Tarih: 29.09.2020 11:43

Hem suçlu, hem güçlü olmak mümkün mü?

Facebook Twitter Linked-in

Geçtiğimiz Pazar günü Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında sivil yerleşim yerlerine saldırması ile beraber Güney Kafkasya’da tansiyon bir kere daha yükseldi. Temmuz ayında Ermenistan’ın üst bir stratejik aklın yol göstericiliğinde Azerbaycan’ın Tovuz şehrini hedef almasının ardından, bu son gelişme ile birlikte, “Ermenistan ne yapmak istiyor” sorusu daha da sıkça sorulur oldu. Çünkü Tovuz şehri Türkiye ile Azerbaycan’ın karadan bağlantısı ve iki ülke arasındaki enerji hatlarının geçtiği bölgeydi. Bu saldırıların üzerinden daha birkaç ay bile geçmeden, Ermenistan’ın tekrar harekete geçmesi ile birlikte olayları tekrar derinlemesine analiz etme zorunluluğu ortaya çıktı. Bu son saldırı da gösterdi ki, Dağlık Karabağ’ın işgal altında tutulmasına ve Birleşmiş Milletler’in bile (BM) bu durumu çeşitli defalar tescil etmesine rağmen Ermenistan hiçbir uyarıyı dikkate almadığı gibi pervasızlığını çeşitli şekillerde daha da artırmaya devam ediyor.

Peki, Ermenistan gerçekten ne yapmak istiyor? Geliniz bu soruya birlikte cevap arayalım.

Öncelikle Ermenistan kendisinin “vekil devlet” olduğunu son saldırılarıyla bir kere daha göstermiş oldu. Kendi haksız ve hukuksuz yaklaşımlarını kendi iradesiyle koruma altına almasının mümkün olmadığını bildiği için ancak bu şekilde varlığını sürdürebileceğine inanıyor. Ermenistan çoğu zaman Rusya’nın güdümünde, bazen de diasporanın etkisiyle Amerika Birleşik Devletleri’nin ( ABD) etkisiyle hareket ediyor. Her ikisi ile de köprüleri atmadan sonuç alacağına ve kazanımlarını sürdürebileceğini zannediyor.

Diğer taraftan Ermenistan bu saldırılarıyla Dağlık Karabağ’daki işgaline karartma uyguluyor. Daha doğrusu uyanıklık yaparak işgali bu şekilde “baskın basanındır” mantığıyla zihinlerde meşrulaştırmaya çalışıyor. 

Bunun yanında şunu da ifade etmek gerekir, bu bölgede dış ve iç politikaları tamamen iç içe geçmiş iki ülke vardır. Bunlar Yunanistan ve Ermenistan’dır. Bu iki ülkenin de öteden beri bakışlarında hep Türkiye karşıtlığı belirleyicidir. Ermenistan’ın içerde yaşadığı ekonomik zorlukların üzerini örtebilecek tek şey 1915 Olayları ve Dağlık Karabağ’dır. Bunlar Ermenistan için tükenmez hazine gibidir. Her fırsatta başvurulabilecek iki başlığı daima diri tutmayı hedeflerler.

Ancak “gel arkadaş, arşivleri açalım, bu konuları birlikte masaya yatıralım” denildiğinde ise yanaşmazlar. Çünkü konuşmaya cesaret etmek için önce sorunu çözmek gibi bir niyet olmalıdır. Bu konularda haksız çıkma ihtimali ve tezlerinin boş çıkması gibi bir sonucun Ermenistan için yok olmak anlamına geleceğini bilirler. Onların zihinlerinde daima etrafı yüksek surlarla çevrili kurguları vardır.

O kurgu içinde tarihte yaşanmış acıların olduğu da doğrudur. Ancak Ermenistan için ortak acı diye bir şey yoktur. “Peki, biz nerede yanlış yaptık” sorusunu asla kendilerine sormazlar. Hayat onlar için hep benmerkezci bir anlayışla böylece sürer gider.

Bizde, halk arasında “hem suçlu, hem güçlü” diye bir tabir kullanılır. Günümüzde bu şekilde davranan emperyalist güçler tabi ki var. Ermenistan vekil devlet sıfatıyla işte tam da böyle davranmaya çalışıyor. Ancak Ermenistan şunu unutmamalı. Bazen “planlar mükemmel işliyor, arkamdaki destek tam” zannederken evdeki hesap çarşıya uymayabilir ve Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olunabilir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —