Oryantal ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS) ve Exeter Üniversitesi mezunu, Ortadoğu ve Güney Asya arasındaki bağlantılara odaklanan araştırmalar yapan Filistinli öğretim görevlisi Abdulla Moaswes The New Arab için kaleme aldı:
Hindistan on binlerce askerini bölgeye yığarken aynı zamanda tüm telekomünikasyon ağlarını kapattı ve turistler ile hacıları bölgeden çıkardı.
Bu askerler, zaten dünyanın en militarize yeri olarak kabul edilen Keşmir´deki sayısı yüz binleri bulan işgalci güçlere katılıyor.
Öte yandan Hindistan´ın İsrail ile artan bağları, Keşmir´deki baskının İsrail´in Filistinlilere yönelik tutumuyla bağlantılı olduğu bir durum ortaya çıkardı.
BİRBİRİNİ TAKİP EDEN SORUNLAR: KEŞMİR´İN İŞGALİ, İSRAİL´İN BAĞIMSIZLIK İLANI
Hindistan´ın Keşmir işgali ve 1948´de İsrail´in kurulmasıyla bölgeden yüz binlerce Filistinlinin zorla göç ettirilmesi ardı ardına gerçekleşmişti.
Keşmir sorunu, İngiliz sömürgesinden kurtulan Hint Yarımadası´nda Pakistan ve Hindistan´ın iki ayrı ülke olarak Ağustos 1947´de bağımsızlıklarını ilan etmesiyle başladı.
İsrail ise bağımsızlığını Mayıs 1948´de ilan etti. Yani iki sorunun gerçekleşmesi arasında yalnızca 10 ay vardı.
KEŞMİR´DEKİ AĞIR HİNT ASKERİ VARLIĞI
Keşmir´deki Hint varlığı, bölgedeki mevcut nüfusun büyük bir kısmının sınır dışı edildiği ve yerine yerleşimci bir nüfus tarafından değiştirildiği Filistin davasında olduğu gibi yerleşimci istilasına ulaşmasa da bölgede ağır bir Hint askeri varlığı var. Hindistan ilk günden beri Keşmir sivillerine ve politikacılarına karşı bir polis devleti olarak hareket etti.
KEŞMİR-FİLİSTİN DAYANIŞMASI
Keşmir ve Filistin arasındaki dayanışma ise 1950 ila 1960´lara kadar izlenebilir. Hindistan´ın İsrail ile ilk kez ilişki kurduğu tarihler de bu döneme denk geliyor.
HİNDİSTAN-İSRAİL İLİŞKİLERİ
Hindistan Başbakanı Jawaharlal Nehru, Filistin davasını açık bir şekilde savunmasına rağmen, 1953´te Mumbai´de bir İsrail konsolosluğunun açılmasına izin verdi.
İKİ ÜLKE İŞGALDE KULLANDIKLARI YASALAR KONUSUNDA YARDIMLAŞTI
Konsolosluk, devletin Filistinli mültecilere ait arazileri kamulaştırmasını sağlayan "İsrail´in Devamsız Mülkiyet Yasası" için bir model olması amacıyla, Hinidtan´ın "Tahliye Mülkiyet Yasası" hakkında bilgi topladı.
Soğuk Savaşın geç evrelerinde, Hindistan-İsrail ilişkilerinde bir iyileşme görüldü.
Hindistan Ocak 1992´de, Hindistan Ulusal Kongre üyesi Narasimha Rao´nun öncülüğünde Tel Aviv´de bir elçilik açdı.
İKİ BÖLGEDE DE İLK İNTİFADA
1980´lerde İsrail´in işgaline karşı silahlı ayaklanma yani ilk İntifada gerçekleştiğinde Keşmir´de de Hindistan yönetimine karşı ilk silahlı direniş başladı.
HİNDİSTAN´IN SİLAH TEDARİKÇİSİ İSRAİL
İlk sebep, Sovyetler Birliği´nin düşüşü Hindistan´ı yeni bir askeri teknoloji ve silah tedarikçisi aramaya itmiş olması. İsrail ise bu noktada ideal bir ortak oluyor.
Bu arada ABD, 1998´de Hindistan´ın nükleer testler yapmaya başlaması üzerine bu ülkeye silah satışına yaptırımlar getirmişti. Bu da Hindistan´ın İsrail´in en büyük müşterisi olma yolunu açtı.
