Treyy Aegleton’dan öğrendiğimiz kadarıyla, Teolog John Macquarrie, insan yaşamını bir tür müzik parçasına benzetir. “Eğer bu müzik parçası sonsuza dek devam etseydi, herhangi bir formu, anlamı veya güzelliği kalmazdı” diye yazar. Hiç şüphesiz ki, formsuz, anlamsız, çirkin ve yine de sadece yaşıyor olmayı tercih edenler çıkacaktır. Elbette bu onları tercihi. Saygı duymak lazım. Ayrıca sadece bir sona sahip olmak, kendi başına hayatımıza ve bize bir anlam veya form kazandırmaz. Söz gelimi alfabenin de bir sonu vardır ama bir formu yoktur. Yine de, yaşamlarımıza form ve anlam kazandıran şeyin ölüm olduğuna inanan bazı düşünürler vardır. Samuel Scheffler bunlardan biridir. Şöyle yazar Scheffler: “Kendi ölümüm, yaşamıma önemli dayanak sağlar.” Dahası yine Scheffler’e göre, “değerlerimizin bir çoğu, bizatihi ölüm ihtimaliyle karakterize olan hastalık, zarar ve tehlike gibi durumlardan korunmaya bağlıdır ve zamanın kısıtlılığı konusundaki farkındalığımız, bizleri en başta bir değerlendirme yapmak ve bazı şeyleri diğerlerinin üstünde tutmak zorunda bırakır.”
Bu yürürlükte olan reel politik siyasete baktığımız zaman, Cumhur İttifakının sonsuz siyasi geleceği için HDP’nin ölmesi gerekiyor. Cumhur İttifakının somut pratikte izlediği siyasi strateji de bu tespiti doğruluyor. Partinin en çok itibar gören ve en popüler genel başkanı içeride tutuluyor. Bu hamle baş ve gövdeyi birbirinden bir kılıç darbesiyle ayırmak anlamına geliyor. Başsız gövde toparlanmakta güçlük çekiyor ve ayakta durma yetisini kaybedip, sağa sola yalpalanıyor. Bu acı verici hamle arzu edilen ölümü garantilemediği için, partinin yereldeki bütün belediyelerine kayyım atanıyor. Bu hamle de başsız kalan bedenin kılcal damarlarını kesiyor. Ama anlaşılan bu da yetmiyor, son bir hamle ile parlamentodaki sayısal varlığı azaltma yoluna gidilerek, yeni ve çok büyük bir gözdağı daha veriliyor.
Meselenin en trajikomik yanı, HDP’nin, “Türkiyelileşme” siyasetine bin kez iman etmesine rağmen bu muameleye tabi tutulmasıdır; çünkü Türkiyelileşme siyaseti “beka” siyasetine zeval getiren bir yük değil. Tersine “beka” paradigmasıyla uyumlu bir siyasettir. HDP, Türkiye’de şiddeti temsil etmiyor. Bu büyük bir yalandır; çünkü Türkiye şiddet meselesine çözüm ararken en büyük arabulucu HDP’ydi. Çözüm sürecini hatırlayın lütfen. İmralı görüşmelerinin resmi arabulucusu kimdi? Elbette HDP’ydi. Masayı HDP mi devirdi? Dolmabahçe mutabakatını beğenmiyorum diyen HDP miydi? Hayır, bin kez hayır. O dönem HDP sivil ve itibar gören bir siyasi partiyken, bugün neden her türlü şiddetin adresi haline getirildi?
Aslında her şey “seni başkan yaptırmayacağız” sloganıyla başladı. Bu sloganda büyük bir tutarsızlık olduğunu ben de kabul ediyorum. Bir taraftan birlikte bir çözüm süreci yürüteceksin, öte taraftan seni başkan yaptırmayacağız diyeceksin. Bu olmaz. Bu kabul edilemez. Bu çözüm partnerini yarı yolda hançerlemektir. Ama seni başkan yaptırmayacağız demek, şiddet uygulamak demek değildir. Bana kalırsa bu slogan o dönemde yanlış bir siyasi tercihti. Bu yanlış siyasi tercih kimseyi terör örgütü yapmaz, hiç kimseyi şiddet sarmalının odağı haline de getirmez.
Bütün mesele HDP’nin muhalefet saflarıyla kurmak istediği ilişkiler nedeniyle, Cumhur İttifakının uğramış olduğu iktidar statüsü endişeleridir. Bu endişe son İstanbul seçimlerinde ciddi bir tehdit ve tehlikeye dönüştü. Muhalefet başsız HDP siyasetinden kazanç sağladı, Cumhur ittifakı da İstanbul’u kaybetti.
Şimdi Cumhur İttifakı, HDP’yi felç edip toptan işlevsiz hale getirmek istiyor. Ne yazık ki Millet İttifakının bileşenleri bu büyük tehlikeyi henüz fark etmiş görünmüyorlar. Onlar hala “beka” siyasetiyle domine edilen Türkiye’nin yerinde saydığını varsayıyorlar. Oysa “beka” siyaseti çözüldü. “Beka” siyaseti Türkiye’nin monopol siyaseti olmaktan çıktı. Bunu görmek lazım. Aşınan bu siyasetin yerine HDP’nin Türkiyelileşme siyaseti ikame edilebilir. Millet İttifakı ve özelikle de CHP, daha cesur davranarak HDP’nin Türkiyelileşme siyasetini daha fazla görünür kılabilir.
Henüz yeni kurulan DEVA Partisi bile bu gerçeği görüp HDP ile görüşebilirim siyasetinin temellerini atarken, CHP’nin aynı fotoda yer almaktan kaçması izah edilemez. Cumhur İttifakı iktidarda kalma ömrünü HDP’nin işlevsizliğine bağlamışken, Millet İttifakının HDP’nin seçimlerde sonuç belirleyici rolünü görmüyor olması, siyasi körlükten başka bir anlam taşımıyor.
ANAKARA EKSPRESİ