Kuruluşu 1919’a kadar giden ve İrlanda’nın Büyük Britanya Krallığı’ndan bağımsızlığı için mücadele veren İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA), 27 Ağustos 1979 günü, tarihinin en sansasyonel terör eylemini gerçekleştirmişti. Yaz tatillerini İrlanda’nın kuzeybatısındaki şatosunda geçiren Lord Louis Mountbatten, avlanmak için denize açıldığı ahşap tekneye yerleştirilen uzaktan kumandalı bombanın patlatılmasıyla hayatını kaybetmişti. Parçalanan tekneden ilk etapta sağ olarak kurtarılan Mountbatten kıyıya çıkarılamadan ölürken, yanında bulunanlardan üçünü de beraberinde götürmüştü.
IRA’nın eylemini “en sansasyonel” yapan şey, 79 yaşındaki Lord Mountbatten’ın, Büyük Britanya Kraliçesi İkinci Elizabeth’in kuzeni olmasıydı. Alman, Rus ve İngiliz kraliyet ailelerinin farklı kollarından kanlar taşıyan Mountbatten, “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” adına, dünyanın çeşitli yerlerindeki sömürge ve himaye idarelerinde görev yapmıştı. Ancak onun, asker ve siyasetçi olarak 50 yılı aşan uzun kariyerindeki en tartışmalı mirası, Hint Alt Kıtası’nın 1947’nin yazında Hindistan ve Pakistan şeklinde iki parçaya bölünmesiydi. Mountbatten, bölünme sürecindeki bütün kritik kararları şahsen vermiş, sonrasında da Hindistan’ın ilk genel valisi olarak 10 ay Delhi’de kalarak duruma nezaret etmişti.
Sahadaki gerçeklikler hiçe sayılarak masa başında çizilen haritalar, 14 ve 15 Ağustos 1947’de önce Pakistan’ı sonra da Hindistan’ı “bağımsız” birer devlet olarak sahneye çıkardı. Pencab bölgesinin kör bir bıçakla doğranmışçasına özensiz taksimi, bugün bile hâlâ devam eden problemlerin temelini oluşturuyor. Adeta Pakistan ve Hindistan sürekli savaşsınlar diye açık bir yara halinde bırakılan Keşmir ise, “İngiliz tipi bağımsızlık”tan ne anlamak gerektiğini gösteren en net örneklerden.
İngiltere, Pakistan’ın bağımsız ve müstakil bir Müslüman devlet haline gelmesini hiçbir zaman gönüllü biçimde kabullenmedi. Hatta Lord Mountbatten’ın “Eğer Muhammed Ali Cinnah’ın bu kadar erken öleceğini bilseydim, Pakistan’ın kuruluşunu çok yüksek ihtimalle sabote ederdim” dediği biliniyor. Pakistan’ın kurucu lideri Cinnah, 11 Eylül 1948’de verem yüzünden yaşamını yitirmişti.
Tarih garip ironilerle dolu: Hint Alt Kıtası’nı bir ağustos günü taksim eden Lord Mountbatten, kendi kaçınılmaz akıbetiyle de yine bir ağustos günü buluştu. Suikastın ardından bir açıklama yapan IRA’nın üst düzey isimlerinden Gerry Adams’ın şu sözleri, yaşananların özeti gibiydi: “IRA’nın ona yaptığı şey, onun ömrü boyunca başka insanlara yaptığı şeydi.”
***
Hint Alt Kıtası’nın yakın ve uzak tarihiyle ilgili Türkçe literatürü ne zaman taramam gerekse, kaynak ve uzman azlığı gerçeğiyle bir kez daha karşılaşırım. Tarihe ve coğrafyaya “Osmanlı-merkezci” bakmaya çok alıştığımızdan olmalı, Hindistan iklimi bize epey uzakta. Gözden ırak, gönülden ırak misali…
Zikrettiğim sebepten dolayı, bu sahada kaliteli eserler çıktığında çocuk gibi seviniyorum açıkçası. İşte böyle eserlerden biri, geçtiğimiz günlerde Ketebe Yayınları tarafından okura takdim edildi. “Yavana-İslâm Medeniyetinin Büyük Havzası: Hint” başlığını taşıyan kitap, Doç. Dr. Ahmet Aydın tarafından kaleme alınmış. Müslümanların Hint Alt Kıtası’ndaki serüvenini “Tanıma (Gazneliler)”, “Yerleşme (Delhi Türk Sultanlığı)” ve “Kökleşme (Babürlüler)” biçiminde üç ana safhaya ayıran Aydın ilmî, mimarî ve sanatsal açılardan coğrafyaya İslâm’ın kattığı renkleri incelemiş. Kitabın sıradan bir okur açısından en önemli özelliği, meseleye dair hiçbir şey bilmeden bile okunabilecek biçimde duru bir üsluba sahip olması. (“Yavana da ne acaba?” sorusunun cevabını vermeyeceğim. Meraklı okurlarımız, zaten onun peşinden gidecektir.)
Ahmet Aydın’ın kitabı, benim için bir başka yönden de hoş bir zamana denk geldi: Genel yayın yönetmenliğini sürdürdüğüm Derin Tarih dergisinde, önce Delhi Türk Sultanlığı’nı, ardından da Babürlüler’i “özel sayı”larımıza konu etmeye karar vermiştik. Yurtiçinden ve yurtdışından uzmanlarla temasa geçmeye başladığımız bir zamanda, her iki sayı için de bize yol gösterecek hoş bir rehberi elimizin altında bulduk.
Son bir not:
“Yavana-İslâm Medeniyetinin Büyük Havzası: Hint”, Ketebe’nin yeni başlattığı “İslâm Düşüncesi Havzaları” serisinin ilk kitabı. Dizi editörü Yusuf Genç kardeşimin maharetli dokunuşlarıyla şekillenen seride birbirinden harika kitaplar var, ama ben isim zikrederek sürprizi şimdiden bozmayayım.