İŞGALİN YÖNTEMİ ÜZERİNE İŞ BİRLİĞİ
1992´de, Hindistan Savunma Bakanı Sharad Pawar, terörist gruplar, ulusal doktrinler ve operasyonel deneyim hakkında bilgi alışverişi de dahil olmak üzere Terörle Mücadele konularında Hint-İsrail işbirliğine başvurdu.
Başka bir deyişle, iki ülke işgal altında tuttukları bölgelerdeki kontrolü daha da kuvvetli ellerine almak için stratejiler, yöntemler ve taktikler üzerine iş birliği yaptı.
Bu, Hindistan´ın Filistin konusundaki pozisyonunda değişime yol açtı İsrail de Keşmir´in Hindistan´ın iş meselesi olduğuna ilişkin ısrarını açığa vurmaya başlamasına sebep oldu.
SİYONİZM ve HİNDU MİLLİYETÇİLİĞİ
Hindistan ve İsrail arasındaki ilişkiler 1990´larda, şu anda Başbakan Modi liderliğinde olan Bharatiya Janata Partisi(BJP)´nin yükselişiyle daha da iyileşti.
Bugün Modi tarafından yönetilen BJP, Hindu milliyetçiliği anlamına gelen Hindutva siyasi ideolojisine bağlı.
Hindu milliyetçilerinin Siyonizm ile yakınlık tarihi Londra Ekonomi Okulu´ndan (London School of Economics) Profesör Sumantra Bose tarafından belgelenmiştir.
Bu ilişki, Hindutva ideolojisini 1923´te icad eden Hint milliyetçisi ve bağımsızlık taraftarı politikacı, avukat, yazar Vinayak Damodar Savarkar´a kadar izlenebilir.
HİNDU MİLLİYETÇİLERİ SİYONİZMİ KOPYALAMAK İSTEDİ
BJP ve Hindu milliyetçileri o zamandan beri Siyonist projeyi anayasal olarak laik bir Hindistan´a dönüştürmek konusunda takıntılı hale geldi.
Keşmir´de de bu durum, Hindu etnoktarik (azınlığın iktidarı) devleti inşa etti.
BJP´nin Keşmir´e yönelik istek ve politika önerilerinin çoğu, Filistin´deki mevcut İsrail uygulamalarının taklitleridir. Arzuları ise Keşmir´de İsrail tarzı bir Hindu yerleşim bölgeleri inşa ederek demografik değişimdir.
Örneğin BJP´nin zaman zaman ortaya çıkarak sopalarla poz veren devlet dışı Hindu paramiliter grup olan Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) Keşmir´in özerklik statüsünün kaldırılmasını uzun süredir istiyor.
BJP´li bir milletvekili olan Ravinder Raina 2015 yılında yerleşimlerin inşa edilmesi durumunda Keşmir´de bu noktaları Hindistan ordusunun koruması gerektiğini söylemişti.
Böyle bir adım ise askeri kısıtlamaların genişlemesi anlamına gelir, ki bu durum Keşmirlilerin zaten zor olan hayatlarını daha da güçleştirecektir.
AYNI DİLİ KULLANIYORLAR
Politika hedeflerindeki paralelliklerin yanı sıra, Hindistan´daki mevcut rejimin destekçileri tarafından kullanılan söylem, İsrail´in söylemlerine benziyor. Hem İsrail hem de Hindistan, kontrolü altındaki büyük nüfuslara yönelik muamelelerine rağmen istisnai demokrasiler olduğunu iddia ediyor.
Buna ek olarak, hem Siyonistler hem de Hindu milliyetçileri, dünyadaki birçok Müslüman ülkenin varlığının sırasıyla bir Yahudi ve Hindu devleti gerektirdiğini savunuyorlar. Her iki taraf da "Arapların ve Müslümanların bir çok devleti var. Gidip oralarda yaşayabilirler fakat bizim bir devletimiz var" söylemini sürdürüyorlar.
İsrail´in Filistinlilere yönelik "keyfi tutuklama, kayıp, sokağa çıkma yasağı, toplu ceza, idari gözaltı, işkence, tecavüz, cinsel istismar, konuşma ve toplanma özgürlüğünün bastırılması, ev yıkımları" gibi adımları Keşmir´de görülüyor.
DİRENİŞLERİN BÜTÜNLEŞMESİ
Bu derin dayanışma 1960´lardan beri nispeten üç aşamada örtüşüyor.
İlki, Keşmir Plebisit (referandum) Cephesi´nin Hindistan´ı "emperyalist devlet" ilan etmesidir. Bunu yaparken, Keşmir Kurtuluş Hareketi, Vietnam mücadelesi, Güney Afrika´daki apartheid (ayrılık) karşıtı direniş ve İsrail´e karşı Filistin mücadelesi baz alınmıştır.
