırlamasını bekliyoruz.
Uygur Türklerine Sincan´da reva görülen baskı ve sindirmenin Çin´e bu ülkede yatırım yapma konusunda hiç bir engel teşkil etmediği günlerdeyiz.
Finans´tan inşaata ?Para Türkiye´de de olsa gidip onu toplayınız? diyen Çinlilere karşı bugünün siyaset bloku gayet hoşgörülü görülüyor.
Çin ve Amerika´nın yeni savaşında Amerika ne derse yapılırken Çin için de üzülecek olanlara ufak bir tavsiye: Arada İlhan Erdost´u ve 12 Eylül´ü faşizmini anımsayın.
12 Eylül´ün anayasasının üzerinden bugünlere gelmenin bir muhaasebesini yapın.
Belki o zaman Dünyanın ahvalinde dair fikirleriniz biraz olsun çifte standarttan arınır.