"Cahar attım şeş oynadım, dubarayla yendi beni, hele beni beni” diye başlar. Şark Bülbülü Celal Güzelses’ten dinlenesi bir Diyarbakır türküsü.
Bu girişten “Ben candan severim seni”ye nasıl geçtiğini hiç anlamam. Tavladan hiç anlamadığım gibi...
Dört atıp altı oynayan da sen, dubarayla yenildiğini söyleyen de sen, nasıl oluyor?
Bir de ikinci kıtadaki bağlama var ki...
“Cahar attım düşeşine, mayilem kalem kaşına, ben candan severim seni”...
Belli ki arkadaş aşkta kazanmaya atıyor zarı, gözü oynaşta, tavlaya kaybetmek için oturmuş zaten.
Ama burada bitiyor türkü. Ne mutlu ne mutsuz sondan bir haber...
Kalkarken ne haldeydi bizimki? “Beni bir vefasız yara yazmışlar” diye içleniyor muydu? Yoksa talih yüzüne gülmüş de zarı tutturmuş muydu? Meçhul.
Aşık Sümmani’ye kulak verirseniz şansı ‘ervahı ezelden’ pek yüksek değil.
“Bu benim bahtımı kara yazmışlar, bir günümüzü yüz bin zara yazmışlar, insanoğlu gamdan hali değildir, her birini bir efkara yazmışlar” diye kederden gözü açık gitti belki.
Adam kara sevdaya mı yazıldı, arzusuna kavuştu mu, aşk kumarında kazandı mı, zarında sürünmek mi çıktı? Gerisini Allah bilir.
Neyse ki her şarkı burada bitmiyor. Yarıda kesmeyip sonra neler olduğunu bir bir anlatanları da var. Merakta bırakmıyor, hikayenin sonunu tamamlıyorlar.
Varlık Barışı’yla kara para ilişkisinde de son görünüyor ufukta.
6 ay daha uzatıldı malum, bu yedinci Varlık Barışı. Getirilirken Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Dinçbaş, muhalefetin endişelerini şöyle savuşturmuştu:
“Kara para aklama konusunda ülke olarak çok iyi bir yerde olduğumuzu, şu ana kadar uluslararası kuruluşlardan ‘siz kara para aklıyorsunuz’ diye hiçbir eleştiri almadığımızı açıkladı...”
Devamı ise bugünlerde Alman basınından geldi. Köln merkezli bir çeteye soruşturma açılmış, her külçesine ayrı kara para yazarak Türkiye’ye aklanacak altın gönderiyorlar diye.
İddia o ki kuyumcu ve finansçılardan oluşan 53 şüpheli, 7 buçuk tona yakın altını İstanbul’a yollamış. Haberlerde, bir buçuk milyar avrodan fazla ettiği söyleniyor. TL karşılığı 15 ila 20 milyar arası...
“Hollanda’dan uyuşturucu paralarıyla kaçakçılık ve karaborsadan toplanmış paralar”ı aklama operasyonu çekmekle suçlanıyorlar.
Korkulan buydu, kokusu çıktı.
Varlık Barışı kapsamında bildirilecek suç gelirlerine de vergiyi sıfırlayanlar, bari vergi alınsın diyen Kılıçdaroğlu’na demediğini koymamıştı. Uyuşturucu suçunu aklamaya, legalleştirmeye çalışmakla bile itham edilmişti.
Vergisi söke söke alınanlar, kara parayla acımadan nasıl mücadele edildiğini SBK örneğinde de görmüştü nitekim.
2019’daki altıncı Varlık Barışı’nda, beyan edilecek kayıt dışı paradan yüzde bir vergi kesiliyordu.
Artık yurt içi ve dışından getirilip sisteme sokulacak altın, para ve diğer taşınabilir varlıklardan sembolik oranda bile vergi alınmıyor.
Vergi kesildiği dönemlerde, kayda sokulan kayıt dışı para hesap edilebiliyordu.
2019’da Meclis’te, Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı Şenyurt, son rakamları paylaşmıştı. Bir yılda 17 milyar TL sisteme girmişti. 8 Milyar TL’si yurt dışından, kalan yarıdan fazlası ise yurt içinden.
Şenyurt, vergi denetimine tabiyken rakamları bildiklerini ama kaynağını bilmek gibi bir sorumlulukları olmadığını söylüyordu. Kara para olup olmadığı başka birimlerin konusuydu. Ve vergi değil ceza kanununu ilgilendiriyordu.
Bildirilen para, altın vesair 2013’te 69 milyar liraya çıkmış. 2010’da 47,3 milyar lira. 2019’da 17 milyar liraya düşmüş.
Vergi sıfırlandığı için bu yılın rakamları tutulmayacak.
Cihar atıp şeş oynayanlar, dubarayla yenilmekten yakınmaz umarım. Zar bu, hep düşeş gelmez.
Tüfeği kayada asılı, elbisesi bohçada basılı, sevdiği sılada küsülü kalmak istemeyen, geyik avından uzak dursun. Kendi dağına çeker, hafazanallah sonu pişmanlık.
Bu da Celal Güzelses’ten bir ağıt, yine Diyarbakır’dan:
“Üç kardeştik gittik geyik avına, geyik çekti bizi kendi dağına, tövbeler tövbesi geyik avına, arkadaşlar ben vuruldum kalbimden, geyik hiç gitmiyor aklımdan...”