Sabah akşam ‘teröristler dağda değil HDP binasında’ derseniz, olacağı bu. Başka ne bekliyordunuz ki!
Bir saldırgan, eline silahı alıp HDP İzmir İl Başkanlığını bastı.
Genel Başkan Sancar’ın anlattığına bakılırsa o saatte, orada yapılacak 40 kişilik bir toplantı ertelenmişti.
Demek ki saldırgan katliam niyetiyle geldi ama bula bula bir kişiyi buldu. Onu da katletti.
Bu bilgi doğruysa planlanmış bir katliamı, siyasi partilerin il binalarını koruyan polis önlemedi. Tesadüf eseri, denk getirilemediği için önlendi.
Milletin verilmiş sadakası varmış...
Sedat Peker, bu organize işleri içeriden bilebilecek bir kariyere sahip. Ve toplumu karşı karşıya getirecek kanlı provokasyonlara karşı uyarıyor kaçtır.
Sanırım provokatör kim, provokasyona zemin hazırlayan kim diye sormak artık yersiz.
Karanlık ilişkiler ağı deşifre olan, kirli çıkar ilişkileri ifşa edilen çete kimse provokatör de odur.
Provokasyona zemin hazırlayana gelince...E o da siyasi hesaplarla teröristlerin dağda değil HDP binasında saklandığını söyleyen değilse kimdir? Terörle mücadeleyi siyasete alet ve istismar etmek için HDP’ye karşı taraftarını dolduranlardan başkası olabilir mi?
Bu dolduruş, dün İzmir’de patladı. Deniz Poyraz öldürüldü.
Tek tesellimiz, daha çok cana kıyılmamış, daha büyük bir katliama fırsat bulunamamış olması.
Saldırgan Onur Gencer’in polisteki ilk ifadesi şöyle yansıdı:
“Kimse ile bir bağlantım yok. PKK’dan nefret ettiğim için binaya girdim, rastgele ateş ettim. Amacım birkaç kişiyi orada bulabilmekti. Ancak sadece 1 kişi oradaydı. Buraya PKK’lıların geldiğini düşündüğümden herhangi bir ayrım yapmadım. Başka kişiler de olsaydı onlara da ateş edecektim....”
HDP binasına, polisin güya gözünün önündeyken yakalayamadığı teröristleri yargısız infaza gelmiş.
Bu örgütlü, tasarlanmış bir provokasyon. Ve neyin buna zemin hazırladığı da açık.
Kanunlarımızda, halkı kin ve düşmanlığa tahrik diye bir suç var. Halkın bir kesimini, kışkırtıcı nefret söylemiyle diğerine hedef gösterme suçu.
Bu kanun işletilse, bu suçlar cezasız bırakılmasa iş buralara gelir miydi? Hiçbir çete, kendini unutturmak ve izini kaybettirmek için ateşle oynamaya kalkar mıydı?
Neyse ki bu kez AK Parti, muhalefetle birlikte HDP’ye saldırıyı derhal kınadı, teklemedi.
Neyse ki bu kez iktidar sözcüleri...Kılıçdaroğlu’na linç ve Akşener’e gözdağı girişimlerindeki gibi HDP’den, suçu kendinde aramasını istemedi. Saldırıya ve saldırgana hak vermedi, halkın haklı öfkesi diye şiddeti meşrulaştırmadı. Saldırganı kahramanlaştırarak yeni saldırıları teşvik etmedi.
Hamdolsun!
Bir can kaybettik ama katliam yaşanmadığı için bile şükreder haldeyiz.
Bari azmettiriciyi tanıyalım, tanıtalım da bir dahakine işimiz şansa kalmasın.
Yıldıray Oğur’la Karar TV programımız Reşitpaşa Yokuşu’nda konuşurken fark ettik.
Firari Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığına ve hesaplarına ekimde konan tedbir, yurt dışı yasağıyla birlikte kasımda kaldırılmıştı.
Buna zannedildiği gibi bir MASAK raporunun yol açmadığı da ortaya çıktı.
Korkmaz, iddiaya göre daha sonra aralık başı İçişleri’ne çağrıldı, artık ne söylendiyse ertesi sabah da yurt dışına kaçtı.
Aralık sonu ise gerçek MASAK raporu mahkemeye sunuldu ve Korkmaz için kara para aklamaktan yakalama kararı verildi.
Fakat Korkmaz’ın mal varlığı ve hesaplarına tekrar el konduğuna dair bir bilgiye ulaşılamıyor.
Böylece istenen tasarrufları istediği gibi yapabiliyor; 40 milyon dolara kalem çekmek, şirket hisselerini devretmek veya dönüş bileti için 10 milyon avroluk rüşvet pazarlığına oturabilmek gibi.
Aralıkta kaçtı, ocakta Veyis Ateş’le dönüş biletini konuştu, mayısta ise ilk duruşması vardı. Aleyhine sonuçlandı, gıyabında tutuklama verildi.
Biri şunu açıklayabilir mi; Korkmaz banka hesapları ve mal varlıkları üzerinde hala nasıl tasarrufta bulunabiliyor?
Anadolu Ajansının mayıstaki duruşma haberine baktım, o bile sadece en baştaki kaldırılan tedbir kararından bahsediyor.
Yeniden tedbir kondu da bizim mi haberimiz olmadı? Yoksa ödemelerini aksatmadan yapabilsin diye kolaylık sağlamaya devam edenler mi var?