Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Her Gün Aşura Her Yer Kerbela Bize

Zeynep Kılıç Yazdı;

Her Gün Aşura Her Yer Kerbela Bize

Bazı rivayetlere göre İsrailoğulları Babil sürgünü sonrasında Beytülmakdis’i yeniden restore ederek çoğalmaya başlamışlardır. Amel ve fiillerinde hiçbir değişiklik yapmadan eski alışkanlıklarında günahlarında devam etmeye başladıklarında Allah (c.c) yine onları uyaran peygamberleri peş peşe gönderedurur. Onlar ise peygamberlerden kimisini öldürdüler kimisini de yalanlamada geri kalmadılar. Bu peygamberlerin sonuncularından biri Hz. Yahya  iken  bir diğer ise Hz. İsa’dır. Onlar Hz. Yahya’yı da öldürdüler şehit ettiler. Dolayısıyla Allah onlara Babil hükümdarlarından, krallarından Cuderres’i (Kiros) musallat etti. Nebuzazan (Nebuzerazan) adlı komutan, Ben İsrailoğıllarına karşı zafer elde edersem şayet kanları askerler arasında oluk, oluk akana kadar onları öldüreceğine yemin ederek Beyetülmakdis’e şehre girer ve bu durumu gerçekleştirmek için emir verir. Nebuzazan (Nebuzerazan) şehirde ilerleyip kurban adak adanan yere geldiğinde orda bir kanın kaynayıp kaynayıp durduğunu görür.  Nebuzazan (Nebuzer-azan) ey İsrailoğulları bu kan niye kaynayıp, kaynayıp akıp durmak bilmiyor diye, merak edip sorar. İsrailoğulları bu bizim Allah’a adadığımız, kurban ettiğimiz bir kurbanımızdı fakat bu kabul olunmayan bir kurbandır’ diye yalan uydurmaya çalıştılar. Peygamberlik bizden kalktığı için kurbanlarımız kabul olunmuyor dediler. Verilen bilgiler Nebuzazan (Nebuzerazan)’a inandırıcı gelmedi ve İsrailoğullarının illeri gelenlerinden rivayete göre yedi yüz yetmiş kişiyi boğazladığı söylenir. Fakat kan yine canlanmaya, kaynamaya, akmaya, devam etti.  Bu defa âlimlerden de bir yedi yüz kişi daha getirilip bu kanın üzerine boğazlanır. Kanın yine kaynadığını gören komutan bu sefer  Nebuzazan (Nebuzerazan) içlerinde erkek kadın bir kimse kalmayıncaya kadar öldürmelerini isteyince İsrailoğulları işin vahametini anlarlar bu kan bizi Allah’ın gazabına karşı uyaran bir peygamberin kanıdır dediler. Fakat biz onu tasdik etmedik onu öldürdük. İşte o Peygamber Yahya bin Zekeriya’ydı dediler. Nebuzazan (Nebuzer-azan) işte şimdi doğruyu buldunuz ve oracıkta secdeye kapanıverir. Nebuzazan (Nebuzer-azan) kaynayıp duruveren kana seslenerek Ey Yahya’nın kanı kavmin bitirip tükenmeden Allahın izniyle artık yatış sakin ol’ dedi ve kan  sükunete erip, durdu.  Bu esnada ise yetmiş bin insanın öldürüldüğü rivayet edilir.

Peygamber efendimizin 632’ de vefat etmesinden sonra halifelik için Hz Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz Osman’a, Hz Ali’ye biat edilmiştir. Müslümanlar arasındaki ihtilaflar Hz. Osman döneminde başlamış olup Hz Hüseyin şahadetiyle ayyuka çıkmıştır. Hz. Hüseyin Muaviye’nin ölümünden sonra oğlu Yezid kendine biat etmesini istemiştir. Tam bu arada

Kufe halkı Muaviye’nin ölümünü ve İmam Hüseyin’in Yezid’e biat etmekten kaçındığını öğrendiklerinde üst üste mektup yazarak İmam Hüseyin’i Kufe’ye biat etmek için davet ederler.  Bunun üzerine İmam Hüseyin Kufe’ye Müslim bin Akil’i gönderdi. Müslim bin Akil’in Kufe’ye geldiğini öğrenen Kufelilerin birçoğu İmam Hüseyin’e biat ettiler dolayısıyla Müslim bin Akil imam Hüseyin’in Kufe’ye gelmesini istedi. Bunu duyan Yezid derhal Kufenin hâkimi Numan bin Beşir yerine Ubeydullah bin Ziyad’ı tayin eder ve Müslim bin Akil’i öldürmesini ister.  Ubeydullah Müslim bin Akil’i şehit eder. Ubeydullah Hür bin Yezid’e, Hz. Hüseyn’i suyu olmayan bir çöle sür diye emir verir. Hür bin Yezid bu emri yerine getirir fakat daha sonra Hz Hüseynin safına katılır. Ertesi gün Ömer bin Sad bin Ebi Vakkas dört bin süvari ile Kerbela’ya geldi.  Hz Hüseyin’in ne Mekke’ye geri gitmesine izin verilir ne de Kufe’ye girişine ya Yezid’e biat edecek ya da savaşılıp şehit edilecek.  Ömer bin Sad’in ilk ok atmasıyla başlayan savaş birbirine sayıca teçhizatça denk olmayan iki taraf arasında tam bir dram şeklinde gerçekleşti yirmi üç süvari, kırk piyadeden oluşan Hz. Hüseynin askerleri azaldı. İmam Seccad (Zeynelabidin, Ali bin Hüseyn, Ali el-Asgar) şöyle buyuruyor: Babam şehit olmadan bir gece önce çadırda oturmuştum ve halam Zeynep beni tedavi etmekle meşgul idi. Babam kendi çadırına gitmişti ve Ebuzer’in kölesi Cuveyn babamın kılıcını onarmaktaydı. Babam şöyle demekteydi: Sana yazıklar olsun ey felek. Her sabah ve gece birçok yaren ve dostları ortadan kaldırmakta ve bunun karşılığında bile yetinmemektesin. Evet, her şeyin akıbeti Allah’ın elindedir ve her hayat sahibi benim gittiğim yoldan gidecektir.

