Tarih: 12.08.2022 17:38

Hayırda hayrı arama

Facebook Twitter Linked-in

Sekülerleşmenin hayatın bütün alanlarına giderek ve iyice yerleştiği bir zaman sürecinde insanların yönelimleri de ona göre biçimleniyor. Alınan biçim artık farklı bir dünya oluşturuyor.

Müslümanların yabancılaşması ve iyice değişime uğraması, bir yandan Müslüman olma duygusunu öyle ya da böyle koruması arasındaki çelişkilerin artmasına neden oluyor. Nedenlerin artışı, din ile insanların arasındaki ilişkinin iyice zayıflamasına ve zamanla da yok olmasına neden oluyor.

Bu yaşama tarzında hemen her olumsuzluğu, yanlışlığı dine uyarlamaya ve ona uydurmaya bakması zihni çarpılmaların bir sonucu. Tezatlar normalleşiyor, kanıksanıyor ve artık yaşanıyor. O da yeni bir din ve ona bağlı bir hayat tarzına dönüşüyor.

Her zaman ve daima hayırda hayır vardır. Bu, katışıksız olanı gerektirir. Zorunluluk hâllerinin etkisi ve süreci bir yere kadardır. Zamanın değişimlerine, modalarına, yaşama tarzına uyma alışkanlığı zamanı gelince vazgeçilmez oluyor. Onun dini bir görünümüne bile neden olunuyor.

Birkaç gündür bir spor faaliyetinin, organizasyonunun “İslâmî” diye tanımlanması, bunun besmele ile açılışının yapılması, o durumu, o eylemi İslâmileştirmiyor. Daha çok kitleleri ona uymaya, alıştırmaya ve kanıksatmaya neden oluyor. Eğer bu oluşuma Müslüman Ülkeler Spor Organizasyonu dense farklı bir anlam kazanırdı. İslâm inanç ve düşüncesiyle özdeş kılınmazdı. Bu spor eylemlerinin neredeyse tamamı, giyim, kuşam, davranış ve ilişkiler bağlamı İslâmî mi oluyor? Her eylemimizdeki adımlarımızı atarken, iş yaparken besmele ile yaparız. Bu, hayırlara vesile olsun diyedir. Allah’ın rızasına uygunluk içindir. Uzun bir süredir, gündemde olan ve iyice kökleşen “demokrasi şehitlik” kavramıyla adeta özdeş hâle geliyor. Seküler laik, faizci, kapitalist sistemin İslâmileştirilmesi gibi bir duruma bürünüyor.

Müslümanların ruh dünyalarından parça parça kopan manevilikler tam anlamıyla materyalist, seküler ve çıkarcı bir anlayışa doğru hızla evriliyor.

Müslümanlar bunu yapınca artık tartışma dışı kalınıyor. İnsanların abdestli, namazlı, oruçlu görünüm olarak Müslüman oluşu meseleyi kurtarmıyor. Bu anlayış hayır olmayan hâllerin hayır gibi algılanmasına neden oluyor.

İslâmî hayat bir bütündür. Belki de günümüz koşullarında insanın gücünü aşan durumlar söz konusudur. Bunlara uygunluk için çırpınmanın, insanları ona uyarlamanın, dolaylı olarak da benimsetilmesinin bir vebali vardır.

Hayırlı olana yönelik her adım insanı iyiye ve güzele götürür. Hayırlı olmayanlara yönelmenin, zamanın akışına bırakmanın hiçbir zaman yararı olmaz. Günaha ve zulme dönük eylemlerde hayır aranmaz. Dönemin koşullarının kimi gereklerinin olması sanısıyla ısrarla şer olanda ısrar etmenin bir tuhaflığı oldu yıllar yılı. “Ehven-i şer”. Yani şer ve kötü olanın iyisi. Kötülüklerin içindeki “iyi kötülük” kavramı gibi bir şeye dönüşüyor. Nasıl bir şeyse bu?

Bu avunmalar insanın yanlışlarda ısrarına neden oluyor. Yanlışın ve günahın karşısında bir tavır ve tutum içinde olmasını engelliyor. Çünkü onların içinde iyice harmanlanmış olunuyor.

Zihinler, durulan yerler ve orada kalmak için olan çırpınmalar, çabalarla insanlar yanlışlarını savunur hâle geliyorlar. Savunmaktan da öte eylemi gerçekleştirenler oluyorlar.

Günümüzde Müslümanların birlerini uyarma, ya da yanlış içinde olmamam gibi bir ısrarları olmuyor. Tapınma ve kanıksama duyguları oluşunca insanlar yanlışları ya savunur hâle geliyor ya da bahaneler ve gerekçeler oluşturuyor.

Eleştiride, kritik etmede her zaman için hayır vardır. Bundan gocunmamak ve çekinmemek gerekir. İnsanın insanı uyarması, en azından yanlışlarına ortak olmaması gerekirken çeşitlendirenleri savunmaya geçmesi yanlışı savunmada bile ısrar etmesi zihni çarpılmanın ve tapınmanın bir sonucu. Dünyalık saltanat ve çıkar için buna değer mi?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —