Gazeteci yazar Lütfü Oflaz Analiz Etti...
HDP kurulmadan bir süre önceydi.
Kuruluş çalışmalarını yürütenler bizimle görüşmek istemişler; ziyaretimize gelmişlerdi.
Ziyaretimize gelen heyetin isteği üzerine, ileriki günlerde ikinci bir görüşme daha gerçekleşmişti.
Bizimle görüşen HDP heyetinde Gencay Gürsoy, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel, Ender İmrek gibi HDP’nin önde gelen kurucuları vardı.
Israrla bizim de HDP’de yer almamızı istiyorlar, bizi ikna etmeye çalışıyorlardı.
Biz hiçbir partide yer almamakta kararlı olduğumuzu birkaç kez tekrarlayınca da, hiç değilse kendilerine destek vermemiz için ısrar ediyorlardı.
Bizim desteğimizin kendileri için çok önemli olduğunu söylüyorlardı.
Bizim içinse temel mesele HDP, Türkiye partisi olacak mıydı olmayacak mıydı?
Bu sorumuza “En ufak bir şüpheniz olmasın, Türkiye partisi olacağız” cevabını veriyorlardı.
HDP işte bu “Türkiye partisi olacağız” söylemiyle kurulup yola çıktı.
7 Haziran 2015 seçiminde Türkiye partisi olacağını söyleyerek halktan oy istedi.
Bu söze inanan halkın büyük desteğiyle HDP oy patlaması gerçekleştirip Meclis’e 80 milletvekiliyle girdi.
Peki, HDP halka verdiği sözü tuttu mu?
Türkiye partisi oldu mu?
Gönül isterdi ki HDP Türkiye partisi olsun.
“Biz sırtımızı PKK-PYD-YPG’ye dayamışız” diye değil, “Biz sırtımızı Türkiye halkına dayamışız” diye konuşsun.
PYD-YPG sırtını emperyalist ABD’ye dayadığına göre, sırtını PYD-YPG’ye dayamanın sırtını emperyalist ABD’ye dayamak olduğunun bilincinde olsun.
Sırtını emperyalistlere dayayanın da Türkiyeci olamayacağının bilincinde olsun.
Yine gönül isterdi ki HDP’nin silahtan, dağdan medet uman tavrı sonlansın.
HDP çareyi dağda değil parlamentoda arasın.
Kendisini yüzde 13’ü aşan oy oranı ve 80 milletvekiliyle parlamentoya sokan Türkiye halkının isteğinin bu olduğunu artık anlasın.
Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP yönetimi, yüzde 13’ü aşan oy alan bir partiyi yüzde 5 oy alan bölge partisi gibi yönetmeye kalkmasın.
HDP yönetimi artık bölge partisi değil, Türkiye partisi olmanın bilinciyle adımlar atsın.
Türkiye’nin tek sorununu Kürt sorunundan ibaret saymasın.
Elbette Kürt sorunu Türkiye’nin önemli sorunlarından biridir, ama tek sorunu değildir.
Türkiye’nin tek sorununu Kürt sorunu olarak gören bir partinin de Türkiye partisi olması mümkün değildir.
HDP bunu kavradı mı?
HDP’yi 80 milletvekiliyle parlamentoya sokan Türkiye halkının isteğine göre davrandı mı?
HDP’nin 80 milletvekiliyle parlamentoya girdiği seçimin ardından PKK’nın silahlı eylemlerini daha da artırmasına, bomba üstüne bomba patlatmasına karşı bir tavır aldı mı?
PKK’nın hendekler kazıp bombalar tuzaklama eylemlerine karşı çıktı mı?
Aksine PKK’nın silahlı, bombalı, tuzaklı, hendekli eylemlerine destek olmadı mı?
Böylelikle Türkiye partisi olma fırsatını kaçırmadı mı?
“Türkiye partisi olacağız” sözünü tutmayarak güven kaybına uğramadı mı?
İşte o günden beri güvenilirliği azalmış HDP’nin geçenlerde yapılan kongresinde eş genel başkan seçilen Mithat Sancar, dikkat çekici bir çağrı yaptı.
Mithat Sancar, Dolmabahçe Mutabakatı'na, müzakere sürecine geri dönülmesi çağrısı yaptı.
Bu ne demek?
Başında Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu AK Parti iktidarına “Gel yeniden masaya oturup konuşalım” demek.
Ancak bunun gerçekleşebilmesi için HDP’nin Türkiye partisi olacağına halkı yeniden inandırması gerek.
Üstelik HDP’nin sözde Türkiye partisi değil, özde Türkiye partisi olacağına halkı inandırması gerek.
Örneğin HDP “Bundan sonra PKK’nın silahlı, bombalı, tuzaklı, hendekli eylemlerine önce biz karşı çıkıp lanetleyeceğiz” diye konuşabilecek mi?
Örneğin HDP, Türkiye’nin tek sorununu Kürt sorunundan ibaret görmekten vazgeçebilecek mi?
Örneğin HDP, PKK’yla evliliğine son verip ondan boşanabilecek mi?
Kısacası HDP, PKK’nın partisi değil de Türkiye’nin partisi olabilecek mi?
Eğer HDP Türkiye’nin partisi olamayacaksa, HDP’yle masaya oturup Türkiye’nin sorunlarını konuşmanın kime ne faydası olacak ki?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.