İktidarın hiç görünmeyen toz zerresi hükmünde icraatini Ahmet Hakan gibi övsem, HDP´yi değil eleştirmek ima dahi etmem. Neticede bilen biliyor, ben bu ülkede iktidarı eleştirme boşluğunu doldurmaya gayret edenlerdenim.
Boşluk Manş tüneli gibi olunca istediğin kadar gayret et, günde 3 öğün yazsan az geliyor.
Zam haberini dahi fiyatlarda %10´luk düzenleme diye servis eden havuz tipini bilir iken tutup da HDP eleştirisi ile prim toplayıp tribünlerden alkış alma meraklısı değilim.
HDP´li olmadığımı ama HDP´nin milyonlarca seçmeninin seslerinin Meclis´te duyurulması için gerekli demokratik asgari şartlara dair tavrımı ifade ettim diye saldırıya da maruz kaldım.
Bu girizgahın sebebi iktidarın züccaciye dükkanında sağlam bardak bırakmadığı ortamda muhalefet yazmaktan haya etmiyor musun diyenlere dair açıklama mecburiyetim.
Biz hassas insanlarız, memleket ahvalinin müsebbibleri durur iken mağdurlarını afişe edecek değiliz.
Lakin sağlam bir gerekçeye binaen kaleme aldım bu yazıyı. Bugün Ocakbaşında da zikrettiğimiz Demirtaş röportajının en sonuna sıkışmış ufak bir mesajın motivasyonudur bizi hareketlendiren.
Demirtaş´ın ders ya da ondan da öte manifesto kıvamında kaleme aldığı yanıtların tam da en sonunda sorulan; ?Son olarak, iki yıldır tutuklusunuz. Kırgın olduğunuz birileri var mı? Meclis´te mesai harcadığınız vekiller, HDP´li olsun olmasın, tahliyeniz için yeterince çaba gösterdi mi?? sualine yine o müthiş ironisi ve Pir Sultan´dan Nasrettin Hoca´ya coğrafyanın tüm Anadolu erenlerinin abdallığıyla yanıt vermese ben yine de kalemimi oynatmaz idim:
?Bu tür soruları bir gün sağ salim buradan çıkarsam tekrar sorun lütfen, çünkü şu anda hatırlamıyorum, belki o zaman hatırlarım:)?
Bir taraftan sağ salim çıkmaya dair endişesini beyan ederek bizi üzse de diğer taraftan da herkesin ne yaptığını tek tek kenara koydum diyerek vakti kerahat geldiğinde kara kaplıyı çıkaracağını ilan ve beyan etmektedir.
Cevabın ilk kısmındaki pesimizmi duymadık diyelim de ikinci kısmındaki ?kalsın benim divanım mahşere kalsın? göndermesini pas geçmek uygun düşmez idi.
Kürt sivil siyasetinin damarlarını iktidarın kesme girişimi 2015 7 Haziran seçimi olmasa idi belki de hiç başlamayacaktı. Bağımsız adaylar ve 20 vekille AKP´nin aldığı oyu kat be kat aşan iktidar etme konforuna halel geldiği anda HDP adeta yeniden keşfedildi.
Sürreel bir hızlı trenin üstünde geçen 2015 yazı ardı ardına seçimler, neticede ?seni başkan yaptırmayağız? söylemi hapise konularak en azından kulaklardan ve gözlerden uzak tutulurken MHP´nin de yörüngesiz siyasetinin katkısı ile ülkeye TT (Türk Tipi) Başkanlık sistemi hayırlı uğurlu oldu.
İktisadi projenin tamamen kendi kendini fesh ettiği, bunun bizatihi iktidar partisi eliyle ve ağzıyla ikrar olduğu, hatta o kadar ki, dünkü yazımızda ifade olunduğu üzere iktidarca çok eleştirilen Gezi´nin dahi iktidar tarafından bizatihi bu söylemlerle beraat ettiği günlere geldik.
Gelelim yazımızın başlığında içkin tartışmaya. Ertuğrul Kürkçü´nün sözlerinde saklanan ya da hakkını yemeyelim saklanmayan bir tartışmanın mevcudiyetini tespit etmek lazım.
AKP´nin ya da MHP´nin memur vekilleri için hayal dahi edilmeyecek bir belagat ve içerikle de olsa yine de parti başkanlığından hapse yol alan bir liderin yutkunacağı ifadeler var bu mülakatta.
?Hakkın teslimi ile beraber bir taraftan da sensiz de olur mesajı.?
Olmaz mı, tabii ki olur.
Neticede kişiler fani, fikirler bakidir. Ama bir lafa takıldım. Hatta mülakata da başlık yapılmış ?partiyi aşan arzunun nesnesi? tanımına.
Hani hapiste bile olmasanız kavliküfür tadında; kaşınızı kaldırırsınız bu lafa.
?´Ne diyorsun bir daha söyle´´ dersiniz.
Arzu ne? Nesne ne? Partiyi aştı derken. Ne partisi? diye sormak da geliyor akla.
Ertuğrul Kürkçü iyi bir abimizdir. Saygıda kusur etmeyiz. Kızıldere?nin emanetidir. Lakin insan ettiği lafın gittiği yere bakmaz ise bir de bakar ki ?laf söyledi koy tabağa? olur.
Partiyi de aşsa bunda ne var diye sormak lazım önce. Bir yandan ehemmiyetini teslim edip diğer taraftan bizde ondan çok var deyip değersizleştirmek de ancak beyindeki tellerin kısa devre ettiği anın neticesi olur.
Tamam çok yaratıcı bir partisiniz, tamam siz de partiyi çok güzel idare ettiniz ama tutup hapisteki bir insandan rol almak, rol çalmak ne ola ki?
Geçenlerde birinden işittim. Bir mecliste yaşca ileri bir grupla konuşur iken hepiniz soğuk savaş ile malülsünüz diye kritikte bulunmuş. Meclistekiler şaşırmış. Ama biraz düşününce hala bu kodlarla konuştuklarını fark edip hak vermişler bunu diyene.
Erdoğan da Bahçeli de sağcılığın soğuk savaş mirasını bize evirip çevirip servis ediyorlar ya; işin karşı tarafında da aynı soğuk savaş maluliyetinin olduğunu bu vesile ile görmüş olduk. Her ne kadar iktidar şansı bulamasa da soğuk savaşın karşı cephesinde de arkaiklikle malüliyetin neticeleri görülüyor.
HDP´nin Demirtaş´tan önce Demirtaş´tan sonra ifade ettiklerinin Demirtaş´a ihsas edilen ile ilişkisi varsa da; Demirtaş da üzerine düşeni nerede eksik yaptı da ona alternatif bulmanın derdi HDP´nin yönetim katına düştü?
HDP yönetim katı haksız isnatlara ve cadı avına kurban edilmeyecek kadar kıymeti haiz rind dinginliğindeki Demirtaş´ın aynı toleransı kendisine göstermeyeceğini iyi bilmeli.
Evet lider siyaseti ideolojisi yetersiz kitleler için kullanılan bir ilaçtır.
AKP/MHP lidersiz bir yere tabii ki gitmez.
Ama liderlere de hep ihtiyaç vardır.
Ve Demirtaş bunu kanıtlamıştır.
HDP´nin ihtiyaç listesinin en son maddesi Demirtaş ile kötü olmaktır.