Başkanlık Sistemi ile beraber “İTTİFAKLAR” kalıcı hale geldi. Oysa nasıl pazarlanmıştı Başkanlık sistemi hatırlayalım. “Başkanlık sistemine geçince koalisyonlar dönemi sona erecek.” deniyordu. Gel gör ki; merhale böyle gerçekleşmedi. İttifak, koalisyonun diğer adı oldu. Yani ‘kâr payı mı, faiz mi ismini ne koyalım?’, der gibi...
Önce günümüz başkanlık sistemi şartlarını hatırlayalım. Sokağa çıkma yasağı olduğundan bu pazar seçim yapamayız. İşin latifesi bu tabi. Önümüzdeki pazar günü seçim yapılacak olsa Başkanlık sistemi gereği 50+1 şartı var. 51 puanı alan ittifak seçimi kazanır. Yapılan tüm anketlerde; AKP+MHP koalisyonu ya da Cumhur ittifakı bu bareme ulaşamıyor. Dolayısıyla seçimi kaybediyorlar. Bu konumdan rahatsız olan AKP'nin bunu değiştirmek için elinde aslında çok fazla seçeneği de yok. İktidarın başı her ne kadar Erdoğan gözükse de, iktidarda daha fazla söz hakkının MHP’de olduğunu hepimiz görüyor ve biliyoruz. Süleyman Soylu’nun istifasında bunu bariz olarak deneyimledik. Başkan Erdoğan’ın, istifayı kabul etmemesi için yoğun bir trafiğin yaşandığını biliyoruz. Dikkat edin o günün sonrasında neredeyse hiç ekranlarda görünmedi Soylu. Sınırdaki bir birliği ziyaret ettiğini hatırlıyorum sadece.
AKP, bu tufa’dan kurtulmanın yollarını arıyor... Geçen hafta dillendirilen 40+1 formülü MHP de kabul görmemişti. Bu durumda iktidarda kalmak için dolayısıyla eksiğini dışarıdan tamamlamak için, AKP’nin yeni bir dosta ihtiyacı olacak. Bunun adı İYİ Parti mi, yeni bir çözüm sürecinin konuşulmaya başladığı ve Sırı Süreyya Önder’in de sahne almasıyla gün yüzünde daha da belirginleşen HDP mi olacak?
Erdoğan’ın ittifak ortakları MHP ve HDP olabilir mi? diye aykırı ya da yerli yerinde bir suale, verilecek cevap Süleyman Demirel’in dilinde gizlidir. “Siyasette dün dündür, bugün bugündür. 24 saat çok uzun bir süredir.” demişti.
Cumhur İttifakının yenilenen İstanbul seçimlerini kazanmak için, Abdullah Öcalan’ın mektubunu ve sonrasında da kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan’ın TRT’de röportajının yayınlanmış olduğunu hatırlatmak kafi gelecektir. AKP'nin sağ kolunda MHP var. Sol koluna kimi takacak, ringe ya da kantara kimle çıkacak hep beraber göreceğiz. Gelelim bir başka tartışma konusuna...
İktidarın serçe parmağı hükmündeki ortağı Vatan Partisi (Perinçek, her ne kadar “biz iktidardayız, fikirlerimiz iktidarda” dese de) Genel Başkanı Doğu Perinçek, yeni bir tezi ısrarla dillendirmeye başladı. “HDP Kapatılmalıdır.” diyor. HDP’yi kapatmaya çalışan akıl, içten içe onu iktidara taşıyor olmasın. Teşbihte hata olmaz. Milli Görüş merkezli partiler kapatıldı da ne oldu? Bugün İktidar oldu. Her ne kadar gömlek değiştirmiş olsalar da...
Bugünkü HDP’nin önceki isimlendirmeleri de kapatıldı. Hatırlayınız, HADEP, BDP vs. Fakat bugün HDP yine var. Bir soru işareti daha takılıyor aklıma...
Acaba diyorum; böyle bir netice ile HDP kapatılıp, seçime öyle mi gidilmesi hedefleniyor? Bu durumda HDP oylarının dağıtılması ya da boykot kararıyla yüzde 51 oy ıranı ile, iktidarın lehine bir sonuç mu hedefleniyor?
İktidar, çözüm süreci dolayısıyla HDP ile de, İYİ Parti ile de, MHP ile de ya da serçe parmağı hükmündeki VP ile iyi ya da kötü geçinme derdinde değil, iktidar da kalma derdindedir. Ve tüm arayışlar girişimler tartışmalar hep bu minvaldedir. Analizler öyle değerlendirilmelidir.
