Haydutluğun tedavisi

Ahmet Taşgetiren'in yazısı;

Haydutluğun tedavisi

 

Vaktiyle huzur içinde yaşayan bir belde varmış. Hak – hukuk bilinir, insanlar hiçbir şekilde birbirini incitmezmiş.

Beldede herkesin saygı duyduğu çok saygın bir bilge yaşamaktaymış. Gelgelelim bir gün bilgenin ergenlik çağındaki çocuğu sokakta deri tulum içinde su satan sucunun tulumunu delerek kaçmış. 

Herkes görmüş, şaşırmış. “Allah Allaaah” demiş. Neyse “çocukluk işte” deyip, bilgenin hatırına görmezden gelmişler. 

Ancak çocuğun densizliği devam etmiş. Yine sokakta tulum delmeler ve kaçmalar… 

İnsanlar nihayet bilgenin kapısını çalmaya karar vermişler:

-Efendim böyle böyle çocuğunuz, tulum vs. 

Bilge hayretler içinde kalmış, çok üzülmüş, zararları tazmin etmiş, ama kara kara da düşünmeye başlamış.

-Neden? Ne oldu da çocuk böyle bir işe girişti? 

Hemen eşinin yanına gitmiş, durumu anlatmış:

-Ne yaptık biz ki çocukta böyle huylar ortaya çıktı? 

-Ne yapmış olabiliriz ki Efendi? Ben ne yapmış olabilirim, sen ne yapmış olabilirsin? 

Geriye doğru sarmaya başlamışlar hayatlarını… Ve kadın irkilmiş birdenbire:

-Bu çocuğa hamile iken komşu eve gitmiştim. Kenarda duran bir limon vardı. Canım çok çekti. Evin hanımı görmeden ona bir iğne batırdım ve emdim. Evet emdim. 

Bilge:

-İşte bu, demiş. Git helalleş hemen komşu ile. Anne – babanın hayat izleri çocukta böyle ortaya çıkıyor.
…..
Bu bir “temsil.” Kültürümüzde böyle terbiyevi “temsiller” var. Böyle böyle eğitilmiş nesiller. Tabii ibret alınırsa.
…..

Şimdilerde iktidarın ön – arka n ederseniz bahçelerinde zehirli dikenler sökün ediyor. 

“Karılarınızı çocuklarınızı ne yapacaksınız?” diye soranlar çıkıyor. “Şarjörler hazır” naraları atılıyor. “Herkesi listeledik” tamtamları. Tek tek kadınları hedef alıp en rezil cinsellik gösterilerine girişenleri…

Sırp çetniklerin Boşnaklara yönelik dili ve vahşetini hatırlatan tehditler, haydutluklar…

Bakalım nasıl, hangi sür’atte tepki gelecek diye bekledim. 

İmaj kaygısı ile mi tepki verilecek yoksa insanlık adına mı? 

Neyse ki “Biz bu değiliz” cümlesi yükseldi tek tük, “Ama’sız” redler” oldu. İki tür tepkide de bu haydutlukların bir camiayı (kaldıysa muhafazakar camiayı), en azından iktidar yapısını kirleteceğinin kaygısı vardı. 

Yeter mi? Bence yetmez. 

Belki kimi mahfillerde “Üstümüze alınmayalım” denmiştir. Belki “Bizi ne ilgilendirir ki!” denmiştir. 

Ama bir de bu haydutlukların doğduğu zemini dikkate almak lazım. Bunlar ya başıbozuk takımıdır ya da “İktidar nasıl olsa bizden, hukuk bize işlemez” sapkınlığı ile ipten kazıktan kopmuşluğun ürünüdür. 

Her kimde hangi türden saikle böyle haydutluk yönelişleri oluşuyorsa, ülkeyi yönetenlerin başını ellerinin arasına alıp derin derin düşünmesi lazımdır. 

-Yollar kesiliyor, kimlik kontrolü yapılıyordu bir ara Doğu - Güneydoğu’da.

-Şimdi de adamlar maskeli, silahlı cinayet yeminleri edip, bunu sosyal medyada dünyaya duyuruyorlar.

-Şimdi de sosyal medyayı çetnik vahşetini hatırlatan kadın – çocuk katliamlarının ilanı için kullanıyorlar. 

Türkiye buralara yargının, polisin “Paralel”leşip hak – hukuk cinayetleri işlediği dönemlerden geldi. 

İktidar uyandığında çok şey gidiyor ülkeden. 

Hukuk çok mu ıskalandı, bakmak lazım. Her şey kitabına uyduruluyor nasıl olsa, mı deniliyor bakmak lazım. “Vaktiyle bize nasıl yapıldıysa biz de…” iklimi mi oluşturuldu, bakmak lazım.

Belli ki sadece iğne ucu ile limon suyu emilmedi. Bu haydutluklar öyle masum bir “Aşerme”nin gen intikaliyle olmaz… Başka bir virüs (Evet V-İ-R-Ü-S) salgını söz konusu. Öyle naif sosyal medya etiği açıklamaları ile tedavi edilmez bu salgın. “Pandemi hastanesi” lazım bu çetnik hastalığını tedavi etmek için.