´HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLARI HER DARBE ÖNCESİ ABD´DEYDİ´

Milli Savunma Üniversitesi Rektör Danışmanı emekli asker Keleş, "Para yok, nereden buldular biliyor musunuz? ABD´den 150 milyon dolar borç aldılar. Parayı ABD verdi bunlara ve ABD´nin desteği sayesinde de Milli Birlik Komitesi yerleşmiş oldu." dedi.

´HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLARI HER DARBE ÖNCESİ ABD´DEYDİ´

 Milli Savunma Üniversitesi Rektör Danışmanı İbrahim Keleş, Türkiye´de darbelerin dış ayağı olduğunu ifade ederek, 12 Mart muhtırası ve 12 Eylül darbelerinden hemen önce hava kuvvetleri komutanlarının ABD´de olduğunu öne sürdü.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı´nda Öğretmen Kıdemli Yüzbaşı olarak görev yaparken 28 Şubat sürecinde rütbesi piyade ere düşürülüp ordudan ihraç edilen Keleş, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, 27 Mayıs 1960 darbesinde dış desteğin NATO içi bir örgütlenmeden geldiğini dile getirerek, NATO´nun yeraltı örgütlenmesinin 1960 darbesine giden yolu döşediğini savundu.

27 Mayıs öncesi medyanın önemli bir kısmının darbecilerin yanında durduğunu ve hükümet aleyhine kampanya yürüttüğünü anlatan Keleş, ana muhalefet partisinin de siyasi destek sağladığını kaydetti.

Keleş, 15 Temmuz darbe girişiminde ise medya desteğinin FETÖ´nün kendi basın grubu tarafından sağlandığını ve sınırlı olduğunu ifade ederek, FETÖ´nün siyasi desteği de olduğunu aktardı.

"Halk yapılanı, Türkiye´ye ihanet değerlendirip kabul etmedi"

İbrahim Keleş, 15 Temmuz´un başarısız olmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın çağrı ve duruşunun önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Medya destekleri yoktu ve halk hazır değildi. Yani vatandaşın bunu çağırır hale gelmesi lazım. 12 Eylül 1980 darbesinde daha sonra Orgeneral Bedrettin Demirel diyor ki ´Biz aslında darbeyi Şubat 1980´de yapacaktık fakat erken oldu, olgunlaşmasını bekledik ve Eylül 1980´e kadar bekledik, geciktirdik.´ Şubat 1980´le Eylül 1980 arasındaki 6 aylık sürede günde yaklaşık 20 gencimiz öldürüldü. Olgunlaşma da böyle oldu. 15 Temmuz´da siyasi destek vardı ama siyasi destek halkı yönlendirecek kadar değildi. Bir de en büyük eksiklikleri ekonomi. 12 Eylül 1980´e giden yollarda insanlar bugün bile hala yaşı erişenler hatırlıyorlar gaz kuyruklarını. Bir darbeyi oluşturan etmenlerden biri; ekonomi. 15 Temmuz´da ekonomi gayet yolunda. O yüzden bir de insanların darbeyi çağıracak bir pozisyonu yoktu. Nitekim o gece meydanlara çıkan halk yapılanı Türkiye´ye ihanet değerlendirip kabul etmedi."

27 Mayıs´ta ABD´nin darbecilere ekonomik olarak destek sağladığını ifade eden Keleş, "Darbeciler yönetime el koyduktan sonra 7 bin 200 subayı, askeri personeli emekli etti. Bunlara emekli ikramiyesi, emekli maaşı ödenmesi lazım. Para yok. Nereden buldular parayı biliyor musunuz? ABD´den 150 milyon dolar borç aldılar. Parayı ABD verdi bunlara ve ABD´nin desteği sayesinde de o Milli Birlik Komitesi yerleşmiş oldu." dedi.

Keleş, darbelerde uluslararası bağlantılara dikkati çekerek, cuntacıların darbenin hemen öncesinde yurt dışında görüşmeler yürüttüklerini dile getirdi.

İbrahim Keleş, 12 Mart muhtırası ve 12 Eylül darbelerinden önce dönemin hava kuvvetleri komutanlarının ABD´de bulunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"12 Mart muhtırasında da bazı araştırmacılar dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur´un ABD´de olduğunu belirten yazılar kaleme aldı. Bu resmi olarak ortaya konmamış bir iddiadır. 1980 ihtilalinden bir gün önce 11 Eylül´de dönemin hava kuvvetleri komutanının (Tahsin Şahinkaya) Amerika´da olduğunu görüyoruz. Bir gün önce orada ve enteresan bir şey ABD Genelkurmay Başkanı´yla özel bir görüşmesi var. Orada Amerikalı yetkililer buna soruyorlar; ´Türkiye´de durumlar ne olacak, nereye gidiyor bu gidişat.´ diye. Verdiği cevaplardan biri ´48 saat sonra yeni bir başkan seçilecek, yeni bir başkanla karşılaşacaksınız.´ Sonra bu görüşmenin ertesinde 11 Eylül sabahı Hava Kuvvetleri Komutanı Şahinkaya, Türkiye´ye dönecek. ABD Genelkurmay Başkanı diyor ki, ´Sizinle özel görüşmem lazım, saat 06.00´da kahvaltıya davet ediyor.´ Fakat Tahsin Şahinkaya diyor ki, ´Benim 06.00´da uçağım var.´ ´O zaman 05.00´te yapalım toplantıyı.´ deniliyor ve 05.00´te toplanıyorlar ve orada ne görüşüldü bilmiyoruz. Orada konuşulanlar gizli kalmış, açıklanmadı ama biz 12 Eylül sabahı silahlı kuvvetler yönetime el koyduktan sonra Genelkurmay Başkanlığı´ndan şu cümleyi duyuyoruz: ´Bizim çocuklar başardı.´ Kimin çocuklarıymış bunlar, Amerika´nın çocuklarıymış."

Keleş, 28 Şubat postmodern darbesinden bir gün önce de Genelkurmay Başkanı´nın İsrail´de olduğunu dile getirerek, tüm bunların tesadüf olmayacağını savundu.

"Hepsi aynı tezgahtan çıkmış senaryo gibi"

NATO´nun bir kolunun Türkiye´yi dizayn etme çalışmaları bulunduğunu öne süren Keleş, şunları kaydetti:

"Sovyetler Birliği´nin dağılmasının ardından NATO konsept değişikliğine gitti. Bu değişiklikliklerden biri de yönetilemez ülkelerin yeraltı destekleriyle yönetiminin değiştirilmesidir. Birçok ülkede dizaynlar yapıldı. Ukrayna´da ´Turuncu Devrim´, Gürcistan´da ´Gül Devrimi´ gibi. Türkiye´de ise Gezi olayları bu konseptle birebir örtüşüyor. Taktikler, yöntemler, göstericilerin giyeceği kıyafete kadar hepsi aynı tezgahtan çıkmış senaryo gibi. IMF´ye borcun bitmiş, faizler yüzde 4 seviyesine inmiş, kişi başına milli gelir 11 bin dolar olmuştu. Arkasından Gezi olayları. Türkiye´ye karşı yurt dışı medya tarafından yürütülen kara propaganda vardı. Gezi Platformu´nun talepleri arasında ´3. Havalimanı, 3. köprü, enerji santralleri durdurulsun.´ gibi söylemleri vardı. Yani Gezi olayları mevcut iktidarı siviller kanadıyla tasfiye etme hareketiydi. Bunun sermaye ve siyasi ayağı da vardı. 28 Şubat´ta bir gazetenin ´Bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin.´ manşeti vardı. O silahsız kuvvetler Gezi´de ortaya çıktı."

Keleş, 15 Temmuz´un gerçek bir darbe teşebbüsü olmakla birlikte aynı zamanda işgal operasyonu olduğunu anlatarak, NATO´nun Almanya´daki üssünde görevli çok sayıda subayın Türkiye´ye dönmemesinin ve orada himaye edilmesinin de dikkat çekici olduğunu anlattı.

27 Mayıs ve 15 Temmuz darbelerini kıyaslayan Keleş, "27 Mayıs 1960´da darbeyi yapan komisyonun adı Milli Birlik Komitesi. Bu darbeyi içerisinde hiç general olmayan 39 subay yapmıştır. Yani TSK´nın içerisine girmiş, çeteleşmiş yani ´paralel yapı´ diyebileceğimiz kişiler komitacılık kurarak darbeyi gerçekleştiriyor. Sonradan generalleri içlerine dahil ediyorlar. 15 Temmuz´dakiler de silahlı kuvvetlerin içerisinde çeteleşmiş paralel yapı. 15 Temmuz´da bildiride isimleri Yurtta Sulh Konseyi, 1960 darbesinde ise Milli Birlik Komitesi olarak geçiyor." diye konuştu.