“Hazreti Çöroğlu veli midur nebi midur diye sordular” deyince;
Ee, sen ne dedun, demişler, o da; düşündüm nebilerin içinde öyle biri yoktur, her halde olsa olsa veli olabilir diye düşündüm, “ velidur” dedim. Karşısındaki bir kahkaha atmış ve; “Ula eşkiyadur o” deyince;
“Haçan ben de bildum de, şu başındaki Hazreti kelimesune aldandum” demiş.
Acıklı halimizi dile getirirken böyle bir espriyle giriş yaptığım için beni bağışlayın. Bize düşen elbette ayetlerle hadislerle meselemizi anlatmak amma gelin görün ki ortada öyle garip bir durum var ki insanımızın önemli bir kısmına ayet ve hadis hiç işlemiyor. Onların yerine isminin sonuna “hazretleri” eklenmiş birisini söylediğiniz zaman akan sular duruyor.
Yani insanımızın önemli bir kısmı bazen bir tek kelimeye, bazen en basit bir görünüme bütün ayet ve hadisleri değişiveriyor.
Kolaycılık iliklerimize öyle bir işlemiş ki. Hem dünyevi açıdan hem de ahiret açısından beleşçilik ve kolaycılık denildi mi tamam.
Kolay yoldan zengin olmak büyük bir kesimin rüyası olmuştur. Sadece totodan, piyangodan ve benzer haram yollardan zengin olmak değil, güya helâl bildiğimiz ama çalışmadan, terlemeden, üretmeden kolay ve kısa yollardan köşeyi dönmek.
İlginçtir, ahireti, cenneti kazanmak isteyenlerimizin de önemli bir kısmı aynı şekilde kolay ve beleş yollar aramaktalar.
Cenneti kazanmak için çok kestirme ve kısa yollar, bir takım basit formüller, kimsenin bilmediği bazı dualar ve garip amellerle ayrıcalıklı bir şekilde herkesten önce cennete girmek.
Bu formüllerin başında da cennete gireceği garanti olan(!) birisinin elinden, eteğinden tutmak geliyor. Peki o kimsenin kesin olarak cennete gireceğini nereden bileceğiz? İsminin sonunda “hazretleri” var ya, yetmez mi? Daha da inanmıyorsanız cübbesine, sarığına bakın yeter.
Biz eğer sadece insanlara kısa yoldan zenginlik vaadiyle dolandıran tosuncuklara, cennet vaadiyle dolandıran hazretlere yüklenirsek haksızlık etmiş olmaz mıyız? İnsanımıza söyleyeceğimiz bir şeyler yok mudur?