HDP üzerinde, büyük hesapların yapıldığı bir zaman dilimindeyiz. Partinin kapatılması için “şartlar oluşturuluyor” kanaati giderek yaygınlaşıyor.
Böyle bir zamanda, hep birlikte düşünelim istedim. Darılma gücenme yok.
Türkiye siyasetinde en “can alıcı” sorulardan birisi de bu: HDP’nin “gerçek” amacı ne?
HDP’nin amacına, diğerleri tarafından, “yüklenen anlam”, Türkiye siyasetinin “konumlanmasını ve harmonizasyonunu” da belirliyor.
“Körlerin fili tarifi” gibi, herkes kendi baktığı noktadan, HDP’ye bir anlam yüklüyor.
HDP’nin amacını;
Gerçekten; HDP, neyin mücadelesini yapıyor?
Kimseye haksızlık etmeden, sakin, provokatif olmayan, demokrasiyi merkeze koyan, dar kalıplardan çıkarak, bölgesel ve küresel etkileri de dikkate alarak, bakmaya çalışalım.
Umarım hata etmeyiz.
HDP iki şey söylüyor; “demokrasi” ve “Kürt halkının hakları” diyor.
Ancak, dikkatli baktığımızda, bu söylemin; “tam söylenmeyenleri”, “nasıl bir anlam taşıdığı”, “sonrası”, “nasılı” ve “detayları” gözükmüyor.
Bu nedenle de HDP’nin söylemlerine, başka başka anlamlar yükleniyor.
Şunu da belirtmeden geçmeyelim: Kürt entelektüelin meseleye ilişkin yorumları ve talepleri, HDP’nin söyleminin nasıl anlaşılması gerektiği konusunu da “fluğlaştırıyor”.
HDP dışındaki siyasi hareketlerin büyük çoğunluğu, “Türkiye’deki Kürt meselesinin” çözümünü istiyor. Vatandaşlar da aynı şekilde. Küçük bir grup dışında, genel kanaat bu mesele çözülmeli.
Çözüm isteyen cephede de netlik yok. Veya herkesin düşündüğü “çözüm” de farklı.
Anlayacağınız, herkesin kafasında farklı hayaller var.
Son 15 yıldır bölgede meydana gelen gelişmeler ve bunun bölgesel Kürt meselesine yansıması, Türkiye açısından durumu daha da acil hale sokuyor. Irak ve Suriye’deki Kürtlerle ilgili ortaya çıkan yeni tablo, Türkiye tarafından “tehdit” olarak algılanmakta ve bu da iç kamuoyunun Türkiye içindeki Kürt meselesini, sağlıklı düşünememesine ve çözüm konusunda “sıkışık-dar bir alanda kalmasına” ve toplum katmanları arasında “gerilime”, neden oluyor.
Bu nedenle; konunun netleştirilmesi gerekiyor. Kim ne istiyor, kimin çözümü nasıl bir çözüm, daha net olmasına ihtiyaç var.
Kürt meselesindeki “muğlak ortam”, istismar edenlerin algı yönetimini kolaylaştırmakta.
Türkiye’deki siyasetin ve toplumsal katmanların bu meselede “doğru konumlanabilmesi” için öncelikle, HDP’nin ne istediğini netleştirmesi gerekmekte. Bu da toplumun hakkı.
Netleşmeyen ortam, HDP’nin “düşmanlarını” çoğaltacak, ayrıca “çözüm isteyenlerin” cesaretini ve yapabileceklerini azaltacak.
HDP şunu asla unutmamalıdır. Türkiye ahalisinin çok önemli bir kısmı, HDP’nin terörle iç içe olduğunu düşünmekte ve Türkiye’nin parçalanmasından korkmakta. Bu dikkate alınmalı.
HDP, içinde bulunulan durumun vahametini idrak edemezse, birçok iyi niyetli insanın “makul” için gayretleri boşa çıkacak, çatışma isteyenlerin “makul olmayan” gayretleri haklılık noktasına taşınacak.
Kürt meselesini ciddiye alan ve Kürtlere “çok değer veren” birçok “gayret sahibinin” topluma söyleyebilecekleri de azalacak.
Bu nedenle meselenin “açarı-anahtarı” HDP’dedir dersek, mübalağa etmemiş oluruz.
Şüphesiz ki, suyu bulandıracaklar olacak, bu bulanıklık, HDP’nin netleşmesi ile azalacak.
HDP bunu başarırsa; belediyelerine kayyum atandığında, daha güçlü toplumsal desteği arkasında görür, cemiyete mal olma katsayısı artar.
Bu nedenle, herkesin “ortalama değerler meşruiyetine doğru”, güçlü adımlar atması daha yararlı.
Aksi halde; yapılan çok değerli işler dahi kaybolup gidecek ve bir 100 yıl daha karanlıklar içerisinde, hep birlikte boğuşup duracağız.
HDP unutmasın, avantajlı olanlar kötüler.