Hz. Zeyneb’in Ömer bin Sad’a ‘Ebu Abdullah’ı (Hz. Hüseyin’in künyesi) öldürülürken sen seyr mi ediyorsun’ ve bunun üzerine Ömer’in yüzünü çevirip gözünden yaşlar aktığı da rivayet edilir.

Hz Hüseyin adeta İslam’ın Yahya’sıdır. Kerb (kahır) ve bela olarak asırlardır oluk, oluk akıp ne adilin adaletiyle ne de zalimin zulmü, cebriyle duruveren… İmam Hüseyin Müslüman’ın, Ümmetin imtihanıdır. Emevilerin taassubunda babadan oğla devren istibdatçı bir sultaya dönüştürülür biat ile seçilen hilafet, halifelik. Abbasilerin tarih sahnesine çıkışları Emevileri andırırcasına bir başka alternatif asabiyetçilikler üzerinden olmuştur.  Bu da İslam’ı hakkıyla temsil etmekten ırak kalmıştır. Halifelik kurumu tahrif edilirken Mavaraünehir halklarının (Mavaraünnehir halklarından kasıt: Emeviler, Abbasiler, Semerkant, Buhara, halkları) arasında panarabizm, panacemizm, pantürkmenizme geçiş sürecini hızlandırır mesabededir. Hilafet adeta sultaya, cihat taht kavgasına, saltanat kavgasına dönüşmüştür… Moğolların istilası ile Hülagu Hanın kütüphaneleri kitabi kültürü yakıp yıkması, Bağdat’ta 36 kütüphaneyi yakması şehri yağmalaması başka bir kerb (kahır) ve belaydı diyarı İslam’ın.  Beğensek, beğenmezsek, tasdik etsek, tahkir etsek de Fatımilerin yıkılışı; sevsek nefret etsek, övsek yersek de devleti Al-i Osman-i’nin yıkılışı Zülkarneynin demirden, bakırdan eriterek kapattığı surdaki gediğin açılmasıydı, delinmesiydi, geçilmesiydi… Bu set bu aşılmaz duvar düştü düşeli yecüc mecücün (Gog,Magog) akınına uğrayıverdi diyarı İslam bir başka değil bin başka kerb/kahır ile bin başka belanın eşiğinde…

Hadi şimdi İmam Hüseyn için inim, inim inleyen sinemizi değil, Hüseynin yerlere çalınan misyonunu, davasını yerden kaldıramayan, toparlamayan eli kolu bağlı halimize mahcup yüzümüze, yolunu yürüyemeyen izini sürdüremeyen dermansız ayaklarımıza dizimize vuralım… Zincirleri cansız, bitkin düşmüş omuzlarımıza, değil had hudut bilmez, kul, Allah demez, tanımaz azgın nefislerimize vuralım… Hakkı idrak edemeyen, düşünemeyen başımızı dövelim… Bin dereden bin tepeden toplayıp bir araya getirdiğimiz bin daneyi aşure diye sütle şerbetle buluşturup, kaynatıp, pişirebilip de iki kardeşi bir araya getirmekten aciz düşen hanemize ocağımıza yanalım…

Hüseyin İslam’ın başıydı Yezide altın sunaklarda sunulan. Hüseyin can suyuydu İslam’ın, bir damla furat’a (tatlı su) hasret bırakılan… Hüseyin Yahya’sıydı yarasıydı İslam’ın kanayıp da kanayan. Ta ki bir Nebuzazan (Nebuzer-azan) çıkar da sığaya çeker ‘sükûnet bul ey Hüseyin’in kanı kavmin bitip tükenmeden artık bir sükûnet bul yatış’ diye… Ehl-i Beyt’in Muhammed’in (a.s) ev halkının hanımlarının dilinde sitemler, ağıtlar, mersiyeler çağlar boyu aka dururken…

Anam bacım ne ağlarsın ne oldu, can Hüseyn’im mi şehit oldu? Yezit kaç uşağıyla geldi sevdalım nerde caaan Hüseyin nerde?

Şimdi ağlamam ben oturup da

Ağlamam şimdi

Şimdi Ağlamak vakti değil

Şahadet vaktidir ana

Şimdi her zalim Yezit’tir oy

Her mazlum bir Hüseyin’dir bana

Şimdi her gün aşuradır ey

Her yer Kerbela’dır bana

Sevdalım nerde caan Hüseyin nerde Hüseyin..

 

Yaralanılan Kaynaklar:

https://islamansiklopedisi.org.tr/huseyin

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/52123

Kaynak:Farklı Bakış



Anahtar Kelimeler: Aşura Kerbela

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER