2012 yılındaki Türkiye ile bugünkü Türkiye birbirinden çok farklı. Siyaseten bir nitelik değişimi var. Diyelim ki; 1928´in Almanya´sıyla 1930´un Almanya´sı arasındaki nitelik farkı gibi. Dolayısıyla, böyle bir sonuca gidileceğini öngörmüyoruz. Şu anda Türkiye, özellikle Kürt sorunu konusunda ki sadece Türkiye´deki Kürtlere değil; Rojava´daki, Güney Kürdistan´daki bütün Kürtlere karşı büyük bir saldırı içindedir.
Yani Kürtlerin Ortadoğu´da, hiçbir yerde kendi kendisini yöneten bir statüye sahip olmasını istemiyor. Üstelik bunu devletin bekasıyla eşit görüyorlar. Biz de şunu diyoruz; hayır, bunun Türkiye´nin bekasıyla hiçbir şekilde bir alakası yoktur. Türkiye´nin bekası açısından düşünülürse; Kürtlerle barışmak bütün Türkiye ve Ortadoğu halklarının çok daha yararınadır.
Bakın, şu anda Rojava Kürtleri yürüttükleri mücadeleyle bütün dünyanın gündemindedir. Hiç saklamıyoruz; Amerikasından Rusya´sına, İran´ından Suriye´sine kadar herkes Kürtlerle iyi ilişki içindedir. Rojava Kürtleriyle, YPG´yle, PYD´yle görüşüyor, konuşuyorlar. Bir tek Türkiye görüşmüyor. Düşünün, dört parça Kürdistan dersek, Türkiye´de 20 milyonun üzerinde Kürt yaşıyor. İran´da diyelim 10 milyon, 6 milyon civarında Irak´ta ve 4 milyon civarında da Suriye´de Kürt yaşıyor. Bunların içinde dikkat ederseniz 20 milyonla en fazla Kürt nüfusa sahip olan devlet Türkiye´dir.
Ama bu devlet Kürtlerle konuşmuyor. Ne siyaseten Türkiye Kürtleriyle konuşuyor, HDP´ye neler yapıldığı ortadadır, ne Güney Kürdistan´daki Kürtlerle. KDP´yle ilişkileri bir ara çok iyiydi, referandum sürecinde o da bitti. İran Kürtleriyle zaten düşmanlıkları var. Şimdi de Rojava Kürtlerine düşmanlık yapıyorlar. Oysa Rojava´dan Türkiye´ye tek bir taş dâhi atılmamıştır.
Türkiye´nin 2019 yılında ekonomik, siyasi, askeri açıdan çok daha zorlu günler geçireceğine yönelik öngörülerimiz var. Dilerim yanılırız. Hiç kimsenin zarar görmesini istemeyiz. Ama maalesef siyasetçi olarak öngörülerimiz bu düzeydedir. Ne yazık ki bizi daha kötü günlerin beklediğini söylüyoruz.
HDP´nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş´ı yalnız bıraktığına ilişkin bir izlenim var. Demirtaş ve diğer tutuklu milletvekillerinin özgürlüğü için niçin böyle bir eylem yapılmadı da Öcalan için yapılıyor? Buna ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Geçen günlerde Sayın Selahattin Demirtaş buna ilişkin bir açıklama yaptı. Dedi ki, ?Sayın Öcalan´ın durumu çok farklıdır.? Örneğin, DTK eski Eş Başkanı ve 40 yıldır bu mücadelenin içindeki Hatip Dicle olarak ben -ki Kürt halkı tarafından takdir edilen bir insanım- çağrı yapsam ve desem ki, ?Gerilla şöyle yapsın.? Olmaz bu. Yerine gelmez. Belki bana saygı duyarlar ama benim söylediğimi ya da çağrımı bir talimat olarak almazlar. Sayın Demirtaş da bunu söyledi.
Sayın Öcalan, dört parçadaki Kürtlerin üzerinde büyük manevi nüfusu olan bir liderdir. Diyelim ki, Sayın Öcalan özgür bırakılsa ve dese ki; ?Rojava´daki Kürtler şöyle hareket etmeli?, Suriye´deki Kürtler onun dediğini yapar. Bunu Amerika´sı da, Rusya´sı da, dünyanın bütün güçleri de biliyor. Sayın Öcalan, dünyanın her yerindeki Kürtlerin üzerinde etkinliği olan bir lider. Lider o zaten.
Ama Demirtaş da Kürt siyasetini Türkiye´de ilk kez yüzde 13.5 oya ulaştırmış, çözüm ya da barış sürecinin taşıyıcısı olmuş bir liderdir. Doğu´dan Batı´ya toplumun her kesiminin sempatisini kazanmış, bir araya getirmiş bir lider.
Demirtaş bizim iki gözümüzdür. Bu ithamlara katılmıyorum. HDP Demirtaş´ı unutmadı. İddia ediyorum, Demirtaş şu anda serbest bırakılsın Sezai Temelli arkadaş; ?Buyurun Selahattin Bey, bu koltuk sizindir? der. Bunu Sezai Temelli arkadaşla konuştuğum için söylemiyorum, ama bunu biliyorum.
Ali Bayramoğlu, ?derin HDP? nitelendirmesi yaparak HDP´nin Demirtaş´ı tasfiye ettiğini söyledi?
Katılmıyorum. Bu tamamen HDP´yi tanımamaktır. Bazen de bir ismi çok öne çıkarırsanız devletin hedefi yaparsınız. Biz 40 yıldır kan revan içinde yürümüş bir hareketiz. Bakın, benim genel başkanlığım sırasında HEP´in 400 üyesi öldürülmüştü ve hiçbirisi eline silah almamıştı. Hepsi sokak ortalarında öldürüldüler. Biz nerelerden geldiğimizi biliyoruz. Demirtaş´ı sanki biz tutuklamışız gibi yorumlar yapılıyor. Ayıptır.
Selahattin Demirtaş görevde değil miydi? Kim bir gece yarısı baskınıyla onu aldı da cezaevine koydu? Kim büyük yalan ve hilelerle ona ayrı bir ceza verip hükümlü durumuna getirdi? Kim yaptı bunları! Bunu iddia edenler Kürt halkının düşmanlarıdır! Bayramoğlu da buna cevap versin! Derin HDP diyenler Kürtlerin dostu değildir, biz dost olarak görmüyoruz.
Ben DEP döneminde cezaevinde düştüğümde ilk yaptığım iş Sayın Remzi Kartal´a genel başkan vekilliği görevini vermek oldu. Bu bir mücadeledir. Bizde koltuk sevdası yoktur. Ben İTÜ´yü birincilikle bitirdim, kürsüde asistanlığı önermişlerdi. Ama ben mücadeleyi seçtim. Ne evlendim ne çoluk çocuğum var, ne de malım mülküm var. Ben sadece kendi halkımın, Türkiye´nin özgürlüğü için mücadele ettim.
Selahattin arkadaşın halkımızın da, bizim de gönlümüzde, yüreğimizde yeri vardır. O spekülasyonlar açık söyleyeyim, Kürt halkının dostları, demokrasi dostları tarafından yapılmıyor. Derin HDP ne demekmiş! Protesto ediyorum! Kınıyorum!
7 Haziran 2015 seçimlerinde kullanılan ?Seni Başkan yaptırmayacağız? sloganı geliyor. Bu tutuklamalar bu sloganın sonucu mudur? ?Seni Başkan yaptırmayacağız? sloganı neye yaradı diye sorsam ne dersiniz?
Açık söyleyeyim; o dönemde biz çok tartışmamıştık. DTK Eş Başkanı´ydım. O dönem Selahattin arkadaş bana danışsaydı bu sloganı doğru bulmadığımı söylerdim.
Niçin?
Çünkü siyasette bazı sözler çok iddialı olmamalıdır. Mesela ben bir siyasetçi olarak daima yapabileceğim şeyleri hedefime koyarım. Örneğin, ?Seni Başkan yaptırmayacağız? kulağa çok güzel gelen bir söylemdir. Ama işte şu anda Başkan. Ne oldu? Yarın öbür gün tarih dönüp şunu sorabilir; siz öyle söylediniz ama Erdoğan Başkan oldu, her türlü yetki elinde. Niye bunun önünü kesemediniz? İşte bu nedenle siyasetçi her zaman uzun vadeli düşünmelidir. Bana danışsaydı, doğru bulmadığımı bu şekilde söylerdim.
Tutuklanmalarını bununla ilişkilendiriyor musunuz?
O söz çok ideal bir söz. Bunu sonra ona da söylemiştim. Gerçekleştiremediğiniz zaman bumerang gibi döner döner sizi vurur. Hedefleri seçerken duygularla değil, mantıkla hareket etmek gerekiyor diye düşünüyorum.
İYİ Parti adayı olsa da destek verilir mi?
Evet. Diyelim ki, bir ilçede İYİ Parti ve AKP adayı yarışıyor. İYİ Parti adayı Kürtlere biraz sıcak yaklaşıyor, düşmanlık yapmıyorsa İYİ Parti´nin adayına yöneleceklerdir. Bu kesindir. Stratejimiz budur.
Yani İstanbul´da CHP´nin adayı Ekrem İmamoğlu da desteklenecek.
Yerellerin kararıdır. İsim konusunda bir şey diyemem. Şimdi yereller tartışıyor. Kararlarını kendileri açıklayacaklardır. HDP Genel Merkezi böyle karar almış, yerellere yetki vermiştir.