Tarih: 07.08.2018 09:52

Helikopter ve Saman

Facebook Twitter Linked-in

Ortada bir problem var dostlar. Adına ister iletişim sorunu deyin, isterseniz başka bir şey ama iktidarı destekleyen insanlarımızla karşılıklı olarak birbirimizi anlama problemi yaşıyoruz.

Ya ben ve benim gibi düşünenlerin göremediği şeyler var, ya da onların fark edemediği noktalar. Mesela iki örnek üzerinden bazı sorularla derdimi anlatmaya çalışayım.

Malum Türkiye´nin Pakistan´a 1,5 milyar USD´lik Atak helikopter ihracatı için imzalar atıldı.  Bu helikopterler yüzde yüz yerli mi, hayır. Belki günümüz şartlarında yüzde yüz yerlilik diye bir konu teknik ve ticari olarak da mümkün değil, buraya kadar tamam.

Bilindiği gibi Atak helikopterlerinin ilk üreticisi İtalyan Agusta Westland. Onlar tarafından tasarlandı. Bizim ihtiyaçlarımıza ve taleplerimize göre yeniden dizayn edildi.

Bununla birlikte Atak´ta kullanılan LHEC CTS800-4A motorları Amerika´da üretiliyor. Peki, Pakistan´a ihracat için ABD´nin onayı alındı mı, belli değil.  Türkiye bu helikopterleri istediği her ülkeye satabilir mi, hayır.

 

Bütün bunlara rağmen savunma sanayinde bu şekilde de olsa ihracat yapabilecek noktaya gelmek önemli midir, kuşkusuz öyledir. Bunun için gecesini gündüzüne katarak gayret eden mühendislerimiz takdiri sonuna kadar hak ediyorlar mı, şüphesiz evet.  Peki, detayları bu şekilde ifade etmek yapılan bu işi baltalamak mıdır, asla.

O zaman neden kalkıp birileri akıbeti de belli olmadığı halde bu ihracatı savunmak adına, ?Hâlâ kimileri saman ithalinden bahsediyor. Bakın helikopter satıyoruz, helikopter´ diyebiliyor? Elmalarla, armutlar neden ısrarla karıştırılıyor? Bu telaş ve savunma refleksi neden bu kadar orantısız? Koskoca bir ülke etinden, bakliyatından, buğdayından, şekerine, samanına varana kadar ithalat yapmak zorunda kalıyorsa, bu ülkemiz için tehlike çanlarının çaldığı anlamına gelmiyor mu? Teknolojide de, sanayide de, tarım ve hayvancılıkta da üretim seferberliği başlatalım, dışa bağımlılığı asgari düzeyde tutalım, bu ekonomik modelle ayağa kalkmamız ihtimal dâhilinde değil diye uyarmanın neresi yanlış? İktidarı koruyayım derken bütün bir ülkeyi ilgilendiren bazı acı gerçekleri görmemek için bu kadar gayret niye?

 

Diğer taraftan biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Çin´den 3,6 milyar USD´lik kredi anlaşması imzalandı. Ayrıca sağda, solda IMF ile gizlice görüşüldüğüne ve 50 milyar USD borçlanma yapılacağına dair iddialar dile getiriliyor. IMF´nin Türkiye için yeni bir yol haritası hazırladığına dair duyumlar var. Bu iddialar bildiğim kadarıyla henüz yalanlanmadı.

Bunun yanında dövizdeki öngörülemeyen durum, Merkez Bankası´nın yılsonu enflasyon hedefini yüzde 5 artırması gibi gelişmeler hayatımızın her alanına zam olarak yansıyacak. 

Bunları dile getirdiğimizde, ?Dolar 10 TL de olsa, bu iktidarı yedirmeyeceğiz´ diyorlar. Arkadaşım bak, beni iyi dinle.

Eğer birileri bu iktidarı yemek için kökü dışarıda senaryoların içinde olursa, ben de seninle birlikte olurum. Ancak senin yedirmeyeceğini söylediğin iktidar var ya, bu ülkeyi dış müdahalelere çok açık bir hale getirdi. Ondan dolayı dövizdeki artışı kontrol edemiyoruz. Hatta bu iktidar bugün borç bulmak için bazısı da senin dış güçler olarak tasnif ettiğin dünya ülkelerini fıldır fıldır dolaşıyor. Ekonomik veriler SOS veriyor. Sen de bunu net olarak görüyorsun. Görmemen mümkün değil. Çünkü sen de her olumsuz gelişmeden doğrudan etkileniyorsun. Şimdi bana lütfen şu soruların cevabını ver.

Sürekli alkışlanan bir iktidar hatalarını görebilir mi?  Her eleştiriye içeriğini anlamadan önyargıyla yaklaşmak bu ülkeye zarar vermez mi?

Yarın dönüşü olmayan bir yola girildiğinde uyarıları dikkate almadığın için üstlendiğin vebal seni derinden etkilemeyecek mi?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —