Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Hâlâ Trump iyi, çevresi kötü demeye devam edecek misiniz?

Milli Gazete yazarı Mustafa Kaya Analiz Etti...

Hâlâ Trump iyi, çevresi kötü demeye devam edecek misiniz?

Türkiye’de özellikle iktidar çevrelerinin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ve Cumhuriyetçilerin seçimlerde tekrar başkan adayı olan Donald Trump’ın yeniden seçilmesine dönük beklentileri artık sır olmaktan çıktı. Demokratların adayı Joe Biden’ın bu yılın başında Türkiye muhalefeti ile ilgili söylediği hadsiz çıkış da sanki bu beklentiyi tescillemiş oldu. Oysa ne Trump’ın dün iktidara dönük gurur okşayıcı ifadelerinin, ne de Biden’ın muhalefet ile ilgili sözlerinin Türkiye-Amerika ilişkileri açısından bir anlamı yok. Asıl soru şu; biz neden bugün ülke olarak bu durumdayız? Neden Amerikan seçimlerinin sonuçlarından çok büyük bir etki ile karşılaşacağımız gibi bir düşünceye kapılıyoruz? Nice Cumhuriyetçiler geldi, Demokratlar gitti. Bu seçim de geçecek. Kim kazanırsa kazansın, sonuçta Amerika kendi çıkarlarını merkeze alarak yoluna devam edecek. Bakınız, kişiler, bireysel uygulamalar, şahsi bakışlar önemli değildir demiyorum. Ancak bir ülkenin seçimlerini kendimiz için neredeyse “varlık, yokluk” noktasına indirgemek veya biraz hafifletelim, bu seçimin sonuçlarından büyük beklentiler içine girmek bize ne kadar yakışıyor? Diplomatik teamüllere ve bizim gibi bir ülkenin tarihi müktesebatına ne kadar uyuyor, söyler misiniz?

Bunun yanında Doğu Akdeniz, Ege, Kıbrıs, Libya, Suriye, Ortadoğu, Karadeniz, Balkanlar derken, yani her birisi zaman zaman öne çıkan bu sorunlarla nasıl oldu da aynı anda, aynı tonda bugün yüzleşmek zorunda kaldık? Kanaatimce asıl cevaplanması gereken soru budur. Bakınız size bir şey ifade edeyim; “yedi düvel karşımızda” açıklaması burada gerçekleri görmemizi engeller. Başımızı kuma gömmüş oluruz. Hani o çok yakın dostluklar kurduğumuz Trump var ya, bugüne kadar hiçbir Amerikan Başkanının almaya cesaret edemediği kararları gözümüzün içine baka baka almaya devam ediyor. Kızı IvankaTrump ile evli, aynı zamanda danışmanı olan, bakanımızın oval ofiste pozlar vererek yakın ilişkilerini tescil (!) etmeye çalıştığı JaredKushner de kayınpederinin yol göstericiliğinde İsrail için neredeyse ışık hızında diplomasi yürütüyor.

ABD elçiliğini Kudüs’e taşıyan, sözde “Yüzyılın Anlaşması’nı” gündeme getiren o.

Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail arasındaki “normalleşme anlaşmasının” mimarı o.

İsrail’in bölgede her istediğini kendisine altın tepside sunmak için günlerini havada geçiren, yatağında yatmayan o.

Son olarak da Sırbistan’ın elçiliğini Kudüs’e taşımasını, Türkiye’nin büyük ümitler bağladığı Kosova’nın İsrail’i tanımasını ve Kudüs’te elçilik açacağını açıklanmasının altyapısını oluşturan da yine o. Kushner bunları yaparken, yakın dostu olan bakanımız ise Karadeniz’de gaz bulunmasını “eksen değişikliği” olarak açıklamakla meşgul. Gaz rezervi bulunmasını asla küçümsemem ancak ekonomik güç beraberinde size siyasi gücü de getiremiyorsa, burada değişen eksen falan değildir. Ülke yönetimi siyaseti, ekonomisiyle bir bütündür. Stratejik öngörü ister. Sorun ortaya çıkmadan önce soruna müdahale edebilmek asıl başarıdır. Bunları yapamadığınız takdirde değiştiğini iddia ettiğiniz eksen, size siyasi güç falan sağlamaz.

Diğer taraftan İsrail için olmaz denilenleri hayata geçirmeye çalışan Amerika, şimdi de 33 yıldan beri uyguladığı Güney Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldırdı. Bir de dalga geçmeyi ihmal etmediler. Neymiş bu silahlar “ölümcül silahlar olmayacakmış.” Demek ki aynı PYD/YPG’ye verdikleri cinsten, namlularında barış çubukları (!) olan silahları kastediyorlar.

Bakınız bıçak kemiğe dayanıyor artık. Bir an önce akıllarımızı başlarımıza devşirelim. Allah korusun, bu yolun sonu bu ülke için iyi bir yere çıkmaz. Ne dünkü Amerikan başkanlarının Türkiye diye bir derdi oldu, ne Trump ne de Biden’ın böyle bir derdi var. Buradan “herkesle köprüleri atalım” anlamı da çıkmamalıdır. Ancak Türkiye gibi bir ülkenin hukukunu hiçe sayan yaklaşımlara karşı uyanık olmak zorundayız. Zaman nefislere galebe çaldırma zamanı değil.

Son olarak buradan Trump’a bel bağlayanlara samimi olarak seslenmek istiyorum. Allah aşkına gerçekten merak ettiğim için soruyorum. Anlamakta, anlamlandırmakta zorlanıyorum. Bütün bu olanlardan sonra, Trump’ın bizi ilmek ilmek kuşatmalarını gördüğünüz halde hala “Trump aslında iyi ama çevresi kötü” demeye devam edecek misiniz? Eğer öyleyse bunun gerekçelerini açıklar mısınız? Bir vatandaş olarak bu sorunun cevabını istemek hakkım değil mi?

 



Anahtar Kelimeler: Trump çevresi demeye devam edecek misiniz?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER