Son zamanlarda sosyal medyada ve sanal dünyada, özellikle müslüman Türk’lere ve Kürt’lere yönelik Türkçe yayınlarla, Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetlerinin yaygınlaşması üzerine Kur’an ve Sünnet’te Hıristiyanlığa, Hz. İsa’ya ve İncil’e, İslamın bakış açısını ifade etmek için, müslümanlara bilgi arzetmek istedik. Buyurun okuyalım hele hele yurt dışında yaşayanlar için çok önemli!
İslâm öncesi diğer ilâhî dinlere olduğu gibi Kur’an ve Sünnet’te Hıristiyanlığa da çeşitli açılardan temas edilir; ancak bu dine doğrudan değil mensuplarının adı olan “nasârâ” kelimesiyle atıfta bulunulur.
Hıristiyanlara mukaddes kitapları sebebiyle “ehlü’l-İncîl”, kutsal gördükleri haç işaretinden dolayı “ehlü’s-salîb” adı da verilir. Öte yandan ilâhî din mensuplarının ortak adı olan “ehlü’l-kitâb” terimine hıristiyanlar da dahildir.
Kur’an ve Sünnet’te Hıristiyanlığın muhtevasıyla ilgili olarak daha çok bu dinin peygamberi Îsâ, onun tebliğ ettiği kutsal kitap İncil ve bu dinde sonradan benimsenen ruhbanlık konularının ele alındığı görülür.
Hz. Îsâ.
Kur’ân-ı Kerîm’de Hıristiyanlık’la ilgili âyetlerde özellikle vurgulanan husus Hz.Îsâ’nın beşer oluşudur.
Âyetlerin pek çoğunda öncelikle Hz. Îsâ’nın Allah’ın kulu ve elçisi olduğu belirtilirken beşeriyetiyle ilgili tereddütlerin tamamen ortadan kalkması için bazı âyetlerde onun melekler tarafından Meryem’e müjdelenişi, Allah’ın kudretiyle Meryem’in ona hamile kalışı ve dünyaya gelişi anlatılır (Âl-i İmrân 3/45-49; Meryem 19/16-29; el-Enbiyâ 21/91; et-Tahrîm 66/12). Ayrıca Hz. Îsâ’dan bahsedilirken çok defa “Meryem oğlu Îsâ” denmesi (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ʿÎsâ” md.) onun kulluğunu pekiştirmeye yönelik olmalıdır.
Kur’an’da Hz. Îsâ’nın beşerîliği defalarca zikredildiği gibi onun Allah’ın resulü (en-Nisâ 4/157, 171; el-Mâide 5/19; el-Hadîd 57/27; es-Saf 61/6) ve nebîsi (Meryem 19/30) olduğu da ifade edilir. Diğer peygamberlerden alındığı gibi Îsâ’dan da Allah’ın risâletini tebliğ edeceğine dair kesin söz alındığı açıklanarak (el-Ahzâb 33/7) kendisine Allah tarafından vahiy gönderildiği (en-Nisâ 4/163; el-Mâide 5/117), bir hidayet ve öğüt vesilesi olmak üzere İncil’in verildiği (el-Mâide 5/46), ayrıca mûcizeler ve Rûhulkudüs’le desteklendiği (el-Bakara 2/87, 253) belirtilir.
Öte yandan Kur’an’da Hz. Îsâ’nın beşikte iken konuşması (Âl-i İmrân 3/46; el-Mâide 5/110; Meryem 19/30), çamurdan kuş yapıp canlandırması, körü ve alacalıyı iyileştirmesi, ölüleri diriltmesi, insanların evlerinde yediklerini ve biriktirdiklerini bilmesi (Âl-i İmrân 3/49; el-Mâide 5/110), havârilerine gökten sofra indirmesi (el-Mâide 5/112-115) gibi olaylar da onun nübüvvetini ispat eden mûcizeler arasında zikredilir.
Hz. Îsâ’nın konumuyla doğrudan bağlantılı olarak üzerinde önemle durulan bir diğer husus da onun Tanrılık/ Ulûhiyyetiyle ilgili yanlış inancın reddedilmesidir.
Bu bağlamda Kur’an’da hıristiyanların sonradan oluşturduğu üç tanrı (teslîs) inancına karşı çıkılır, Allah’ın ulûhiyyeti ve birliği hatırlatılarak; Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu iddialarına, O’na çocuk nisbet edilmesinin tutarsızlığı dile getirilir (en-Nisâ 4/171).
