Dün ve bugün, değişen bir şey yok: Ermeni soykırımı devam ediyor! Yanlış anlaşılmasın, kırılan Ermeniler değil. Ermeni komitacılar Anadolumuzun doğusunda ve Azerbaycan’da 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında belki de kendi nüfusları kadar Türk ve Müslüman katlettiler. Ve etmeye de devam ediyorlar!
Ermenistan, bir operasyon devleti! Türkiye’ye karşı ameliyat yapmak için kurulmuş. “Devlet” dedikse, resmen öyle denildiği için. Rusya bizim coğrafyamızda 19. Yüzyılda bir Ermeni özerk bölgesi kurdu. Merkez şehri, Revan idi. Hani şu 4. Murad’ın fethettiği ve akabinde Topkapı Sarayı’nda adına bir mimari incisi olan köşkü yaptırdığı şehir. Şehirde o zaman Müslümanlar/ Türkler çoğunluktaydı. Şimdi Erivan’da Müslüman/Türk nüfus sıfırdır!
Asıl Ermenistan Türkiye sınırları içinde kurulacaktı. Trabzon’dan başlayan Maraş’a kadar uzanan (yoksa Adana ve havalisi, yani Klikya da dahil miydi bu sınırlara?) Büyük Ermenistan. Gerçi bu sınırlar içinde bir de Kürt devleti lâfı geçiyordu, ama onun bir kıymet-i harbiyesi yoktu. Büyük Ermenistan konusunda Ruslarla Avrupalılar ve hatta Amerika yarış halindeydi. Ermeni komitacıları kuzey doğumuzda Rus ordusunun yolunu açıyor, sonra onlar oradaki Müslüman nüfusu katliama tabi tutuyordu. İşte Osmanlı Devleti’nin Ruslarla savaş halinde olduğu bir zamanda, bölgedeki ve yakın yerlerdeki Ermenilerin tehcirine (yani göçürülmesine) karar verildi.
Başka ne yapılabilirdi ki?
Ancak şu yapılabilirdi: Ermeni çetecilere askerlerimiz destek verir Müslüman katliamını müştereken sürdürürlerdi!
Tabiî ki tehcirin, mecburi göçün, bazı sıkıntıları, hasarları oldu. Ermeni komitacısı önderler kendi halinde bir halkı felakete sürükledi. Göç sırasında çeşitli sebeplerle hayatını kaybedenler yanında, bilhassa aşiretlerin saldırısı ile ölenler de oldu. Yine de önemli bir nüfus bugünkü Suriye topraklarına intikal etti.
Savaştan sonra batılıların ve Avrupa’nın Ermeni devleti projeleri çöp sepetine atıldı. Kukla Ermeni devletini Ruslar kendi sınırları içinde kurdular. Rus siyasetinin böyle bir âlete ihtiyacı her zaman olabilirdi.
İşte tehcirle Suriye’ye, Lübnan’a göçürülen Ermenilerin, bir kısmı buralarda kalmadılar, Avrupa’ya Amerika’ya gittiler. Birinci nesil ayrılmak zorunda kaldıkları memleketlerinin hasretiyle yaşadılar. Türkçe konuştular, Türk müziği dinlediler ve icra ettiler. İkinci nesilden başlıyarak sorgulama devresine girildi. İkinci nesil birinci nesle neden “gül gibi memleketini bıraktınız” sorusunu sordu? Cevaplar göçün meydana getirdiği hasarlar süslenerek veriliyordu, zamanla bire bin katılarak, romaneskleştirilerek iş Ermeni katliamına dönüştürüldü. Üçüncü nesilden sonra gerçek Ermeni kültürü ile bağlar kesildi. Memleket hasreti zıddına çevrildi, koyu Türkiye düşmanlığına dönüştü.
Ermeniler 3. Nesille birlikte Avrupa’daki güçlerini kullanarak parlamentolardan soykırım kararları çıkarmaya başladılar. Demokrasilerde olurdu öyle şeyler! Seçime binde bir bile tesiri olsa, yapılırdı böyle kıyaklar. Nasıl olsa, müeyyidesi yok! Türkiye Ermeniler kullanılarak sıkıştırıldı, tehdit edildi. Sütten çıkma ak kaşık Ermeni komitacılar imajı oluşturuldu. Şimdi bu imajın cilâları dökülüyor.
1990’larda Karabağ bir katliam bölgesi idi. Hocalı katliamı hâlâ hâfızamızda tazeliğini koruyor. O kadar bile gitmeye gerek yok. Savaş sahasında silinen Ermenistan Azerbaycan’ın şehirlerini vuruyor, çoluk çocuk demeksizin günahsız insanları katlediyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Gence’nin füzlelerle vurulması, çoluk çocuk sivillerin katledilmesinden sonra konuştu ve “Korkmayın biz sivilleri öldürmeceğiz”, dedi. Bir cümle daha sarfetti:
“Çünkü bir Ermeni değiliz!”
Hani bir zamanlar Türkiye’de tek kişilik bir mazlumiyeti umumileştirip “Hepimiz Ermeniyiz” diyenler çıkmıştı ya…Onların şu sıralar “hepimizli bir cümle kurduğu duyulmuyor!
İşte şimdi gerçek bir katliam üzerine yapılıyor bu konuşma. “Siz insanlıktan çıksanız bile, biz insanlığımızı muhafaza edeceğiz!” Dün olduğu gibi, bugün de!
Dil yâresi:
Azerbaycan basını Gence ve Mingeçevir “şehir”lerinin roketlerle vurulduğunu yazıyor. Bizimkiler bunu Gence ve Mingeçevir “kent”leri diye çeviriyor! Yine Azerbaycan basını şu kadar “kent” kurtarıldı diyor. Azerbaycan dilinde eskiden bizde olduğu gibi kent köy demektir. Azerbaycan’ın ünlü şairi Bahtiyar Vahabzade’den okuyalım: Yeddi kend üç şeher görürem ancak! Bu dağın başından bir bakışla men.
Bizim hokkabaz dilciler onu allem edip kallem edip “şehir” yaptılar. En yakın Türk lehçesi ile bile aramıza perde çektiler!