Hiç dürtmeseydiler daha mı iyiydi?

Yusuf Ziya Cömert, normalde çözüldüğü bilinen başörtüsü yasağı ile ilgili olarak Kılıçdaroğlu ile Erdoğan cephesinde car olan konuya yaklaşım tarzına dair bir değerlendirmede bulunuyor.

Hiç dürtmeseydiler daha mı iyiydi?

Başörtüsü sorunu çözüldü mü?

Eğer sorun başını örten bir kızın ya da kadının okuluna gidebilmesiyle kamuda ya da özel sektörde çalışabilmesiyle ilgiliyse çözülmüş görünüyor.

Kerli ferli yazarların zihinsel kapasitelerini sonuna kadar kullanarak vücuda getirdikleri ‘kamusal alan’ edebiyatına maruz kalmaktan kurtulmamız da başörtüsü sorununun artık çözülmüş olmasının bir yan ürünü sayılabilir.

Okula gidemeyen, mesleklerini icra edemeyen, okulda polisin kovaladığı, kapıdan içeri sokmadığı, askeriyede oğlunun yemin törenine katılmasına izin verilmeyen ve her durumda mahrumiyeti, kadın düşmanlığını, aşağılanmayı, çağrıştıran mükedder, meyus başörtülü kadın öyküleri bitti Allah’a şükür.
Başörtülü veya başörtüsüz, kadın veya erkek, insanların ümitli, hallerinden memnun olmaları hayatı güzelleştiren bir şeydir.

Evvelce başörtülüleri mutlu görmek istisnaydı, şimdi değil.

En azından başlarındaki örtüden dolayı bir mahrumiyet çekmiyorlar.

Başörtülerinin markasından dolayı sıkıntısı olanlar varsa ona karışmam.

CHP lideri Kılıçdaroğlu başörtülülere yanlış yaptıklarını itiraf etti. Helalleşmek istiyordu. İnsanları, iktidara gelmeleri halinde başörtüsü yasağının geri gelmeyeceğine ikna etmek istiyordu.

Nasıl yapabilirdi bunu?

Bir kanun teklifi vermek ikna edici olur muydu?

Olabilirdi.

İkna olmaya niyeti olanı ikna edebilirsiniz. Niyeti olmayana bir şey yapamazsınız.

Ama elde bir vesika bulunsun. İşte kanun teklifi, sorana gösterirsin.

Daha önce de değindiğimiz gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan bir siyasi forvet olarak Kılıçdaroğlu’nun hamlesini siyasi pas olarak gördü ve el yükseltti.

Başörtüsü yasağını tamamen ortadan kaldıracak maddeyi Anayasaya koyalım yanına da bir aile maddesi ekleyelim.

Başörtüsü yasağını yaşaya yaşaya anladık. Aileyi Anayasa maddesiyle korumak nasıl olacak?

Ailenin kadın ve erkekten oluştuğunu söyleyerek.

Çocuklar da dahil mi?

Büyükanne, büyükbaba?

Zannediyorum usul ve füru yani kökler ve dallar çok ön planda değil.

Kadınla kadının erkekle erkeğin evlenmesine mâni olalım yeter.

Ama zaten mevcut kanunlara göre de erkekle erkek kadınla kadın evlenemiyor.

Yani nikah memuru kıymaz o nikahı.

Ayrıca bu kadar çok tartışınca aklında olmayanın aklına düşürebilirsin!

Olsun.

CHP’liler istisnai cinsiyet tanımları konusunda hassas.

O hassasiyet yüzünden çekimser kalabilir, hatta belki menfi oy verir bu da siyaseten bizim işimize yarar.

Hele de bu yeni düzenlemeler referanduma götürülürse o rüzgarla muhalefetin ayarını bozmuş oluruz, seçimi de alır götürürüz.

Bu stratejiye Macaristan’da LGBT karşıtı kanun çıkardıktan sonra birleşik muhalefete karşı sağlam bir seçim zaferi kazanan Başbakan Victor Orban ilham vermiş olabilir mi?

Olabilir.

Sonuçta Kılıçdaroğlu ezber bozmak için giriştiği başörtüsü hamlesinden kendi lehine bir sonuç çıkaramadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise henüz gol pozisyonuna giremese de muhalefet kalesinin önünde bir karambole sebep oldu.

Hayır deseler başörtüsüne hayır demiş olacaklar evet deseler Erdoğan’a evet demiş olacaklar.

Bu kadarı bile Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından başarı sayılır.

Çözülmüş bir sorunu çözmek için anayasaya madde ilave etmek anlamlı bir iş midir?

Çözülmüşlük halini sabitlemek ya da pekiştirmek için anlamlı olabilir.

Fakat bazen doktora gidersin ve doktor ehil değilse yeni bir hastalık edinir dönersin.

Ya da arabanı ufak bir tıkırtı için tamirciye götürürsün tamirci bir yeri düzeltirken başka bir tarafı bozar.

Düzelteyim derken bozmak siyasette de mümkün.

Bu ihtimal yüzünden, hazır sorun çözülmüşken hiç dürtmeseydiler daha iyiydi diyesim geliyor.