Mahmut Toptaş yazdı;
Müslüman’ın her çeşidinin hatasını savunmayız ama harami devletlerin, kaftanı katrani, adaleti zulmani, inancı küfrani olan sömürgenlerin, Müslüman’ın bembeyaz elbisesinde küçücük lekeyi medyayla büyüterek kendini gizleme, Müslüman’ı izleme ve gözden düşürme politikasına da katılmayız.
Ruanda örneğinde olduğu gibi.
Milletler Cemiyeti/Birleşmiş Milletler’de, kara kalpli kafirlerin 1895’te Ruanda’yı Almanlara vermesiyle başlamış Ruandalıların çilesi.
Almanların işgaline uğrayan Ruanda halkı, Almanlar gelinceye kadar bütün kabileler yarım ekmeklerini bölüşerek yaşamışlar.
Almanlar ve onların ardından Belçika ve Fransa’nın işgaliyle kabile savaşları başlamış, en son 1994’te 800 bin ile bir milyon arası Katolik Ruandalı öldürülmüş.
Dikkat edin eski bir zamandan bahsetmiyorum.
1994 yılında medeni Fransa ile Belçika’nın kızıştırdığı ve silah desteği verdiği yılda ben 47 yaşındayım.
Kırk yaşında olanların hepsi bu olayların haberlerini okudu.
Tutsi’lerin de Katolik, Hutu’ların da çoğunluğu Katolik.
Bu Batılıların Hıristiyanlık’la da alakaları yok.
Politikalarında malzeme olarak kullanmalarının dışında Hıristiyanlığa inanan insan bulmak da samanlıkta iğne aramak gibidir.
Papa’nın elini saygıyla öpen Avrupalı liderler ve Papa, bu öldürme olayına seyirci kalmamış, bazı ülkelere öldürme aleti olarak bıçak, pala ve satır göndermiş.
Bu günlerde Ruanda’da hızla yayılan din, İslam diniymiş.
On iki milyon nüfuslu ülkenin onda biri Müslüman olmuş.
Ve kavgadan yeni çıkan ülkenin yöneticileri halka yönelik en önemli bakanlıkları Müslümanlara vermiş.
Çünkü 1994’te iki Katolik kabile Avrupa marka satırlarla bir milyon insanı doğrarken bu iki kabileden Müslüman olanlar, her iki taraftan insanları gizleme, yaralılarını gizlice tedavi etme ve iki tarafın da sağ kalanlarına ekmek verme işlemini ayırım yapmadan gerçekleştirmişler.
Ruanda’ya gidip gelenler, “Türkiye’nin hiçbir ili veya ilçesi Ruanda’nın başkenti veya köyleri kadar temiz değildir” dedikten sonra fotoğrafları gösteriyorlar.
Köy yolları dahi afsalt değil ama tertemiz.
Köy evleri ahım şahım değil ama evlerin dışı tertemiz.
En küçük ve en fakir köye kadar durum bu.
Dünyanın en kaliteli malını aldınız, Ruanda’ya gittiniz.
Hava alanında o en kaliteli gömleğinizin dışındaki naylon poşeti çıkarıp çöpe atmanız gerekecek.
Çünkü ülkeyi kirletir mantığıyla naylon poşet sınırdan içeri alınmıyor.
Ülke içinde kâğıt poşetler kullanılıyor.
Bütün bu temizlik projesi Müslüman bakanlar aracılığıyla ülkenin yüzde doksanına öğretilmiş.
1994 katliamından sonra Batılıların Ruanda’ya gidecek yüzü kalmadığından ülkenin başkenti Kigali’de beyaz insana pek rastlanmazmış.
Sokaklarda yüzlerce beyaz insan on binlerce Müslüman’ın kurbanını Ruanda’da kesmek için oraya gelmişler.
Kapkara kalpli adamın katran damlasından biri, Müslüman’ın beyaz elbisesine de sıçrayınca işte o lekeyi medyayla büyüterek dünyaya terörist diye gösteriyor.
20 Ekim 2011’de Fransız ajanlar tarafından linç edilerek öldürülen Muammer Kaddafi merhumun öldürülme sebebi olarak hep dünya genelinde terörü desteklemesi anlatılır.
Batılıların literatüründe “Terörist” demek Müslüman demektir.
Bir Amerikan uçağının düşürülmesini kabul eden Kaddafi onun dışında o türlü yakma, yıkma, yok etme olaylarını kabul etmemiştir.
Amerikan uçağının düşürülmesini kabul etmek ve öbür isnat edilenleri inkar etmek onun doğru söylediğini gösterirken, Amerika, İngiltere ve İsrail işbirliğiyle NATO’nun da devreye sokulmasıyla, ülkedeki bulunca bunayan hainler işbirliğiyle devrilmiştir.
Kaddafi döneminde gaz, su, elektrik, sağlık, ilk ve üniversite eğitimi parasız,
Yurtdışında okumak isteyen herkese 1600 Euro karşılıksız burs,
Evlenenlere bir araba ve ev bağış ediliyor,
Doğan her çocuğa maaş bağlanıyor,
Bankalar faizsiz kredi veriyor,
İşte Batı’nın kastettiği terör faaliyetleri bunlardı.
1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Amerika’nın ambargosunu aleni olarak deldi, kendi omuzunda silahları Libya ve Türkiye uçağına yüklerken dünyaya fotoğraf vermesini Batı hiç unutmadı.
Bulunca bunayan, Libya vatandaşı olduğu halde Batılı ajanların oyununa gelen Libyalılar, şimdi Hafter’den somun ekmek alabilmek için cephede kendi kardeşlerine kurşun sıkmakla uğraşıyor.
Bu iç savaşı durdurmayacaklar.
Müslüman’ı Müslüman’a kırdıracaklar.
Torunlarımızın da bu konulara üzülmemeleri için mutlaka bir çaresine bakılmalı.
Libya’nın parçalanması, Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmesi olayında kendini Müslüman bilenlerden suçu olanlar, çok dikkatli olsunlar ve gece-gündüz Allah’a iki kere tevbe etsinler.
Yardım için, kuyu kazmak için, kurban kesmek için, zekat ve sadakaları Afrikalı fakirlere teslim için Afrika’ya gidenlerden edindiğim bilgiye göre Müslümanların çoğunlukta olduğu şehirlerde ve o ülkelerin başkentinde Kaddafi’nin yaptırdığı camileri, cami avlusundaki sağlık merkezini, eğitim merkezini, müsafirhanesini allandıra ballandıra anlatıyorlar.
Hâlâ o başkentlerde en görkemli yapının şehrin merkezinde cami ve sosyal tesisleri olduğunu söylerler.