Zâtın hulûl ettiği, üç sıfatlı bir ilâh, üç unsur (ekānîm-i selâse) veya üç ilâh şeklinde anlaşılabilen, teslîs inancına sahip olanların ya da Îsâ’yı Allah’ın oğlu kabul edenlerin kâfir olduğu uyarısında bulunulur (el-Mâide 5/17, 72-73; et-Tevbe 9/30).
Ayrıca çeşitli âyetlerde Allah’ın çocuk edinmeyeceğine ve bu tür iddiaların iftira olduğuna yer verilir (Yûnus 10/68; el-Kehf 18/4-5; Meryem 19/88-89; el-Enbiyâ 21/26; el-Mü’minûn 23/91; el-Furkān 25/2). Bir âyette de Hz. Îsâ’nın insanlara kendi ulûhiyyetini kesinlikle söylemediği ve empoze etmediği bizzat onun ağzından aktarılır (el-Mâide 5/116).
Kur’an’da Hz. Îsâ’nın doğumu dışında hayatına dair herhangi bir bilgi verilmemekle birlikte hıristiyan ilâhiyatında önemli bir yeri bulunan çarmıha gerilme gerilme meselesine genişçe temas edilmektedir. Bu konuda hıristiyanların kesin bilgilerinin bulunmadığına işaret edilerek çarmıh hadisesinin gerçek olmadığı açıkça belirtilir.
Ayrıca kişinin başkasının işlediği suçtan dolayı sorumlu tutulamayacağı ilkesiyle (el-En‘âm 6/164; en-Necm 53/38-40) hıristiyanların kabul ettiği aslî günah inancının yanlışlığı da dolaylı olarak bildirilir.
Muhtelif hadis metinlerinde Hz. Îsâ’nın Allah’ın kulu olduğu ve ulûhiyyetinin söz konusu edilemeyeceği belirtilir (meselâ bk. Müsned, I, 282, 296; III, 116, 244, 248; Buhârî, “Riḳāḳ”, 51; Tevḥîd, 19, 36; Müslim, “Îmân”, 322, 326-329). Ayrıca mûcizelerinden söz edilerek (Buhârî, “Tefsîr”, 17/5; Tirmizî, “Ṣıfatü’l-ḳıyâme”, 10) onun peygamberliği üzerinde durulur. Öte yandan bazı hadislerde cennete girecek olanlar sayılırken Allah’a, resulüne ve âhirete inanmanın yanında Îsâ’nın Allah’ın kulu ve resulü olduğuna inanma şartı da zikredilmiştir (Buhârî, “Enbiyâʾ”, 47; Müslim, “Îmân”, 46).
Hıristiyanların Hz. Îsâ ile ilgili inançları hadislerde de eleştirilmiştir. Kıyamette hıristiyanlara neye taptıkları sorulunca “Allah’ın oğlu Mesîh’e” diye cevap verecekleri, bunun üzerine onlara Allah’ın eşinin ve çocuğunun bulunmadığının bildirileceği haber verilmiştir (Buhârî, “Tevḥîd”, 24; “Tefsîr”, 4/8; Müslim, “Îmân”, 302).
Ayrıca Hz. Peygamber’in, ashabından, hıristiyanların Îsâ’ya yaptıkları gibi kendisini aşırı derecede övmemelerini istediği nakledilmiştir (Müsned, I, 23, 24, 47, 55; Buhârî, “Enbiyâʾ”, 48; “Ḥudûd”, 31).
Hıristiyanlığın iman esaslarından olan, Hz. Îsâ’nın âhir zamanda nüzûlü, reankarnasyon temelli bir iddia olup bu konuda Kur’anda herhangi bir bilgi olmadığı gibi; Bilakis Kur’anda reankarnasyon reddedilir (Mü’minûn, 23/98, 99, 100). İleride bu mevzu müstakil bir yazıda ele alınacaktır.
Yine bir hadiste Allah’ın kulu Îsâ’ya rubûbiyyet nisbet edilmesinin şirk olduğu belirtilerek (Buhârî, “Ṭalâḳ”, 18) dinde herhangi bir şekilde buna cevaz bulunmadığı açıkça ifade edilmiştir.
Vesselam.
(Bkz. T.D.V, İslam Ansiklopedisi, ‘Hıritiyanlık’ mad.
Devamı, “Hıristiyanlık propagandası ve misyonerlik faaliyetleri üzerine, İncil” olacaktır.