Hong Kong protestoları Çin komünist rejiminin kalbindeki güvensizliği gösteriyor

Sean O´Grady İndependent Türtçe için analiz etti.

Hong Kong protestoları Çin komünist rejiminin kalbindeki güvensizliği gösteriyor

Çin´in Hong Kong hüsranını tam olarak anlamak için, bölgenin Pekin´deki yetkililer açısından ulusal tarihlerindeki epey küçük düşürücü bir dönemin yaşayan hatırası olduğunu fark etmek yeterli olur. Bugün Halk Cumhuriyeti bünyesinde özerk bir "özel idari bölge" olan Hong Kong, bir zamanlar,1898´de 99 yıllığına "kiralanan" diğer topraklarla birlikte bir İngiliz kraliyet sömürgesini oluşturuyordu. İngilizler 1997´de nihayet ayrıldığında, zekice bazı diplomatik hamlelerden sonra, yargı da dahil olmak üzere geride bir dizi zayıf demokratik ve bağımsız kurum bıraktı.

Anakaraya "iadeyi" öngören yeni yasa tasarısı, haklı olarak, Hong Kong´un ayrı yargı sisteminin bağımsızlığından ve bölge vatandaşlarının özgürlüğünden ödün vermek gibi görülüyor. İnsan hakları aktivistleri ve rejimi eleştirenler, yargılanmak üzere komşu Çin illerine iade edilebilir. İngiltere, 7 milyon Hong Konglunun insan haklarının anlaşmaya dayalı garantörü olabilir ama elbette onlara yardımcı olmak için bir şey yapacak gücü yok.

Aslında, 1960´ların Kültür Devrimi sırasında fanatik Kızıl Muhafızlar´ın Hong Kong´a yürüyüp emperyalistleri kovmamış olması şaşırtıcı bir durum. Margaret Thatcher 1980´lerde, hayalcilikle yanındaki bürokratlara, kira süresi bitince İngilizlerin orijinal sömürgeyi elinde tutup tutamayacağını sormuştu. Demir Leydi´ye, Falkland Adaları´ndan farklı olarak, Hong Kong´un bir işgalden sonra savunulamayacağı veya özgürleştirilemeyeceği söylenmişti.

Çinliler ayrıca, Huawei, Çin´in Tibet´teki iç politikası ve Batı Sincan ilindeki Müslüman Uygurlara muamelesi hususlarında (kendi bakış açılarından) düşmanca bir tavır sergileyen bir ülkeyle neden uzlaşsın? Ayrıca Kraliyet Donanması´nın yeni uçak gemisi Kraliçe Elizabeth´in Güney Çin Denizi´ne gönderilmesi de biraz kışkırtıcı bir hareket olarak görülebilir.

İngilizler, çoktan yitirdikleri küresel gücün hala sahibi gibi davranmaya çalıştığında, Çinliler sadece geçmişteki boyunduruğu hatırlıyor. Geçen hafta düzenlenen bir donanma sergisinde Başkan Şi´yi normal salon takımının dışında boğazına kadar ilikli Mao ceketiyle görmek, Çin´in bir süper güç sembolünü nasıl taşıdığını gösteren "bir an"dı. Üstelik ülke bu iddiayı destekleyecek bir ekonomiye, dünyanın en büyük ekonomisine sahip. May´in İngiltere´si bir yana, Trump´ın Amerika´sı tarafından bile itilip kakılacak hali yok. Hele de kendi arka bahçesinde, yani Hong Kong´ta...

Kaynak: independentturkish.com