Keşmirli akademisyen Mohamad Junaid "Filistin´deki etnik temizlik, arazi tasfiyesi ve işgalin yerleşimleri; Keşmirliler arasında kendi durumlarını tanımlayan bir metafor oldu" diye yazıyor.
İkinci aşama, 1980´lerde başlayan direnişin daha dini bir nitelik kazanma süreci. Bu süre Sovyetler Birliği´nin işgali ve Afgan cihadına denk geldi. Dolaylı olarak Filistin´deki Hamas ve Keşmir´deki Hizb-ul-Mücahidler gibi silahlı İslamcı direniş gruplarının yükselişine neden oldu.
Dayanışma dili büyük ölçüde anti-emperyalizm ve milliyetçilik söylemlerinden çıkarak, cihad ve İslami dayanışma kavramlarıyla bütünleşti. Bu eğilim 1990´larda BJP´nin yükselişiyle daha da güçlendi ve bu da Hindistan´daki Müslüman yaşamı çevreleyen toplumsal gerilimlerin ve güvensizliğin artmasına sebep oldu.
Keşmir-Filistin dayanışmasının üçüncü ve güncel aşaması, Hindistan ve İsrail arasındaki artan bağa karşılık geliyor. Filistinliler ve Keşmirlilerin İsrail ve Hindistan´ı benzer zalimler olarak görmelerinin yanı sıra, çoğu şimdi onları işgalde ortak olarak benimsiyor.
KEŞMİR´İN STATÜSÜNÜN DEĞİŞTİRİLMESİ DEMOGRAFİYİ DEĞİŞTİRMEYİ HEDEFLİYOR
35A ve 370 maddelerinin iptal edilmesi, tarihi Filistin´deki siyonist varlığı gibi, Keşmir´de Hindistan´ın varlığının önünü açıyor.
Bu durum, Hint devletinin Keşmir´in devlet yasama organına ihtiyaç duymadan doğrudan Keşmir´i yönetmesine izin veriyor.
Ayrıca, Batı Şeria´daki Yahudi yerleşimleri ve Yahudilerin mülkiyet edinme hakkı gibi Keşmir´de de Hintlerin mülk satın almasının önü açılarak demografik yapı değiştirilecek ve Hint askeri varlığının, korunması ve artırılması da beraberinde getirilecek.
INDRA ŞEYH ANLAŞMASI SUÇLANIYOR
Şeyh Abdullah ve Indira Gandhi arasında 1975´te imzalanan anlaşması bu kapsamda eleştiriliyor. Anlaşmanın Keşmir´i özerkliğe yani Hindistan´ın inisiyatifine terk ettiği, bağımsızlık söylemlerini bastırdığı belirtiliyor. Bu durumi bir zamanlar Oslo Anlaşması için Edward Said´in dillendirdiği "Filistinli teslim aracı" ifadelerini hatırlatıyor.
Bu noktada, makalede Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas´a benzetilen Şeyh Muhammed´e "işgali kolaylaştırdığı" suçlaması yapılıyor. Mahmud Abbas´da Filistin´de İsrail otoritesini pekiştiren tutumları olduğu gerekçesiyle zaman zaman eleştirilere maruz kalıyor.
Keşmir Başbakanı Şeyh Abdullah ve Hindistan Başbakanı Indira Priyadarşini Gandhi arasında 1965 ve 1971´deki Pakistan-Hindistan savaşlarını takiben bir anlaşma imzalandı. Literatüre Indra-Şeyh Anlaşması (1975) olarak geçen bu adım, Indira Gandhi´nin Hindistan´daki ağırlığını artırdı. Şeyh Abdullah ise plebisit (referandum) talebini bıraktı.
1950´lerde Mirza Muhammed Afzal Beigh tarafından kurulan Plebisit cephesi, egemenlik konusuna karar vermek için BM kontrolünde referandum yapılmasına öncülük edecekken Ulusal Konferans ile Hindistan Birliği arasındaki siyasi müzakerelerde uzlaşma sağlandı. Fakat müzakerelerin söylemi yalnızca Keşmir´in özerkliğine daraltıldı. Bu da Indra-Şeyh anlaşmasına (1975 Keşmir Anlaşması) dönüştü. Öngörülen referandum bugüne kadar halen gerçekleştirilemedi.
İşgaller devam ederken Keşmir ve Filistin´deki sömürge süreçlerinin birbirine daha da bağımlı hale geleceği görülüyor.