Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak, Transümanizm'i yazdı.
Transhumanizm, “birey” fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin artırılması, yaşlanma ve hastalanma gibi istenmeyen gereksiz görülen yönlerinin resetlenmesi için, bilim ve teknolojinin ileri seviyede ve insanın derisi altından iletişim kurmasına imkan sağlayan nesneler arası (insan, bilgisayar, hayvanlar arası etkileşim ağı ile) bilim ve teknoloji destekli uluslararası bir entelektüel ve kültürel hareket” olarak önümüze çıkıyor. Tek dünya devleti, tek ekonomik sistem, tek para, Siborg ve Humanoid’lerin, Avatarlar’la birlikte yaşadıkları, “hakikat”in yerini, “sanal gerçekliğin”, “artırılmış gerçekliğin” aldığı gelecek için tasarlanmış, “Yeni Normal” bir düzen ve dünyada, “Global Great Reset” sonrasının Genderlerinden, Bireylerinden, “üretilen insanımsıları”nın dünyasından “Ailesiz toplum”dan söz ediyoruz. Onun için Covid’e, 5G’ye dikkat! Onun için “İstanbul sözleşmesi”ne, CEDAW’a, Lanzarote’ye, LGBT’ye dikkat!
Yahudilerin üstünlüğü, “kendinden menkul bir rivayet” Onlara göre “Vehbi” bir üstünlüğe sahipler. Transhumanizm ise “Kesbi” bir harekettir. Bunun ilk fikir babası da Hitler’dir.
Yahudilerin üstün insan iddiasının teolojik bir arka planı vardır ve bunun günümüzdeki siyasi ve ideolojik sonucu: Siyonizmdir. Kesbi üstünlük iddiasının siyasi ve ideolojik iddiasının sonucu hayat bulan ise Faşizm’dir. Aslında Kamalizm de “karma” bir “Trans hümanist bir hareket” olarak doğdu. Yani Moiz Kohen’in örgütlediği “Kamalist” akla göre “Türklerin üstünlüğü” hem “Vehbi” hem de “Kesbi”dir. Almanya’da John Gutenberg matbaayı kurduğunda durup dururken ilk önce “Türklerin Tarihi”ni basmadı. Asya’dan, Avrupa’ya, hatta Amerika’ya uzanan, Yecüc-Mecüc’le ilişkilendirilen bir tarih.
Bugünkü batıdan gelen “Trans Hümanist hareket”, Kapitalizm’in ütopyası olan, Protestan aklın ürünü, “bilim ve teknoloji”ye dayalı, seküler, hatta dine meydan okuyan Şeytani bir hareket!
Komünistler böyle bir hareket üretemedi. “İşçiyiz, güçlüyüz”, “emeğin sahibiyiz” dediler. Romantik bir eşitlikle kendilerini oyaladılar. Ve trajik son!
Tevrat’a göre, Sam oğullarını, Ham oğullarından elinden Yafesoğulları kurtaracak. Yafes oğulları güçlü ve tüm dünyaya yayılacak olan ırktır. Samiler Yakupoğullarına, Hamiler Araplara, Türkler Yafes oğullarına nisbet edilir ve bu Yahudi aklına göre de “Türkiye 2. İsrail olmalıdır” Semitik olmayan Siyonistler bu akılla esasen Türkiye’ye karşı değiller, Türkiye’yi yönetenlere ya da halkın inancına, tarihine karşıdırlar. Onun için dini reforme etmeye çalışırlar, Diyalog hareketleri örgütlerler, Sabataycılık bu açıdan önemlidir. Eğitim, dil, tarih ve coğrafyaya ilişkin bilgileri dönüştürmeye çalışırlar, İslam’la sorunları vardır. Yani LGBT, İstanbul sözleşmesi, dinde reform tartışmaları, gerici, irtica, mürteci söylemleri, sapık cemaat olayları durup dururken ortaya çıkan hadiseler değil. BÇG, BOP, ADD, ÇYDD gibi yapıların malum Media, Sermaye, Siyaset topluluklarına, darbecilere bakın, bunların kim olduklarını görürsünüz. Türkiye hep darbecilerin eliyle yönetilir, ama hep üzerimizde Marksist bir baskı vardır. O komünistler de köşeye sıkışınca batıya kaçarlar, NATO ülkelerinde himaye görürler. Aslında onlar gerçek bir solcu, sosyalist ya da komünist de değildir. Sovyetlere karşı Çin’i, Çin’e karşı 3. Yolcuları desteklerler. PKK, PYD’ye bakın. Onlar da güya sosyalist, ama durum ortada. Bunlar hormonlu, geni ile oynanmış yapılar. Arap Milliyetçileri solcudur, Türk Milliyetçileri sağcı. Türkocağı’nın finansmanı Lazaro Franco’dan. Sağımız, solumuz sobe! Hitler, sadece askeri anlamda güçlü değildir. “Üstün bir ırk” peşindeydi. Bunu gerçekleştirmek için güçlü Alman erkek ve kadınları bir araya getirerek üstün bir nesil yetiştirmek istiyordu. Onları biyolojik anlamda güçlendirmek için hem beslenmelerine dikkat ediliyor, probiotik dengeleri takip ediliyor, hem de kemik, kas dokuları ve hormon dengeleri, enzimleri takip ediliyordu. Engelliler, Çingeneler kobay olarak kullanılıyordu.
Zaten hem kilise ve hem de seküler aydınlar, siyah derilileri, Kızılderilileri, sarı ırkı, Pigmeler, Aborjinleri, Tazmanyalıları insanlaşma aşamasını tamamlamamış maymunlar olarak görüyorlardı. Darvin bu fikrin teorisini hazırlıyordu. Freud da aile ve cinsel kimlik ve davranış, şuuraltına odaklanıyordu. Hitler, bu mirastan yola çıkarak üstün insanı üretecekti. Onun için kan değerleri, kafatası ve vücudun diğer özelliklerini kullanarak “ideal Alman Irkı”nı vücuda getirecek. Bu insanlar eğitim yolu ile mental olarak da güçlendirecek, dünyayı bunlar yönetecekti.
Almanlar sadece bilim ve teknoloji, savunma sanayi, istihbarat alanında değil, kimya, bio kimya, biyoloji, psikoloji, ilaç, gıda, tarım ve hayvancılık alanında da ilginç çalışmalar yaptılar. Ayrıca Esoterik bir yanları da vardı. Almanya dağılınca bu adamların büyük bir kısmı Yahudi bilim adamları, İngiltere ve ABD’ye göçtü. Nikola Tesla 1943’de öldü. Bu dönemdeki teknolojik tartışmalardan esinlendi ve bu tartışmaya katılanlar için esin kaynağı oldu.
Bugün Elon Musk, Bill Gates onun hayalini gerçekleştiriyor. 1941 yılında savaş sırasında yapımına başlanan, 1945’de ilk protipi üretilen ve 1947 yılında basına tanıtılan ilk elektronik bilgisayara ENIAC (Elektronik sayısal entegreli hesaplayıcı) adı verildi. Bugün gıda, ilaç “+” elektronik destekle “üstün insan” üretimi için düğmeye basılmış bulunuyor. İnsanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin artırılması, yaşlanma ve hastalanma konularında çok da dirençli, beyni kopyalanabilen, beynine kopyalama yapılabilen, intersex, nesneler arası iletişime açık bir networka sahip, en yüksek seviyede bilgi, zeka ve ineraktivite ve rasyonaliteye sahip bir “birey”den söz ediyoruz. Covid bu komplonun içimizdeki “biyolojik ajanı”dır. DSÖ ise, “bu komplonun taşeron örgütü”dür.
Selâm ve dua ile.